‘Yaşanan bu hikayeleri bütün dünya duymalı’ | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Ekim’in 18’inde başlayan Frankfurt Kitap Fuarı önemli etkinliklere ev sahipliği yaptı. Yaklaşık 100’den fazla ülkeden 7 bin 500 yayıncının katıldığı ve 180 bin kişinin ziyaret ettiği bu fuarda Almanya merkezli Tenkil Müzesi Derneği de (Tenkil Museum e.V.) kendini tanıttı.

Bu müzeyi, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri başta olmak üzere dünyanın 50’den fazla ülkesinde yaşanan zulümlere dikkat çeken Enes Kanter Freedom ziyaret etmiş. Kanter, bu projenin Türkiye’deki insan hakları ihlallerini bilmeyen insanların kalbine dokunabilecek en güzel projelerden biri olduğunu da vurgulamış. Ayrıca ‘bu yaşanan hikayeleri bütün dünyanın duyması lazım’ diyen Kanter, Tenkil Müzesi Derneği’ni Amerika’ya davet etmiş.

Hizmetten.com sitesinde bu haberi okuyunca aklıma Tuna kıyısında, ayakkabılardan oluşan açık hava tenkil müzesi düştü. Paslanmış demirden yapılmış bu ayakkabılar, 1944-1945 kışında Arrow Cross Partisi (Ok ve Haç) milisleri tarafından, Tuna nehri kıyısında vurulan Macar Yahudilerinin ayakkabılarını temsilen yapılmıştır. ‘Tuna Gezinti Yolundaki Ayakkabılar’ olarak da bilinen bu anıtın üç yerinde Macarca, İngilizce ve İbranice: ‘Ok ve Haç milisleri tarafından vurularak nehre atılan kurbanların anısına’ yazmaktadır.

Açık hava tenkil müzesi şeklindeki bu ayakkabıların fikir babası ise aslen Türk olan Macar film yönetmeni, senarist, oyuncu, şair ve kültür ataşesi Can Togay’dır. Tasarladığı bu ayakkabıları ünlü heykeltıraş Gyula Pauer’e anlatır. O da suyun kenarında, öylece duran, sahipleri onları yeni çıkarmışçasına tekrar gelip giyeceklermiş gibi muhteşem ve bir o kadar da dramatik bir eser ortaya koyar. Aralarında kadın, erkek ve çocuk ayakkabıları da bulunan 60 çift eski moda ayakkabı ziyaretçilere o gün yaşanan zulmü gür bir sesle haykırmaktadır. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen ibret alınacak şekilde kendini ifade eden bu açık hava müzesi her ne kadar kendisini ziyaret edenlerin yüzüne mahzun ve melül baksa da görülmeye değer.

Budapeşte Parlamento binasının önünde duran bu ayakkabılar, o kadar gerçekçidir ki, onlara bakarak; öldürülmeden önce çıkarmak zorunda kalan insanları hayal etmek hiç de zor değildir. Çünkü her ayakkabının bir kişiliği ve bir de onu giyenin ayak izleri vardır. Eksik olan tek şey onların gerçek sahipleridir. Onlara bakarken ayaklarından çıkarmak zorunda kalan insanların, derin üzüntü ve dehşetini duyar ve ardından buz gibi sulara gömülerek korkuyla nasıl yüzleştiklerini görür gibi olursunuz. Sonra da bu anıt, sizin daha büyük resmi görmenizi ve yapılan toplu katliamı hissetmenizi sağlar. İşte, bu yönüyle bu anıt, geçmişi unutturmama ve hafızlarda canlı tutma adına muhteşem bir yapıttır. Bu vahşice katliam, o gün itibariyle iktidarda olan Ferenc Szalasi döneminde yapılır.

Ülkemizde de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen tiyatro darbeden hemen sonra -hâlâ birçok noktası karanlık, darbeden ziyade kumpasa benzeyen- Hizmet Hareketi’ne karşı tenkil süreci başlatıldı. Bu süreçte yapılan zulümler tam olarak geçmişte yaşananlara benzemese de binlerce suçsuz ve bir o kadar da masum insana soykırım ölçüsünde işkence yapıldı. Bu işkence sırasında bazıları vefat ederken bazıları da hapishanenin soğuk duvarları arkasında can verdi. Yapılan bu işkenceleri yaşayan, gören ve duyan insanlar, çareyi ülkeyi terk etmekte buldu. Fakat legal yollardan çıkmak mümkün olmayınca bazıları Meriç’in veya Ege Denizi’nin -tıpkı Tuna’da olduğu gibi- soğuk sularında boğuldu. İşte soykırımı andıran bu hadiselere ‘Tenkil’ adı verildi. Tenkil’in sembol isimlerinden biri olan Esma Uludağ 3 çocuğuyla Meriç’i geçtikten sonra Yunanistan’da aile birleşimini beklerken kalp krizi geçirerek vefat etti. Gökhan Açıkkollu gözaltında işkenceyle öldürüldü. Tenkil Müzesi’nde onlar gibi bir çok mazlumun geride kalan eşyaları sergileniyor. Merkezi Frankfurt’ta bulunan Tenkil Müzesi’nin Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki sergisi işte bunları hatırlattı bana.

Evet şartlar müsait olmadığı için henüz Türkiye’de kendine yer bulamayan bu ‘Tenkil Müzesi’ gelecekte ‘Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar’ gibi başta İstanbul olmak üzere farklı şehirlerde kendine yer bulacak ve yerleşik müze haline gelecektir. Dolayısıyla bu gün güçlünün yanında yer alarak masum insanları soykırıma tabi tutanlar o müzede birer utanç vesikası olarak yerini alacaktır.

Netice itibariyle geçmiş dönemdeki soykırımlar ölçüsünde olmasa da bu günün şartlarına göre masum bir kitleye tenkil yoluyla soykırım uygulandığı muhakkak. Uygulanan bu soykırımlar, bazen ümitlerimizi felç etmeye çalışsa da Allah’a inanan bizler, hiçbir zaman ümidimizi yitirmiş değiliz. Zira bizim inancımız o ki, dünyanın dört bir yanında oluşturulan ‘sulh adacıkları yeni bir dünya kuracak’ ve yeryüzünü gerçek anlamıyla yaşanabilir hale getireceklerdir.

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy