Uhud yolundan dönüşünü telafi adına Hamrâü’-Esed’e gidememek veya başka bir ifadeyle yaralanan konumunu tamir adına yeni yüzle iç bünyeye adapte olabilme hamlesinin boşlukta kalması, İbn-i Selûl’ün içine dert olmuştu. Nezaket …
Dr. Reşit Haylamaz
-
-
Baştan sona bir yaradır, Uhud! Başlarında Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gibi bir Peygamber olmasaydı, yoldan dönenlerin oyun bozanlığı kim bilir yeni yeni ne yaralara sebebiyet verirdi. Buna rağmen Uhud’u …
-
Zaman zaman, “Verilen örnekler hep Mekkeli müşrikler; halbuki…” diye başlayan bazı serzenişlerle karşılaşıyorum. Söylenilenler doğru da olabilir. Bugünden itibaren Medîne’den, hatta Mescid-i Nebevî’nin göbeğine kurulu örneklerden bahisler açacak ve görüntüsüyle …
-
Yıllar önce ziyaretine gittiğim bir yazar, “Ortalıkta kimse yokken İslamcılığın mücadelesini biz verdik; şimdiki Müslümanlar da bizi görmeli” diyerek bir beklentisini ifade etmişti. Garip! Yıllardır damla damla teraküm eden kazanımların …
-
Bilindiği üzere, sonuçları itibariyle mutlak birer zafer söz konusu olsa da Uhud’un belli bir yerinde ve Huneyn’in de başında muvakkat bir dağınıklık söz konusu olmuş, büyük acılar yaşanmıştı. Hikmet açısından …
-
Dişi kırılıp başı yarılan bir Peygamber’den bahsediyor, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem); sakalından damlayan kanları silerken bile kavmi için af dileyip mülâyemet gösteren! Şüphesiz ki bu, bir ‘telbis’. Allah (celle …
-
Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) hüzün dolu bir gün yaşatmış olsa da o gün Tâif’in iki semeresi vardı ve şüphesiz ki bunların ilki, Hazreti Rukayka (radıyallahu anhâ) idi. On …
-
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), hicret için Mekke’den ayrıldığında, 11 veya 12 yaşında bir çocuk imiş, Attâb İbn-i Esîd (radıyallahu anh). Ne var ki ondaki potansiyeli görmüş ve daha o …
-
Yine fetih sonrasıydı. Yanına, yıllardır ayrı kaldığı amcasını çağırıp, “Ey Abbâs!” diye seslendi. “Kardeş çocukların olan Utbe ve Muattıb’ı göremiyorum; onlar nerede?” Üslûbundaki şefkat ve merhamet, Hazreti Abbâs’ın da (radıyallahu …
-
Bilal-i Habeşî, insanların boyunlarına tasmalar takılıp çarşı-pazarda köle niyetine satıldığı talihsiz bir dönemde Mekke’de dünyaya gelmişti. Aslen Habeşli idi. Anne babası da köle olan Bilal’in, ne yaşadığı gününde bir hakkı, …