Geç kalmış bir yazı…

Yazar Recep Atıcı

Karar Gazetesi yazarlarından biri, AİHM’in Yüksel Yalçınkaya hakkında verdiği kararla ilgili “AİHM’i ne yapacağız?” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.

O karar şöyleydi hatırlarsanız: “ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla, mahkûm olan Yüksel Yalçınkaya’nın 2020 yılında açtığı davada, AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasını, “kanunsuz suç olamayacağı ilkesini” düzenleyen 7. Maddesini ihlal kararı verdi.

İşte, o yazar, bu kararla alakalı yazdığı yazısında; yıllardır yazıları ve TV programlarıyla destek verdiği iktidarı kıyısından köşesinden, şöyle biraz ucundan eleştirmeye çalışmış.

Ve sonra da yazısını şöyle bitirmiş: “AİHM’in verdiği bu karar, uzun hukuk mücadelesini göze almış sayılı insan grubunun ulaştığı bir sonuç. Bir de o yolları deneyemeden yıllarını cezaevinde geçiren yurdum insanı var. Onlar hesaplarını dünyadaki “Büyük Daire”ye değil, başka bir “Büyük Daire”ye havale ediyorlar. Anlayan için onun anlamı daha derin.

İşin doğrusu ben, hakikati onun gibi eğip bükmeye, dudak ucuyla söylemeye hiç niyetim yok. Zira, Kur’an’ın bu konuda şöyle diyor: “İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Mücrimlerin defterdeki kayıtlardan korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: “Eyvah bize! Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük koymuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!..” (Kehf, 49)

Şimdi hakikati bu şekilde ifade ettikten sonra, kendisine şunu sormak istiyorum. Siz hala 15 Temmuz’un bir darbe! olduğunu inananlardan mısınız? O zaman size bu yazının çerçevesi içinde on soru soracağım.

Birincisi: Siz o gün başbakan olsaydınız, ordusuna sahip çıkamamış bir Genelkurmay Başkanı’nı hala görevde tutar mıydınız? Üstüne üstelik, daha sonra Savunma Bakanlığı koltuğuna oturtur muydunuz?

İkinci: Sır küpüm dediğiniz MİT Başkanı, size böyle bir darbe! girişiminden haberdar etmiyor ve siz hadiseyi eniştenizden öğreniyorsunuz. Böyle bir istihbarat şefini görevde tutmaya devam eder miydiniz? Yıllarca o görevde tuttuğunuz yetmezmiş gibi bir de mükafat olarak Dış İşleri Bakanlığı koltuğuna oturtur muydunuz?

Üçüncüsü: Hem bu köşe yazınızda hem de bundan önceki yazılarınızda, “evet darbeciler vardı” ifadesi doğrudan doğruya cemaate ve onun başında görünen Fethullah Gülen Hoca Efendiye izafe edilen bir cümledir. Peki Hocaefendi’nin CNN ve CBS’ye verdiği röportajda darbe girişimiyle ilgili olarak; “Böyle bir iddia varsa hakikaten uluslararası bir organizasyon bu meseleyi tahkike alsın. Hakikaten var mı yok mu ona göre karar versinler. Yalan bile olsa, sahte şahitlere para verilip iftira kağıtları imzalatılsa bile çıkacak sonuca ben razı olurum” dediğini sen de duydun. Yıllardır iktidarın “Fetö” diskurunu sakız gibi ağzında çiğnemek yerine bir gün Hocaefendi’nin bu meydan okumasına karşı iki satır yazmak aklına geldi mi?

Dördüncüsü: Sadece başındaki komutanların emrini yerine getiren Askeri öğrenciler, müebbet hapis cezası aldıklarında “Yahu bu çocukların yerinde bizim çocuklarımız da olabilirdi” dedin mi?

Beşincisi: Öğretmen Gökhan Açıkkollu işkenceyle öldürüldü. Hainler mezarlığına gömülmek istendi. Sonra da suçsuz olduğu anlaşıldı ve görevine iade edildi. Peki sen onun yetimleri ve arkada kalan dul eşiyle ilgili bir şey söyledin mi?

Altıncısı: Yatalak hasta, doksan yaşına ulaşmış Mustafa Türk o haliyle “Cezaevi senin, İstanbul Adli Tıp benim” sürüklenirken siz Mars’ta mı yaşıyordunuz?

Yedincisi: Senin de yıllarca program yaptığın STV Genel Yayın Yönetmeni Hidayet Karaca, bir dizi senaryosundan dolayı yıllardır tutuklu. Hiç ağzını açıp “Yahu ben kendisini tanırım. Bu yaptığınız zulümdür” diyebildin mi?

Sekizincisi: Hatırlarsan Yeni Şafak Gazetesinden iktidar seni attırmıştı. O zaman, Gazeteciler ve Yazarlar eski Başkanı Harun Tokak, Bugün Gazetesine seni tavsiye etmişti. Bu tavsiye üzerine yıllarca orada yazdın. Hani senin de ağzına pelesenk yaptığın “vefa” nerede kaldı? İnsanlığın barış ve huzuru için ülkenin her kesiminden insanları bir araya getirip Abant Platformları düzenleyen bu insan için, “Yahu, Harun Hoca darbeyle ilişkilendirilecek en son adamdır” diyebildin mi?

Dokuzuncusu; Senin de meslektaşın olan bir çok yazar sadece yazdıkları köşe yazılarından dolayı hala içerdeler. Sen, yazdığın en son yazıda mevcut iktidarın 28 Şubat sürecinde yaşadığı zulümleri bertaraf etme adına çıkardığı bir kanun maddesine atıfta bulunuyorsun. Nedir o madde? “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” Peki, AİHM bu kararı almadan önce, bunca zulmü pervasızca işleyen iktidara bu maddeyi hatırlattın mı?

Sevgili ?…, bu hamur çok su götürür. Bence siz başkalarının savcısı olmak yerine kendinizin muhasebe memuru olsanız daha isabetli olur. Zira senin deyiminle “Büyük Daire” dini ifadesiyle “Mahkeme-i Kübra” dediğimiz o gün: “Oku bakalım, tercih ve eylemlerinle yazmış olduğun kitabını; bugün kendi hesabını görmek için, bizzat kendi vicdanın yeter sana!” (İsra Suresi, 14) denildiğinde sen de ben de bütün çıplaklığıyla hakikati göreceğiz.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy