Değerli dostlar, malumunuz 6 Şubat’tan bu yana ülkemiz ve Suriye’deki depremi yazıp çiziyoruz. Evet, acımız büyük. İhmaller had safhada. Vurdum duymaz ve pişkin suratlar hala insan içine çıkabiliyor. Ne diyelim? Allah’ın merhametinden daha fazla merhamet edemeyeceğimize göre, ‘Rabbim bildiği gibi yapsın’ deyip bugün yaşanan bu acının üzerine biraz olsun gönlümüzü ferahlatacak bir yazı yazayım istedim.
Samanyolu haber sitesini takip edenler bilecektir. Orada yazan Faruk Mercan kardeşimiz, ABD’de zaman zaman Hocaefendi’yi ziyarette bulunuyor ve izlenimlerini de kendi köşesinde yazıyor. Geçenlerde o izlenimlerine ait şöyle bir not aktarmıştı: “Yeni bir fasıl yaşıyoruz, dert ve sıkıntı ile beraber ve bu arada inşallah mutlu bir gelecek adına hazırlık yapıyoruz… Yaşananlardan dolayı bir köşeye çekilme değil de canhıraş koşturmak lazım. Yapılması icab eden şeyleri yapmak lazım… Yaşananları inkisar vesilesi saymamak lazım, ümitsizliğe sebebiyet vermemek lazım. Her defasında gadre uğradıysak Cenab-ı Hakk bir lütufta bulundu. Şimdi de ciddi bir gadre uğrandığı söylenebilir… Çok iyi şeyler olacağı ümidini taşıyoruz. Nelere vesile olur bilemeyiz…”
İşte Hocaefendi’nin kaydedilmemiş sohbetinden aktardığı bu notta verilen beşaretleri yavaş yavaş yaşamaya başlıyoruz. Zira, takip edenler belki görmüştür. Geçen hafta Los Angeles’ta Hizmet Hareketi ile ilgili önemli bir konferans yapıldı. California Devlet üniversitesinin ev sahipliğini yaptığı iki günlük programda akademisyenler, araştırmacılar, kanaat önderleri bir araya geldiler.
“Hizmet Hareketi’nin Karşılaştığı Zorluklar ve Cevapları” başlığını taşıyan ve uluslararası bir çerçevede gerçekleştirilen konferansa 22 ülkeden katılım olmuş. Programı dikkatlice takip edenler toplamda üç yüz kişi civarındaymış. Konferansın özetini Ekrem Dumanlı Bey; “Hizmet hareketinin kendi yaşadığı zorluklara kendi ürettiği çözümler” şeklinde ifade ediyor.
Her şeyden evvel böyle bir konferansın yapılabiliyor olması bile başlı başına aslında büyük bir anlam ifade ediyor. Zira; ‘bittiler, tükendiler, yok oldular’ şeklinde hiç durmadan zift püskürtenlerin rağmına tam tamına 106 akademisyen gelmiş konferansa. Çeşitli din mensupları, sivil toplum örgütleri, Hizmet hareketiyle ilgili daha önce araştırma yapanlar, makale ya da kitap yazanlar ve medya dünyasından değişik simaların hepsi bu programa iştirak etmişler.
Açılış konuşmasını konferansın koordinatörü California Devlet Üniversitesi hocası Profesör Sophia Pandya yapmış. İlk oturumun başlığı ise: “15 Temmuz Sonrası Hizmet ve Direniş” olarak belirlenmiş ki bu bile kendi başına çok anlam ifade ediyor.
George Town Üniversitesinden Prof. Ori Soltes’in ifadelerine bakar mısınız Allah aşkına. Gerçekleri hiç eğip bükmeden tam da kitabın ortasından şöyle söylemiş: “Hitler’in gerçek failin hala tam bilinemediği bir yangını bahane ederek önce sosyalistleri sonra Yahudileri nasıl günah keçisi ilan ettiyse Tayyip Erdoğan da 15 Temmuz’u bahane ederek Hizmet gönüllüsü insanlara zulmetti. Ancak Erdoğan, tahrik edici zulmüyle umduğu cemaat şiddetini değil; sabrını karşısında gördü.”
Konferansta, Hocaefendi ve Hizmet hareketi üzerine yazdığı kapsamlı “For The Sake of God” (Allah Rızası İçin) eseri ile bilinen Hindistanlı Prof. Enver Alam da katılmış. Sunduğu tebliğinde bizi bizden daha iyi tahlil ederek özetle şöyle söylemiş: “Hizmet Hareketi’nin karşısında yer alan güçler geride kalmış 19. yüzyıldaki bir anlayışa sahiptirler. 21. Yüzyıla yakışan demokrasi anlayışını ise Hizmet Hareketi temsil ediyor.”
Bu konferansa bizatihi iştirak eden Faruk Mercan kardeşimizin şu tespiti de çok önemli. Diyor ki: “Bu konferansı özel kılan en önemli özelliklerden biri de İslam coğrafyasından da katılımcıların olmasıydı. Malezya’dan Suriye’ye kadar hem önemli kanaat önderleri hem de akademisyenler… Tamamen İslami bir perspektifle çok zengin tebliğler sundular. Mesela onlardan bir tanesi, Hizmet Hareketi’ni fütüvvetin modern bir formu olarak nitelendirirken, bir diğeri ise Hocaefendi’nin Kur’an-ı Kerim’e bakışını sundu. Bu tebliği sunan da Suriye’den gelen kadın bir akademisyendi.”
Evet güzel insanlar, bizim dışımızdaki insanlar tarafından düzenlenen bu programı tebrik etmek üzerimize bir vecibedir. Sekiz ay gibi kısa bir süre içinde böyle bir konferansın çerçevesini belirlemek, onu akademik çevrelere duyurmak ve bütün alt yapı çalışmalarıyla beraber bu kadar kaliteli bir programa imza atmak elbette takdire şayandır. Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle ‘Bin Bârekâllah’ demek lazım. Basında yer alan bilgilere göre 54 akademik tebliğ 9 kişilik bir akademik kurul tarafından incelenmiş. Titiz bir çalışmanın ardından 32 tebliğ konferansta yer almış…
Tekrar baştaki Hocaefendi’nin ifadelerine dönecek olursak: ‘Dert ve sıkıntılara rağmen yeni bir fasıl yaşıyoruz.’ California Devlet Üniversitesi’nin Long Beach kampüsünde yapılan bu konferans, önemli bir dönüm noktası olup artık; ‘Vur Ferhat kazmayı, çoğu gitti azı kaldı’ demektir. Bunun devamı da gelecektir inşaallah. Hizmet hareketi bu tür programlarla bütün dünyaya hem topyekûn bir diriliş hem de demokratik bir direniş hareketi olduğunu ispat edecektir.