Tenkil Sergisini Gezen Alman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Überall: “Türkiye’deki Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma İçerisindeyiz”

Yazar Editör

Türkiye’de yaşanan insanlık suçlarının kalıcı şahitliğini yapmak hedefiyle kurulan Tenkil Müzesi, Nazi döneminde Alman gizli polis teşkilatı ‘Gestapo ‘tarafından kullanılan ve mahzenlerinde işkence çığlıklarının yankılandığı eski bir hapishanede 10 Temmuz’da sergi açtı.

Frankfurt’taki eski Gestapo hapishanesi Klapperfeld’deki sergi 30 Temmuz’a kadar ziyarete açık.

Serginin dünkü programında gazetecilerin katıldığı bir panel düzenlendi. Panel öncesi, adını Yunan ‘adalet’ tanrıçasından alan, adaleti ve halkı parayla satın alan siyasetçileri anlatan “Themis ve Politik” adlı performans sergilendi.

Panele Alman Gazeteciler Cemiyeti (DJV) Başkanı Frank Überall da katıldı. DJV Başkanı Überal International Journalists Association’a (IJA) konuştu.

Sürgündeki ve Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin yanında olduklarını söyleyen Überall, “Türkiye’de gazetecilere yönelik hak ihlalleri var. DJV olarak dikkatimizi Türkiye’ye ve basın özgürlüğüne odaklayacağız. Ancak bu uzun bir süreç olacak. Diplomatik ve gazetecilik baskısına ihtiyaç var” diye konuştu.

Gestapo Hapisanesindeki sergiyi de gezen Frank Überall, “Gazetecinin yeri cezaevi değildir. Avrupa Birliği ve Alman hükumeti bu konuda gerekli adımları atmalıdır. Sürgündeki gazeteciler ve Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerle dayanışma içindeyiz. Tutuklu gazetecileri serbest bırakın!” çağrısı yaptı.

Überall, sürgündeki gazeteciler için vize sürecinin kolaylaştırılması gerektiğini belirterek, “Federal Almanya Cumhuriyeti’ni, Avrupa düzeyinde gerekli etkiyi göstermeye ve suç işlemeyen, kamu görevini yerine getiren Türk meslektaşlarını güvence altına almaya çağırıyorum. Dolayısıyla gazeteciler eğer zulüm görüyorlarsa, elbette iltica hakkına da sahiptirler ve bu doğrultuda böyle bir prosedürden faydalanabilirler ya da en azından geçici olarak vize alarak burada çalışma fırsatına sahip olabilirler. Buraya girebilir ve işlerini sürgünde sürdürebilirler. Çünkü bu çok zor bir durumdur. Bu bakımdan hızlı ve bürokratik olmayan çözümlere ihtiyacımız var. Bu da en başta vize sürecinin kolaylaştırılması anlamına geliyor. Ama tabii ki sadece Türkiye için değil. Rus gazeteciler için de bu yolun kolaylaştırılması gerekiyor. Vize bu güncel durumda temel bir insan hak olarak görülmeli” dedi.

ZULÜM ISRARLA ANLATILMALI

Panele katılan gazeteci Cevheri Güven izlenimlerini şöyle aktardı: “Tenkil Müzesinin Frankfurt Klappfeld’deki sergisinde, medyanın rolü üzerine konuştuk. Çok emek harcanmış önemli sergi. Son haftaya girildi.”

Yaptığı haberler yüzünden bir dönem cezaevine kalan gazetecilerden Cevheri Güven, 15 Temmuz sonrası başlayan Tenkil sürecini, ailesiyle birlikte çektiği zorlukları, Türk medyasının mevcut durumunu, gazetecilere yönelik hak ihlallerini ve sürgünde gazeteciliği değerlendirdi.

Türk medyasının neredeyse tamamen Erdoğan rejiminin kontrolünde olduğunun altını çizen gazeteci Güven, Türkiye’deki demokratik iklimi tekrar oluşturmak için sayısı iki yüzü aşkın sürgündeki gazeteciye önemli görevler düştüğünü söyledi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtlere ve Alevilere yapılanların benzerlerinin 15 Temmuz sonrası Tenkil süreciyle devam ettiğine dikkat çeken gazeteci Cevheri Güven, işkence ve zulümlerin mutlaka kayda geçirilmesi ve ısrarla anlatılması gerektiğini vurguladı. Güven, son dönemde artan gazeteci tutuklamalarını da eleştirdi.

ÖLÜMDEN DÖNDÜM

Panelin moderatörü, International Journalists Association e.V. Dış İlişkiler Koordinatörü gazeteci Yüksel Durgut da Tenkil sürecinde yaşadıklarını ve cezaevi sürecini anlattı. Hapiste Bypass ameliyatı olmak zorunda kaldığını ancak olumsuz koşullar ve insanlık dışı muameleden dolayı ölüm tehlikesi atlattığını belirten gazeteci Durgut şunları söyledi:

“Bir gecede bizi terörist ilan ettiler. Mahkemede savcı benimle ilgili hiçbir sormadı. Mahkeme o kadar kısa sürdü ki yanımdaki 15 yıllık polis memuru bile şaşırdı. Bypass ameliyatı olmuştum. Öksürürken dikişlerim patlamasın diye göğsüme bastırdığım yastığı bile aldılar elimden. Ölümden döndüm. Süreçte TOKİ’den aldığım evime bile el koydular. Buna rağmen gidip son taksitini ödemiştim.”

ÇOCUKLARI BİLE KENDİLERİNDEN UTANACAK

15 Temmuz sonrası siyah bir Transporter ile kaçırıldığını ve aylarca işkence gördüğünü gözyaşları içinde anlatan Mustafa Özmen şöyle konuştu:

“Polisler tarafından bir panelvana atıldım. Kafama çuval geçirdiler. Tekme tokat vurmaya başladılar. Ankara’da Çiftlik denilen gazeteci Cevheri Güven’in de yayınlarında bahsettiği yere götürdüler. 3 metrekare bir yerde 92 gün boyunca tutuldum. İşkencenin her türlüsünü gördüm. Diş kırma, elektro şok, tekme, tokat üstümde tepindiler. Bana işkence edenler eşime çok küfrediyordu. Çünkü eşim beni kurtarmak için çok uğraştı. Ben işkence görürken eşim müracaat etmedik yer, çalmadık kapı bırakmamış. Bundan çok rahatsız olmuşlar. İşkenceciler bunun duyulmasını, anlatılmasını istemiyorlardı. Bu yüzden işkenceleri elden geldiğince duyurmalıyız. Onların en büyük korkusu bir gün yaptıkları işkencenin ortaya çıkması. Bana bu işkenceleri yapanlar hukuk önünde hesap verecek. Çocukları bile soyadlarını değiştirecekler. O çocuklar babalarından utanacaklar. İşte Kosova İstihbarat Başkanı yargılandı ve ceza aldı. Türkiye’dekiler de yargılanacaklar ve hesap verecekler.”

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy