İnsan, bazen sosyal medyanın bunaltıcı atmosferine kaptırınca kendini Akif gibi, “Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!” diyesi geliyor. Öylesine zift püskürtülüyor ki, nefes almak mümkün değil. Ortalık sanki sis bombası atılmış gibi. Adeta boğulacak hale geliyor insan. Evet bazen insanın dayanma eşiği tükenince bu söz dilinin ucuna kadar geliyor maalesef.
İşte, bu günlerde gene böyle bir ruh haleti içindeyken, Bediüzzaman Hazretlerinin bir yerde bahsettiği dört büyük mânevî hastalık hatırıma geldi. Onlar sırasıyla: “Yeis, ucub, gurur ve suizan”dır. Hz. Pir ilk olarak “yeis” üzerinde duruyor ki, diğer üçünün de bir yönüyle bundan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Yani diğer bir ifadeyle yeis, her türlü hayır ve güzelliğin önünde duran en büyük bir engel olduğu, bu yüzden şayet bir insanda ümitsizlik varsa onun iflah olmasının çok zor olduğunu ifade ediyor. Çünkü içinde bulunduğu ümitsizlik atmosferi ona; “Zaman ahir zaman. Hiç beyhude uğraşayım deme. Ümmet-i Muhammed artık bundan sonra belini doğrultamaz.” şeklinde şeytanın vesvesesini fısıldıyor. Bu da onun kolunu kanadını kırıyor ve iş yapma azmine büyük bir darbe indiriyor. Böylesi bir düşünce içinde bulunan ve bu düşüncelerini dillendiren bir insan hem kendi dünyasını hem de içinde bulunduğu heyetin dünyasını karartıyor ve yıkıyor.
Halbuki bu düşünceler içinde boğulmak üzere olan insan, bulunduğu o atmosferden kurtulup biraz sağına soluna baksa ve etrafta olup biten güzelliklere kulak kabartsa durumun hiç de öyle olmadığını görecek.
Mesela, geçenlerde Gandi Barış Aktivisti Sudheendra Kulkarni, Gandi-Mandela Hindistan-Afrika Dostluk Merkezi faaliyetleri kapsamında ziyaret ettiği Kenya’nın başkenti Nairobi’de Harmony Institute tarafından organize edilen programa katılmış ve; “Kaos içinde bulunan dünyamızın barış ve huzur için Mahatma Gandi ve Fethullah Gülen’in ideallerine ihtiyacı var?” konulu bir sunum yapmıştı.
Kulkarni, sunumunda; “Fethullah Gülen, çağımızın İslami hareketlerinin en aktif reformist liderlerinden biridir” dedikten sonra, Hocaefendi ile ilgili en dikkat çekici unsurun, İslam adına şiddeti alenen kınaması olduğunu söylemiş. Konuşmasının devamında; “Gülen, Dünyayı ıslah etmek isteyenler önce kendilerinden başlasın” diyor. Gandi de, “dünyada görmek istediğin değişikliği kendinden başlat” diyor. İşte her ikisi de barış adına benzer yaklaşımlarda buluşuyorlar. Tıpkı Gandi gibi Gülen de yüksek ahlaki ve etik amaçlara gayr-i ahlaki ve etik olmayan yollarla ulaşılamayacağının, ancak doğru yol ve araçlarla ulaşılabileceğinin önemini vurguluyor. Dolayısıyla Türk hükümetinin kendisine yönelttiği suçlamalar tamamen yanlıştır.”
Diğer taraftan gene geçtiğimiz günlerde dünyanın en gelişmiş ve en büyük 53 kentinin belediye başkanlarını buluşturan “Antisemitizme Karşı Belediye Başkanları 2022 Zirvesi” (The 2022 Mayors Summit Against Antisemitism/MSAA) Yunanistan’ın başkenti Atina’da yapıldı.
Belediye başkanları ile birlikte dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşlarının başkanları, bürokratlar ve akademisyenlerden oluşan seçkin davetlilerin katıldığı zirve iki gün sürdü. Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu tarafından zirveye özel olarak davet edilen NBA Yıldızı Enes Kanter Freedom 2022 yılı İnsani Yardım Ödülü’ne layık görüldü.
Dünya çapında insan hakları ve özgürlüklerini cesurca savunmasından dolayı verilen ödülü Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyanni’nin elinden alan Enes Kanter Freedom, sonrasında salonda bulunan katılımcılara kısa bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında Türkiye’de yaşanan hukuksuzlukları, insan hakları mağduriyetlerini ve tüm bunlara karşı vermiş olduğu mücadeleyi anlatmış. Onun konuşmasını salondaki katılımcılar, adeta filim izler gibi büyük bir ilgiyle dinlemişler.
Evet, burada yazı sınırlaması olduğu için sadece iki örnekten bahsettim. Sosyal medyada psikolojik savaş havası estirenlerin gözümüze taktığı siyah gözlüğü çıkarabilirsek sanırım, dünyanın farklı coğrafyalarında daha bunlar gibi nice güzelliklerin olduğunu görebiliriz. Yeter ki parlak yüzünü üstümüze çevirmiş; “Biraz da bana bak” diyen güneşe doğru bakabilelim. Arkamıza dönüp gölgemize takılıp “Her yer karanlık, mahşer mi Ya Rab!” türküsü söylemenin ne kendimize ne de başkalarına faydası var. Leylak, erguvan ve zambak kokulu baharı hiç yoktan var eden Allah, bu kıştan sonra mavi-mor rengarenk baharı da yaratmaya elbette muktedirdir.
‘Görelim Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler’ vesselam…