İnsan inançla melekleri geçebilir | Zekeriya Çiçek

Yazar Editör

 Ayet-i Kerimede Allah(cc):

Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz var ki? Buyuruyor.

İnsan manevi donanımı itibarıyla da bütün yaratıklardan üstündür.

Cansız varlıklarda: Akıl, şuur, irade ve hayat yoktur.

Bitkilerde: Basit bir hayat mertebesi var.

Hayvanlarda: Daha nurani boyutta bir hayat var. Kısmi bir iradeleri var.

Meleklerde: Hayat, akıl, şuur var. İradeleri ya yok veya iradeleri hayra kanalize edilmiştir.

İnsanlarda: Hayat, akıl, şuur ve iradeleri var. İmtihana maruz bırakılmalarının esası buna bağlı. “Esfeli safilin ve alayı illiyyin” ( aşağıların aşağısı ve yukarıların yukarısı) makamlar arasında değişen mertebeler insanlar içindir.

İnsanın Allaha (cc) olan kulluğu iradi, meleklerin kulluğu ise cebri yani zorunludur. Meleklerde mevcut durumdan yükselme veya alçalma yoktur.

Burada Büyüğümüzün insan ile ilgili tespitini aktaralım:

“İnsan, yüksek duygularla cihazlandırılmış, fazilete kabiliyetli, ebediyete tutkun bir varlıktır. En sefil görünen bir insan ruhunda dahi ebediyet düşüncesi, güzellik aşkı ve fazilet hissinden meydana gelen gökkuşağı gibi bir iklim mevcuttur ki, onun yükselip ölümsüzlüğe ermesi de, mahiyetindeki bu kabiliyetleri geliştirilip ortaya çıkarılmasına bağlıdır.

İnsanın insanlığı, fâni olan hayvanî cesedinde değil, ebediyete tutkun ve çok istekli olan ruhunda aranmalıdır. Bu itibarladır ki o, ruhuyla ihmale uğrayıp, sadece bedeniyle ele alındığı zamanlarda katiyen doyma noktasına ulaşamamış ve tatmin edilememiştir.

En talihli ve en mesut insan, vicdanı hep ötelerin aşk ve tutkusuyla kendinden geçmiş olan insandır. Bedenin sınırlı, dar ve boğucu hapsinde ömürlerini geçirenler, saraylarda dahi olsalar zindanda sayılırlar.

Her insanın ilk ve en birinci vazifesi, kendini keşfedip tanıması ve bu sayede aydınlanan mahiyet adesesiyle dönüp Rabb’ine yönelmesidir. Kendi mahiyetini tanıyıp bilmeyen ve Yüce Yaratıcısıyla münasebet kuramayan bahtsızlar, sırtlarında nasıl bir hazine taşıdıklarını bilemeyen hamallar gibi bu dünyadan geçer giderler.

İnsan, zatında aciz bir varlıktır ama Kudret-i Sonsuz’a dayanması sayesinde, fevkalâde bir iktidar gösterdiği de gözden kaçmamaktadır. Evet, o, böyle bir Kudret-i Sonsuz’a dayandığı içindir ki, damla iken çağlayan, zerre iken güneş ve bir dilenci iken sultan olur.

İnsan, varlık ve hâdiseler kitabıyla içli dışlı olup, onunla bütünleştiği ölçüde gönül dünyasında hikmet parıltıları belirir. Bu sayede o, özünü tanır, Ma’rifetullaha erer, sonra da gider Allah’a vâsıl olur. Elverir ki, düşünce plânında tahakkuk ettirilmek istenen bu seyr-ü seyahat inançsızlık ve inkâr hesabına şartlanmışlık içinde yapılmasın…

Hakiki insanlar, diğer canlılarla aralarındaki müşterek hareketleri, nesil ve türlerini devam ettirmek istikametinde, bir vazife şuuruyla ve zaruret sınırları içinde yerine getirirler. Ölçüsüzce bedenî hazlarına kapılıp gidenler ise, başka varlıklarla aralarındaki mesafeyi daraltmış ve sınırları zorlamış olurlar.” (“Ölçü ve Yoldaki Işıklar’dan)

Hizmetten | Zekeriya Çiçek

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy