Emanete sahip çıkamayanlar | İsmet Macit

Yazar İsmet Macit

 

“Gelse celalinden cefa

Yahut cemalinden vefa

İkisi de cana safa

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş”

 

İnsanlık hakiki huzuru yakalasın diye yola çıkan gönül erlerinin kaderi çile ve ızdırapla örülmüştür. Rahatı rahatsızlıkta bilen, huzurlarını başkasının huzuruna bağlayan çilekeşlerin başında daima değirmen taşları gibi değirmenler dönmüş, bu yolda başlarına gelmeyen kalmamıştır. Onlar: “Gelse celalinden cefa, yahut cemalinden vefa, ikisi de cana safa…” deyip ille-i gayelerinden bir milim sapmadan yürümüşlerdir sarp yokuşlarla örülü yollarında. Önlerinde örnek Allah Resulü (sav) ve sahabe efendilerimiz…

Bu çileli kaderde, sahabe efendilerimiz hep en ön safı tutmuş ve kendilerinden sonra gelecek hizmet erlerine hüsn-ü misal olmuşlardır.

Uhud’un yaraları henüz sarılamamıştı ki Hicret’in dördüncü yılında Uhud Savaşı’ndan yaklaşık dört ay kadar sonra Necidli Ebû Berâ bir heyet ile Medine’ye geldi. Efendimizden (sav) İslam dinini anlatacak mürşitler istedi. Efendimiz (sav) Necid halkına pek güvenmiyor, ashabına bir hainlikte bulunabilirler endişesini taşıyordu. Bu endişesini, “Göndereceğim kişiler hakkında Necid halkından korkarım!” diyerek de izhar etti. Ancak Ebû Berâ teminat verdi: “Onları ben himayeme aldıktan sonra Necid halkının onlara dokunması hadlerine mi düşmüş?”

Ebû Berâ’nın güvenilir ve sözüne itimat edilir biri olması, Peygamber Efendimizin (sav) endişesini giderdi. Efendimiz (sav) Ashab-ı Suffe’den 70 kurra hafızı seçip Ebû Bera ile Necid’e yolladı.

Heyettekiler Bi’r-i Mâune’ye varınca korkunç bir ihanetle karşılaştılar. Müslümanlar kuşatıldıklarını anlayınca kılıca sarıldılar ve, “Biz Allah Resulü’nün (sav) gönderdiği mürşitleriz. Sizinle hiçbir ilgimiz yok.” dedilerse de söz anlatamadılar. Sahabe efendilerimiz, “Allah’ım! Resulü’ne (sav) durumumuzu haber verecek senden başkasını bulamıyoruz, selamımızı ona sen ulaştır. Allah’ım! Resulün (sav) vasıtasıyla kavmimize haber ver ki; biz Rabbimiz’e kavuştuk. Rabbimiz bizden hoşnut oldu ve bizi de hoşnut kıldı.” diyerek hallerini Allah’a arz etmişler ve insafsız düşman kılıçlarıyla şehit edilmişlerdi.

Allah (cc), sevgili kullarının bu isteklerini yerine getirerek, Hz. Cebrail (as) vasıtasıyla arkadaşlarının durumunu Efendimize (sav) haber verdi. Efendimiz (sav) 40 gün boyunca beddua etti. Öyle ki yağışlar kesildi, sular kurudu ve ciddi kuraklık baş gösterdi.

Diğer taraftan Ebû Bera, Efendimizin (sav), “Bu Ebû Bera’nın başımıza getirdiği bir iştir” sitemine ve yapmış olduğu himaye taahhüdünün yeğeni Âmir ibn Tufeyl tarafından böylesine canice çiğ- nenmesine tahammül edemedi ve üzüntüsünden hastalanarak kısa zaman sonra öldü.

İnsanlığın huzurundan başka bir şey düşünmeyen sevgi işçilerine sahip çıkamayanların hiç değilse bir Ebû Bera kadar kalbi ve emanete sahip çıkamamanın ızdırabı ile o kalplerin de delik deşik olması gerekmez miydi?

 

Hizmetten | İsmet Macit

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy