Nurun parladığı ev| İSMET MACİT

Yazar İsmet Macit

Zulmeti titreten nurun Mekke sokaklarına yayılmasından rahatsız olan kötülük, zulmün her türlüsünü mazlumların üzerinde denediği ifritten bir dönem!

Karanlık çağın bahtına düşen ilahi mesajlar granitten şehrin yamaçlarını bahara çeviriyor; daha küçükken kanatları kırılan çöl kelebeği kızların kaderine bir cemre gibi düşüyordu.

İyilik, ilahi bir programla yavaş yavaş organize oluyor göğüs kafeslerinde kalp yerine sert kayalar taşıyan zalimler, bitirilen insanlığı yeniden inşa etmek için gayret eden sevgi işçilerine sistematik şekilde işkence ediyorlardı…

Efendiler Efendisi (sav) bir taraftan zalimlerle mücadele ederken diğer taraftan gelen ilahi mesajları sahabesine anlatıyor, henüz bir avuç Müslümanın kuvve-i maneviyesini takviye ediyor ve onları vahyin ikliminde yetiştiriyordu.

Cennet gülleri yetiştirecek olan Bahçıvan (sav) sayıları artan Müslümanları artık evinde ağırlayıp dersleri burada yapamazdı. Zira müşrikler o evi 24 saat gözetliyor oraya girenler zayıf ve kölelerden ise Müslüman olduklarını öğrendiklerinde en ağır işkencelere başlıyorlar; zengin ve kendilerine göre soylu kimselerden ise algı operasyonları ile tahrik ediyor ve öyle bir baskı kuruyorlardı ki bu şahıslar eğer Müslüman olacaklarsa vazgeçiyorlardı.

Sayıları artan müminler için başka bir yere başka bir müesseseye ihtiyaç vardı. Kur’an’ın tabiriyle Allah’ın izin verdiği, ondan sonra kurulacak tüm eğitim ve ilim yuvalarına örnek olacak insan yetiştiren bir “eve”… O (sav) aradığı evi Safa tepesi eteklerinde buldu. Bu ev Ebu Cehil’in kabilesi Mahzumoğulları’ndan erken yaşta Müslüman olan Erkam ibni Erkam’a (ra) aitti. Girişi çıkışı dikkat çekmeyen, kalabalık bir cadde üzerindeki bu ev müminlerin toplanması için son derece müsait idi. Allah Rasulü (sav) bu ev ile ilgili düşüncesini Hz Erkam’a açınca tereddütsüz kabul etti İslam semasının ilk yıldızlarından olan yiğit insan!

Ve bu kutlu ev bir ocak gibi tütmeye başladığında Mekke’nin hatırı sayılır gençleri kanat çırpıp uçuverdiler bu nurdan iklime… Açık kaldığı üç yıl içerisinde iki yüze yakın talebe yetiştirdi bu evde Efendimiz (sav)

Hz Ali, Hz Zeyd, Hz Habbab, Hz Hatice, Hz Fatıma binti Hattab, Hz Sad ibni Ebi Vakkas, Hz Ebu Ubeyde bin Cerrah, Hz Cafer… Yarınlarda dini omuzlarında yükseltecek yiğitler bu okuldan icazet aldılar.

Hz Musablar… Hz Ömerler bu iklimde İslam’a teslim oldular… Hz Habbab, Hz Musab’ı elinden tutup getirdiğinde Allah Resulü’ndeki (sav) nübüvvet nuruna vurulmuş ve bu simada yalan yok demişti. Kendini bu nurdan iklime salan Hz Musab daha sonra İslam tarihinin ilk muallimi olacak ve Medine’ye hicret edip oraları Kainatın İftihar Tablosu’nun gelişine hazır hale getirecekti. Sonra O’nun (sav) bedeline Uhud’un kumlarında dünya hayatını tamamlayacak gencecik yaşında cennete kanat çırpacaktı.

Mahzun Nebi’nin (sav) Allah’tan istediği Hz Ömer, aktığı küfür yatağından Hak okyanusuna dökülecek ve gelip Dar-ül Erkam’da teslim olacaktı. Kaynaklar bize şöyle anlatır Hz Ömer’in (ra) Müslüman oluşunu: Hz Ömer küfür cephesinin yönlendirmesi ile Efendimiz’i (sav) öldürmeye giderken Hz Nuaym onun ne yapmak istediğini öğrenince ona kız kardeşi Fatıma ile eniştesi Said b. Zeyd’in yeni dine girmiş olduğunu söyledi ve önce kendi ailesi ile uğraşması gerektiğini bildirdi. Bunu öğrenen Hz Ömer (ra) öfkeyle eniştesinin evine yöneldi. Kapıya geldiğinde içerde Kur’an okunmaktaydı. Kapıyı çalınca, içerdekiler okumayı kesip Kur’an sayfalarını sakladılar. İçeri giren Hz Ömer (ra) eniştesini dövmeye başladı ve araya giren kız kardeşinin aldığı darbeden dolayı burnu kanadı. Kız kardeşi, Hz Ömer’e ne yaparsa yapsın dinlerinden dönmeyeceklerini söyledi ve yüzüne karşı cesaretle şöyle haykırdı:

“Biz Müslüman olduk. Allah’a ve Rasûlüne iman ettik, istediğini yap ama biz asla dinimizden dönmeyeceğiz.” Bu cesur çıkış Hz Ömer’i sarsmıştı. Önce okunan Kuran’ı istedi ve daha sonra Mekke’nin dağının taşının bile sevinç çığlığı attığı şu cümle döküldü dudaklarından: “Beni O’na (sav) götürün…”

Dün o irfan ocağından yetişenler insanlığı dünyaya taşıma adına, iyiliği yeryüzüne hâkim kılmak için dağıldılar arzın dört bir köşesine. Bugün ise o kutlu ev, manası itibariyle vazifesine devam ediyor. Yüzyıllar boyu sahabe misal insanlar yetiştirdi yetiştirmeye devam edecek.

Konu ile ilgili görüntülü sohbeti burayı tıklayarak izleyebilirsiniz

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy