Yeni bir sabaha uyanırken…| RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Güzel insanlar, hatırlayacaksanız geçen haftaki yazımın başlığı şöyleydi: “Gece ne kadar uzun olursa olsun sabaha teslim olur.”

Evet geride bıraktığımız uzun geceler artık yavaş yavaş sabaha teslim olmaya başladı. Bilenler bilir. 17. asrın yetişmiş; hikmetli söyleyişleriyle ve berceste beyitleriyle ün yapmış şairlerden biri de Sâbit’tir. Onun meşhur, “Şeb-i yelda’yı müneccimle muvakkit ne bilir, Müptela-i gama sor kim geceler kaç saat.” şeklinde bir beyti vardır. Anlamı “En uzun geceyi; işi, onu hesaplamak olan müneccime, namazı zamanında eda etmek için vakti gözetleyene sorma; onlar bilmez onu. Gecelerin kaç saat olduğunu gam çekene sormak lazım” demektir.

Bu beyitte olduğu gibi özellikle son altı yıldır hepimiz ‘Şeb-i yelda’ yani uzun bir gecenin boğucu karanlığına maruz kaldık. Şafak ne zaman sökün edecek diye adeta tan yerine bakmaktan gözlerimize ak düştü. Nihayet bu günlerde tan yerinin yavaş yavaş ağarmaya başladığını gördük. Allah’a hamdolsun biraz geçte olsa artık sabahın yakın olduğu emarelerini görmeye başladık.

İşte bunlardan biri NBA yıldızı Enes Kanter Freedom’un Oslo Özgürlük Forumu 2022’nin final gününde Vaclav Havel Kreatif Muhalefet Ödülü’nü almasıydı. Kanter, ödül töreni konuşmasında özetle şunları söylemiş: “Doğum günümü ailemle 2015’ten beri kutlayamıyorum, onları göremiyorum. Allah’a dua ederken, ‘Allah’ım ne olur bana ailemi geri ver ki, özlemimi gidereyim.’ diyordum. Son 3 günde Oslo’da karşılaştığım o kadar kahraman insan oldu ki, meğer Rabbim bana hem en güzel hem de büyük bir aile lütfetmiş hamdolsun.”

Evet, tan yerinin yavaş yavaş ağarmaya başladığını gösteren diğer bir işaret ise; Berlin Diyalog ve Eğitim Vakfı’nın düzenlemiş olduğu “Bruncheon” söyleşilerinin ilk konuğundan geldi. Erfurt Üniversitesi Eğitim Fakültesi İncil Bilimleri uzmanı olan Prof. Dr. Christoph Bultmann’ın Hizmet Hareketi’yle ilgili değerlendirmesi yangın yerine dönmüş yüreklerimize adeta su serpti. Uzun yıllardır Hizmet Hareketi’ni tanıyan Prof. Dr. Bultmann, Hizmet gönüllülerinin insan haklarına yaklaşımını ve bu yönde yapılan faaliyetleri değerlendirdikten sonra özetle şunları söylemiş: “Hizmet Hareketi’nin antisemitizm gibi bir sorunu olduğunu görmedim. Bu çok önemli. Birçok farklı gruplarda bu hassasiyet yok. Ayrıca Hizmet Hareketi, 15 Temmuz’dan bu yana çok ciddi baskı ve insan hakları ihlallerine maruz kalmasına rağmen Hareketin mensupları hiçbir şekilde şiddet ve radikalliğe meyletmemeleri ki bu çok çok önemli” demiş.

Bence bu çok önemli. Zira mayıs ayının ilk haftası kendi ülkemizin Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Hizmet Hareketi’ni, DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab gibi terör örgütleri ile yan yana getirmiş, hatta bunların en tehlikelisinin de onun deyimiyle “F.tö” olduğunu belirtmişti. Bu yüzden Avrupa’nın lider ülkesi Almanya’nın başkenti Berlin’den Hizmet Hareketi ile ilgili müspet manada yükselen bu ses, bu açıdan çok önemli olup bu tür gelişmeler tan yerinin ağarmaya başladığını ve sabahın artık yakın olduğunu göstermektedir.

Evet, sabahın yakın olduğunu gösteren bir diğer gelişme de Danimarka Parlamentosu’nda ‘Türkiye’de demokrasi ve insan hakları’ konulu bir panelin yapılması oldu. Bu panele Danimarka eski kültür bakanı ve Özgür Yeşiller milletvekili Uffe Elbaek, ev sahipliği yapmış. Panelde Turkey Tribunal’in organizatörü Prof. Dr. Johan Vande Lanotte ve Amnesty International Denmark’ın (Uluslararası Af Örgütü) Genel Sekreteri Vibe Klarup konuşmacı olarak yer almış.

Turkey Tribunal’in organizatörü Prof. Dr. Johan Vande Lanotte yaptığı konuşmada; Türkiye’de Hizmet gönülleri ve Kürtlere karşı hala sistematik işkencenin devam ettiğini vurguladıktan sonra özetle şunları dile getirmiş: “Bu süreçte toplam bir milyon 900 kişi hakkında terör soruşturması açıldı. 510 bin kişi yargılandı ve 270 bini silahlı terör örgütü üyeliğinden olmak üzere 320 bin kişi tutuklandı. Bu kişiler sosyal güvenlik kayıtlarında kara listeye alındı. Özel sektör bile onları çalıştırmaktan korktuğu için sosyal ölüme terk edildi. Bu yüzden çok sayıda Türk, ülkesinden kaçıp, demokratik ülkelere sığındı.”

Evet, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan bu tür gelişmeler ilk bakıldığında belki önemsiz gibi görülebilir. Bu yüzden bazı okuyucularımız bu anlattıklarınızla ‘tan yerinin ağarmaya başladığını ve sabahın yakın olduğunu mu’ söylemek istiyorsunuz diyebilir. Unutmamak gerekir ki nehirleri çağlayana dönüştüren iksir yer yüzüne tek tek inen rahmet damlalarıdır. Ayrıca bizim için Efendimiz (sav)’in bir hadisinde dediği gibi -manevi anlamda- hiçbir zaman kaybetme söz konusu değildir. Hitam-ı misk olarak bu yazıyı da o hadisle bitireyim: “Mü’minin durumu şayan-ı takdirdir. Niye olmasın ki; onun her işi hayırdır ve bu da mü’minden başkası için müyesser değildir. O, neşe ve sevinç ifade eden bir duruma mazhar olunca şükreder; bu onun için bir hayır olur; herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.”

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy