Dünyayı Sevgi, Merhamet ve Şefkat Alınıp Verilen Bir Pazar Haline Getireceksiniz
*Bir kısım ulvî değerlere sahipseniz ve kendi dininizden, ruh ve mana köklerinizden, örf ve adetlerinizden kaynaklanan bu değerlere yürekten inanıyorsanız, neden dünyanın bu gül bahçesinin güllerinden istifade etmesini sağlamıyorsunuz? Neden her tarafa birer gül atmıyorsunuz? Neden her tarafın ıtriyat çarşısı gibi gül kokmasını sağlamıyorsunuz?
Belki de siz bazılarınız itibarıyla iradî olarak bunu yapmadığınızdan dolayı, cebr-i lutfî, yani yine bir lütuf, bir ihsan, lütuf tecelli dalga boyunda bir ihsan olarak hicrete zorlandınız. Cebr-i lutfî olarak gideceksiniz, oralara tohum olacaksınız. Dünyanın dört bir tarafına yayılacaksınız, ruhunuzda taşıdığınız değerleri saçacaksınız oralara!..
Alacağınız şeyler de olacak, vereceğiniz şeyler de olacak. Alışveriş yapacaksınız; sevgi, alaka, irtibat, şefkat adına bütün dünyayı adeta bu işlerin alındığı verildiği bir pazar haline getireceksiniz. Şefkat alacaksınız muhabbet vereceksiniz; muhabbet alacak şefkat vereceksiniz… Alacaksınız, vereceksiniz; dünyayı bir yönüyle sevginin, güzelliğin, aşkın, şevkin, kucaklaşmanın çarşısı, pazarı haline getireceksiniz.
*Burada çıkarılan o (kırmızı) bültenler var ya, öbür tarafta meleklerin ellerinde ahiret rengini alacak; “Arkadaş, biliyor musun, bunlar senin beraat fermanın; bu uğursuzluğa el uzatanların da mahkumiyet fermanıdır!..” diyecekler. Güzel mi bu alışveriş?!. Ona talip olalım o zaman!..