İslam’ın drahşan çehresini kirletenler… | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Yazar Mizan

#hocaefendi #fethullahgulen #mizan Bu video 09/10/2016 tarihinde yayınlanan ” Halimiz yolumuz ve duamız” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamteli-halimiz-yolumuz-ve-duamiz/ Siz “mizan” deyip sırat-ı müstakîm üzere yürümeye gayret ederken, bir kısım gulyabanîler önünüzü kesebilirler.

Siz “mizan” deyip sırat-ı müstakîm üzere yürümeye gayret ederken, bir kısım gulyabanîler önünüzü kesebilirler.

Müslümanlık adına, onun değerlerini kendi derinlikleriyle kavrama adına Müslümanlığa bu çağda olduğu kadar bir “gurbet”in yaşatıldığı başka bir çağ bilmiyorum. Haçlı işgalleri döneminde, Devlet-i Aliyye’nin parçalandığı, İstanbul’un işgal edildiği, bazı yerlerin İtalyanlar, bazı yerlerin Fransızlar, bazı yerlerin Yunanlılar tarafından işgal edildiği dönemde bile, Müslümanlar, kendi duygu ve düşünceleri açısından oldukları yerde duruyorlardı; sağlamdılar, ahsen-i takvime mazhariyetin hakkını vermeye çalışıyorlardı. Hiçbir zaman günümüzde olduğu kadar “sürü” olmamışlardı. Bir kısım gafillerin, zâlimlerin, gaddarların, hattârların, eşrârın arkasından hesapsız sürüklenmemişlerdi. Fransız’ı Fransız olarak, İtalyan’ı İtalyan olarak, İngiliz’i/Anglosakson’u İngiliz/Anglosakson olarak görerek, insanca tavırlarında kusur etmemişler fakat kendileri olma mevzuunda da fevkalade hassas davranmışlardı. Değerlerine ölesiye bağlılık vardı. Kur’an -bir yönüyle- bir mikyas idi; her şeyi ona vuruyor, onunla değerlendiriyor; “Bu doğru, bu eğri; bu doğru, bu eğri; bu doğru, bu eğri!” derken, Kitap ve Sünnet mizanlarıyla her şeyi tartıyorlardı. Ve insanımız da o zaman -esasen- kendini mizana vurmuş oluyordu. Evet, insanla alakalı Rahman sûre-i celilesinde, başta dört defa o “mizan”a dikkatin çekilmesi çok mânidar.

İnsan, “mizan”a bağlı yol alırsa, sırat-ı müstakim üzere yürümüş olur. Her gün defalarca اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ diyerek Allah’tan dilediğimiz sırat-ı müstakim. Sırat-ı müstakim, mü’minler için bir şehrâhtır; oradan enbiyâ-ı izâm ve aynı zamanda sıddîkîn, şühedâ, sâlihîn yürümüşlerdir. Kitap ve Sünnet açısından, Siyer ve Megazî açısından onların izleri takip edilerek, o şehrâhta yürüme temin edilebilir.

Ne var ki, sizler doğru yolda yürürken yılanlar, çıyanlar, sırtlanlar, panterler, sağdan-soldan hücum edebilirler. Yol kesen gulyabânîler, önünüzü kesebilirler. Kur’anî yolu dejenere etmek isteyenler, Müslümanlığı deformasyona uğratmak suretiyle milleti tiksindirenler bulunabilir. Kim gibi? IŞİD gibi, Boko Haram gibi, el-Kâide gibi, Murâbitîn gibi, Türkiye’dekiler gibi… İslam’ın drahşan çehresini kirletenler, zâlimler, cebbârlar, hattârlar. Her zamanki duam, “Allahım, ya onları hidayet eyle, re’fete, şefkate, mülâyemete, insafa, iz’ana, ihsana, ihlasa, iştiyak likâullah’a sevk buyur!..” Biraz istenilen şeyi de ağır istiyorum. O zaman aklımdan geçiyor ki, bu ulaşılması çok yüksek bir tepe, Everest tepesi gibi bir şey; bunların çoğu bu vaziyetleriyle dökülür, yollarda kalırlar; bazen içime acıma hissi de geliyor, “Niye meseleyi bu kadar ağır ele alıyorsun?” Bazen de “Değme dökülsünler!” falan, diyesi geliyor insanın.

Bamteli: HÂLİMİZ, YOLUMUZ VE DUAMIZ

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy