Evlilik, iki karşıt cinsin bir araya gelmesi değildir sadece. Bizim kültürümüzde evlilik, bir ömür boyu sürecek, hatta öldükten sonra da devam edecek bir birlikteliğin başlangıcıdır.
Evliliğin temelinde; sevgi, saygı, sadâkat, hoşgörü, merhamet, fedakârlık, güven, sorumluluk… gibi çok önemli değerler vardır. Aile içi şiddetin ve boşanma olaylarının ciddi manada arttığı günümüzde, bu değerler üzerine inşa edilen ve bu değerler ekseninde devam ettirilen evlilik, “ideal bir evliliktir”. Aynı zamanda ideal evlilik; neslin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik açıdan sağlıklı bir şekilde devamı, ailenin tatlı bir meyvesi olan çocukların en güzel şekilde yetiştirilmesi ve yine her açıdan mutlu ve huzurlu bir toplumun inşası bakımından da oldukça önemlidir. Bundan dolayıdır ki; eşler arasında sağlıklı bir iletişimin kurularak mutlu ve huzurlu bir yuvanın tesisi, yukarıda zikredilen değerleri aile hayatının her alanına yaymakla mümkündür.
Bahsi geçen değerlerden yoksun bir evlilik; eşlerin her ikisine, varsa çocuklara ve hatta eşlerin ailelerine de zulümdür. Bu değerlerden mahrum evliliklerde kavga gürültü eksik olmaz, eşler bedensel ve ruhsal açıdan yıpranır ve en önemlisi de olup bitenlere hiçbir anlam veremeyen çocuklar psikolojik(kimi zaman da fiziksel) olarak ciddi manada zarar görürler.
İnsanoğlunun hata yapması kadar doğal bir şey yoktur ve hataları düzeltmek için de hiçbir zaman geç değildir. Şimdi, şu andan itibaren evliliğimizi daha da güzelleştirmek, ailemizi çok daha sıcak bir yuva haline getirmek, eşimizin huzuru ancak bizde bulabileceği bir eş olmak, maddi-manevi her açıdan ideal bir çocuk yetiştirmek ve mutlu bir toplum inşa etmek için yukarıdaki değerlere sahip olmak adına ilk adımı atabiliriz.
Peki bu değerleri hayatımıza nasıl tatbik edebiliriz?
İnsan, iradesiyle hareket eden bir varlıktır. Bahsi geçen değerlerin bazıları iradî(sadâkat, fedakarlık, hoşgörü, sorumluluk, güven), bazıları ise gayriiradîdir(sevgi, saygı). Fakat eşler arasında evlenmeden önce birbirlerine karşı gayriiradî bir sevgi hissedilir ve sonra aralarında duygusal bir bağ oluşur. Bundan sonra, aradaki bu sevgiyi beslemek, büyütmek, çoğaltmak iradî bir meseledir.
Aile içinde doğru iletişim kurmak, çatışma durumunda kişiliğe değil davranışa odaklanmak, sadece sözle değil davranışla da sevgiyi hissettirmek, doğru sevgi diliyle hitap edebilmek… sevgiyi beslemek ve çoğaltmak adına çok önemlidir.
Eşlerden sadece birinin bu değerleri beslemeye çalışması ilişkiyi sağlıklı bir şekilde devam ettirmeye yetmeyebilir. Hem erkeğin hem de kadının aynı derecede gayret sarfetmesi lazımdır.
Özellikle, erkekten kadına akacak sevgi ve şefkat, kadından da erkeğe sevgi ve saygının akmasına sebep olur. (Detay için bakınız: Şualar, 9. Şua)
Evlilikte huzuru soluklatacak önemli bir değer de sadâkattir. “Hem refika-i hayatını, rahmet-i İlahiyenin mûnis, latif bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama.” (Sözler, 32. Söz, 3. Mevkıf) Eşler birbirlerini, Allah’ın bir hediyesi ve emaneti olduğunu bilerek sevmelidirler. Dış güzelliğe aşık olmak, insanı sadakatsizliğe götürebilir. Halbuki insanı insan yapan iç güzelliğidir, sahip olduğu ve yaşadığı değerleridir.
Aynı zamanda bu değerler birbirlerinin lâzımı gibidir. Evlilik bir çarksa, bu değerler de o çarkın dişlileridir. Dişlinin biri yerinde olmazsa ya da kırılırsa çark sağlıklı bir şekilde işlemez. Sürekli olarak sorumluluğunu yerine getirmeyen birine güvenmek zorlaşır. İnsan güvenmediği kişi için fedakarlık yapmak istemeyebilir. Sorumsuz ve güven vermeyen birine hoşgörü göstermek de zor olabilir…
Hoşgörülü olmaktan, her şeyi sineye çekip pasif konumda beklemeyi kastetmiyoruz. Hoşgörmek, göz yummak değildir. Bir insan aynı hataları tekrar tekrar yapıyorsa, bilerek veya bilmeyerek karşısındakine zarar veriyorsa burada acilen çözülmesi gereken bir problem vardır.
Ancak her şeyde olduğu gibi burada da dengeyi kurmak gerekiyor. Kişinin, yaptığı ufak bir hatada agresif tepki verilmemeli, önce kulakverilip dinlenmeli, açıklama yapmasına müsaade edilmelidir. Olaya toptancı bir yaklaşımla bakılmamalı ve bir hata dokuz doğruyu götürmemelidir. Hele bir de muhatap eşinizse, daha bir hoşgörülü olmalısınız. Unutmayın, eşinizin bir kötü huyu varsa, dokuz tane de güzel huyu vardır. Pire için yorgan yakılmamalı ve dokuz bire feda edilmemelidir.
Özellikle aile içinde sorumluluğu kolayca yerine getirmenin formülünü de şöyle açıklayabiliriz: “A’malin taksimi, mesainin tanzimi ve teavün düsturunun teshili.” (Risale-i Nur)
Evde hangi işi kim yapacak(a’malin taksimi), ne zaman yapacak(mesainin tanzimi) belirlenirse ve gerektiğinde eşler birbirine yardımcı olursa(teavün düsturunun teshili) herkes sorumluluğunu bilir ve kolayca yapar.
Olumlu yönde bir değişime açık olun. “Ben buyum, ben böyleyim!” demeyin. Alternatif yollar her zaman vardır. Bu değerleri hayatımıza hayat kılmak, yuvamızda her daim huzur soluklamak, ideal bir nesil ve ideal bir toplum meydana getirmek bizim elimizde. Sorumluluğumuz büyük ve hele bir de anne-baba isek daha da büyük. Bu sorumluluğun altından kalkabilmek için okumalı, araştırmalı, uygulamalı ve ihtiyaç duyduğumuz anda da profesyonel yardım almalıyız.
Hizmetten | Psikolojik Danışman Kerem Şahin