Ümidin Solukları (1): Sakın Sönme!

Yazar Selim Gül
web

Bile, her zaman azmini ve yolundan dönme.!

Dirilişle çağla ölüm akan derelerde.!

Koşsun sana dirilmek isteyenler her yerde,

Gün gelip güneşler sönse de, sen sakın sönme!

Bile, her zaman azmini ve yolundan dönme.!

Kırık Mızrap’ın sahibi ‘her yerde çığlık çığlık tomurcukların âhından ve baharın bağrına kurşun sıkılmasından’ ızdırap duyup sadırdan satırlara derdini döksede, mısralar ilerledikçe, ‘sakın sönme ve yolundan dönme’ vurguları yaparak ‘Ümidin Solukları’ şiirinde, okuyucularına nefes aldırır.

Öncelikle bizim, nice minberden yükselen seslerden dinlediğimiz, ümit modellerini bir kere daha hatırlamamız gerekir.

Esasında bir şey kaybedilirse, farkına varılırsa ve kıymetli ise onu bulma düşüncesi başlar. Ya bu kaybedilen şeyler, umutlarımız olursa? Nasıl farkına varılır ve aranır?

Ümit, Hz. Adem tavrıydı. Servet yitirildiğinde değil, Cennet bile yitirilse Mâlik’ül-Mülk olan Allah’a teveccühten asla vazgeçmemekti.

Ümit, Hz. Nuh’a tufan.. Hz. Yusuf’a kervandı.

Ümit, sebeplerin sukût ettiği noktada tevhid nuruna erebilmek, Müsebbibü’l-Esbap olan Allah’a sığınabilmekti. Evet, Hz. Yunus’un karanlıkta, fırtınada, denizde, balığın karnında sıkıştırılınca Rabbine yakarışıydı.

Ümit, ıssız çölün ortasında, yavrusu kucağında “Ey İbrahim! Bunu sana Rabbin emrettiyse git. Ben buna katlanırım.” diyebilen Hz. Hacer’in imanı, itimadı ve tevekkülüydü.

web

Ümit, rüyalarını müteakib, Hz. İbrahim’in emre itaatteki inceliğinin, sadakatinin ve oğlu Hz. İsmail’in sabrının semeresiydi.

Ümit, murad-ı ilahiyeye teslim olmaktı. Alevler karşısında Hz. İbrahim gibi, ne zulme seyirci kalan insanlardan, ne de semadan imdada koşan meleklerden bir beklentiye girmemekti. Hâlimi bilen Hz. Habir benim bir şey istememe ihtiyaç bırakmamıştır, ulvi düşünceleri ile dolmaktı. O’nun mukaddes gayretine “Allah bana yeter.” (9/129) zikriyle dokunmaktı.

Ümit, seni teselli etmeye koşanı senin teselli etmendi. Kan-revan içindeki Efendimiz’in (sav) Hz. Fatıma annemize, “Kızım ağlama, Allah babanı zayi etmeyecektir.” ümitbahş beyanı ve Nebevi duruşuydu.

Ümit, Muztarlar Muztarı’nın (sav) Taif’teki duasıydı. Horlanmışlar, taşlanmışlardı.. Hz. Zeyd dertli.. Hz. Cebrail mahzun.. Ellerini kaldırdı, hâlini arz etti.. İstersen bu belde halkını helak edelim teklifine, nesillerinden bir tane bile Allah diyecek insan gelecekse hayır, dedi. Duasına icabet edildi.. Önce Ninovalı Addas, on yıl sonra bütün Taif..

Ümit, senin için telaşlanan dostunu senin teskin etmendi. Müşrikler Sevr Sultanlığı’nın önündeyken Efendimiz’in (sav) Hz. Ebu Bekir’e “Tasalanma! Allah, bizimle beraberdir.” (9/40) nurefşan kelamı ve itminan zirvesini soluklamaktı.

Ümit, dünyalık ödül kazanmak için canlara kıymak isteyenleri gönlün dili ve hâlin şivesi ile kazanıp, başlarındaki sarığı sancak ve onları yoluna muhafız yapmaktı. Evet, Büreyde’nin hidayeti gibi, Seni (sav) öldürmeye gelenleri “Sen de mi?” nurlu bakışının iksiriyle Hz. Hâdi’nin diriltmesiydi.

Ümit, Hz. Âişe’nin iffetine Nur ayetleri de şehadet edene kadar, babasının evinde yaşadığı ızdırar hâliydi.

Ümit, Halid için, kardeşi Hz. Velid’in “Acele yetiş!” feryadıyla ulaştırdığı “Onun gibi bir adam, İslamiyeti bilmez ve tanımaz olabilir mi? Keşke O..” ile başlayan ferahlatıcı Nebevi kelamdı.

Ümit, Mekke fethi sonrası, Hz. Umeyr’in kendini denize atmak isteyen Saffan’a yetiştirdiği emandı.. O’nun (sav) sarığı da nişandı. Fedakar eşi tarafından huzuruna getirilen İkrime için ise, “Ey Muhacir!” iltifatlı hitaptı.

Ümit, etrafa Hz. Hubeyb bakışıydı. Seni idama götüren zalimlerin içerisinden aşina bir çehre arayarak, onu ebedi idamdan kurtarmaya çalışmaktı.

Ümit, Hz. Mus’ab gibi yerinde muhacir, yerinde muallim olmaktı. Mefkuresi yolunda candan ve canandan vazgeçip, hiddetli Sa’d bin Muâz’ın keskin kılıcının gölgesi altında “Bu işi biraz sonra yapsan ne olur, hele beni bir dinle..” diyerek geleceğin Medine’si için Yesribler’de Ensarlar’ın Efendisi’ni aramaktı.

Ümit, Hz. Abdullah bin Hüzâfe’ye yaptıkları gibi, sana işkence edenler bir soluklanma fırsatı verirlerse ve davandan vazgeç teklifini yaparlarsa, bu zamanı fırsat bilerek, onları kendine ve mukaddes değerlerine hayran bırakma gayretiydi.

Hasılı ümit, hadiselere dünyadaki sonuçları açısından değil, ahiretteki semerelerini düşünerek bakabilmekti. Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerini kainat kitabında okuyabilmekti. Olayların dış yüzlerindeki sayılı çirkinliklerine takılmadan, iç yüzlerindeki sınırsız güzelliklerden bazı sırları avlayabilmekti.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy