Lorî lorî lorîka min
Xalo anlatınca öğrendik hikayesini ağlayan annenin. Türkiye tarafında hazırlanmışlar buraya doğru geçmek için. Önce Xalo, eşi, çocukları ve bu genç kadın binmişler bota. Diğer bota da geride kalanlar binecekmiş. Henüz birkaç aylık bebekse babasının kucağındaymış. Annesi bota iyice yerleştikten sonra babası ona verecekmiş. Ama her şey planlandığı gibi olmamış. Asker seslerini işiten kaçakçılar herkesin hazır olduğu botu suya doğru itmişler. Ve karşı kıyıya biz böyle eksik, böyle yarım geldik dedi Xalo. Askerler Türkiye tarafında kalanları minibüse koyup götürmüşler. Genç kadın bu yakada bebeği ve kocası ise diğer tarafta kalmış. Göğsüne vura vura ağlamasının sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Emzirmesi gereken annenin göğüslerine şimdi yumruklar iniyordu. Bebeğinin ona, onun bebeğine ihtiyacı vardı. Ve bizden görevlilerle konuşmamızı rica etti Xalo. Türkiye’ye dönmek istiyor. Çocuğuna eşine kavuşmak istiyor, dedi. O bana anlattı ben de Emir Bey’e. İngilizcesi iyi olduğu için görevlilerle o konuşacaktı.
Ve kapıya doğru gidip görevlilere seslendik. İngilizce bilen bir görevli geldi birkaç dakika sonra. Polis ya da gardiyan artık görevi neyse o adam yanımızdan ayrılırken içimden dualar ediyordum. Ne olur Allah’ım gelsinler de alsınlar bu çaresiz anneyi de kavuştursunlar yavrusuna diye. Ve demir parmaklıkların önünde öylece bekledik, durduk. Gelmeyecekler artık diye ümidimizin azaldığı bir anda az önce konuştuğumuz görevli ve yanında daha kısa boylu ve sıska esmer biri geldi. Ve elinde bir kutu ilaç. Emir Bey’e uzatınca durumu anladım. Sevinçli bir haber olmadığı belliydi. Elindeki beyaz ilaç kutusu gibi bembeyaz kesilen Emir Bey kenardaki bir ranzaya oturdu ve gözleri dolarak anlatmaya başladı. Çıkarmaya yetkileri yokmuş. O anne iltica prosedürleri tamamlanıncaya kadar burada kalacak daha sonrasında ise ülkeler arasındaki yazışmalara göre karar verilecekmiş. Bu da aylar süreceği için o ilaç kutusunu anneye vermemizi söylemişler. Emziremediği için göğsünü ağrıtan sütü kesmeye yarayacakmış o ilaç. Kürtçe konuşabildiğime o an pişman oldum diyebilirim. Xalo ve genç anne gözleri gözlerimde benim dudaklarımdan düşecek kelimeleri bekliyorlardı. O an Lori Lori Lorikamın ağıdını söyleyebilmeyi o kadar isterdim ki… Elimde ilaç kutusu ve ben titriyordum.
Em koçerên riya dûr in
Birîndar in birîn kûr in
Tî û birçî li van çolan
Pîr û kal in, jin û hûr in
Uzak yolların sürgünüyüz
Yaralıyız, yaramız derin
Aç, susuz bu çöllerde
Yaşlı, kadın ve çocuğuz
Lorî lorî lorîka min
Sebr û arama jîna min
Tu dihelî li ber çavê min
Çare nayê ji destên min
Nenni, nenni yavrum neni
Nenni yaşamımın umudu
Gözlerimin önünde eriyorsun
Çare gelmez elimden
Durumu Xalo’ya anlatmamdan sonra o genç annenin saçını başını yola yola ağlaması arasında birkaç saniye geçmedi. O demir parmaklılardan tutuşu, o demirlere sarılışı, o gözyaşları ile bebeğine kilometrelerce öteden bağırması… Dedim ya o an Lorî lorî lorîka min ağıdını okumayı o kadar çok isterdim ki…
Necdet abinin sesini duydum sonra. Namaz kıldığımız ranzanın üzerinde yan yana sürgünler derin bir sohbet başladı. Kimdik biz?
Hizmetten | Gökhan Bozkuş