317
Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi tereddütleri giderme hususunda çocuklara öğretilmesi gerekenler hakkında şöyle diyordu:
“Bugün, ‘Kâinatı Allah yarattı; -hâşâ- Allah’ı kim yarattı?’ gibi bir hayli soruya muhatap olmaktayız. Bu çeşit soruların çokluğu, çocuklara, Allah (c.c.) hakkında sağlam bir fikir verilmemiş olduğunu göstermektedir. ‘Peygamber –hâşâ- niçin çok kadınla evlendi?’ sorusunun arkasında temel sâika yine, o çocuğun Rasûl-ü Ekrem (S.A.S.) hakkında sağlam bir fikre sahip olmamasından kaynaklanmaktadır.
“Kezâ, ‘Rasûlü Ekrem (S.A.S.) oldukça zeki birisiydi. Meydana getirdiği inkılablar da onun zekâsının eseriydi.’ türünden değerlendirmeler yapan birinin de, dini eğitim açısından boşluğu açıktır ki, bu kimse ‘peygamberliğin’ mânâsının ne olduğunu katiyen anlamamıştır.”
Bu hususta bilhassa M. Fethullah Gülen Hocaefendinin “Asrın Getirdiği Tereddütler” isimli kitapları çok önemli bir başucu şaheseridir.
“Bir de bu tür yaraların büyüklüğüne rağmen yanlış müdahale söz konusu ise durum iyice karmaşıklaşacaktır. Öyleyse evvelâ çocuğun fikrî ve rûhî yapısını, Allah (c.c.) hakkındaki akidesini, sağlama bağlama mecburiyetinde olduğumuzu çok iyi bilmeliyiz. Belli bir yaş seviyesine göre söyleyeceğimiz şeyler çocuğu iknâ edebilir. Meselâ; ‘Bir iğne ustasız olmaz, kendi kendine bir iğnenin yapıldığını düşünmek imkânsızdır; öyleyse mevcudatı var eden birisi vardır ki, o da Allah’tır. (c.c.)’ mantıkî önermesi çocuğun o yaşa ait tereddütlerine cevap verici mâhiyette olabilir. Siz böyle bir reçete ile, o tereddüt içinde boğulanın vaktinde imdadına koşarsanız, o tereddüdü henüz gelişme imkânı bulmadan yok etmiş olursunuz.
“Dinî kaynakların bize ulaştırdığına göre Mecusîler, İmam-ı zam Ebû Hanife Hazretlerine bazı sorular yöneltmişler ve ondan iknâ edici cevaplar istemişlerdi. İlim, fen ve teknik sahasında fikrî cevâlanın, hukuk, fıkıh ve içtimaiyatta önemli gelişmelerin söz konusu olduğu o dönemde, Mecusiler Ebû Hanife Hazretlerine ‘Biz Allah’a inanmıyoruz’ dediler. Ebu Hanife Hazretlerinin bulunduğu çevre itibarıyla etrafta çok Mecusi vardı. Çünkü KÛFE toprakları eskiden Mecusilerin fazlaca bulunduğu bir yerdi.
“Ebu Hanife Hazretleri onlara her şeyi çok basit üslubla anlattı: ‘Deniz içindeki bir vapurun, yüzlerce dalga arasında rahatlıkla bir sahile doğru gittiğini, bu dalgaların onun istikametini değiştirmediğini görseniz, bu ustaca yüzdürülen vapuru, bu deryada yüzdüren ve fevkalâde bir maharetle onu idare eden bir zatın var olduğunda tereddüt eder misiniz?’ deyince onlar hepsi birden ‘Hayır’ dediler. Hz. İmam bunun üzerine: ‘Öyle ise; şu yıldızlar, şu koca kainat, şu küre-i arz âdeta bir denizin içinde, hem de âhengi bozulmadan yüzüyor; bunun kendi kendine olmasına nasıl ihtimal verebiliyorsunuz?’ diye sorar. Bunun üzerine Mecusiler, ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasulullah’ derler.
“Bu misal, seviyeye bir hitaptır; kimilerine göre basit görülebilir; kimilerine göre de yeterlidir. Bu üslubun mantıkiliği ne ölçüde olursa olsun belli bir seviyedeki kimseler için yeterli olabilir. Daha ileri yaşlarda, daha derin düşünce boyutlu konular üzerinde durularak aynı esasların sağlamlığı vurgulanabilir. Kâinatı, insan ve insanın iç-dış yapısını bir örnek olarak verebiliriz. Evet, insanın beyni, gözü, iç mekanizması, hücresi, hücre sistemi, anatomisi, fizyolojisi başımızı döndürecek harikulâdelikte yaratılmıştır. Değişik yaş-baş ve seviyeye göre teker teker bu konulardan her birerleri ilmî esaslar çerçevesinde anlatılırsa yeter zannediyorum.
“Bunun gibi, bir başka muhatap için mesela hava su, ziya, değişik vitaminler, proteinler, karbonhidratlar veya mikroskobik canlıların mahiyeti birer konu olarak ele alınabilir. Bütün bunlarda belki sadece dersi takdim şekli değişecektir. Ama temel yapısı itibarıyla ders ve program devam edecektir.
“Bediüzzaman Hazretlerinin Allah’ı (c.c.) anlatırken; “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf katipsiz olamaz, biliyorum. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hakimsiz olur?’ Bu kadar büyük ve muazzam kainatın idaresi nasıl başıboş olur; nasıl karışmadan kendi kendine yürüyebilir, şeklindeki üslubu bu konuda iyi bir örnektir.
“Bu mevzuda getirilen bütün deliller, hatırlanıp, yazılmış bütün eserler hayalden geçirildiğinde önemli bir materyale sahip olduğumuz görülecektir. Zannediyorum bize sadece mevcut bu malzemeyi yerinde değerlendirmek ve muhataplara göre değişik mevzuların hangisinin öne alınması, hangisinin geriye bırakılması gibi çok küçük konular kalıyor.”
Bu hususta bütün R. Nur Külliyatı, İnancın Gölgesinde ve İnancımızın İlmî Dayanakları, seviyelere göre okunacak ve okutulacak kitaplardır.