Süreci Çocuklarımıza Nasıl Anlatmalıyız? | Kerem Şahin

Yazar Hizmetten

Çocuklar ergenlik döneminin başlarına(kızlar için 10-11 yaş, erkeler için 11-12 yaş) ve hatta bazıları ergenlik döneminin belli bir safhasına kadar “soyut” kavramları anlayamazlar. Bu dönemdeki çocuklar hala “somut” dönemdedirler ve kavramları, anlamları, düşünceleri, değerleri ancak somut olarak anlatılırsa kavrayabilirler. Örneğin; bu dönemdeki bir çocuk, deyimleri ve mecazları tam olarak anlayamaz. Siz ona “Eteklerin zil çalıyor” deseniz, o hemen eteklerine bakıp zil arayabilir.

Özellikle biraz daha küçük yaşlardaki çocuklara(4-7 yaş) “Sabret, dürüst ol, akıllı çocuk ol, saygılı davran, arkadaşlarına iyi davran, alçak gönüllü olmak çok güzeldir…” dediniz. Peki çocuk bunları anladı mı? Elbette hayır. Çocuk, “Sabret, dürüst, akıllı, saygılı, iyi davran, alçak gönüllü ne demek” diye düşünecektir. Çünkü bu kavramlar bu dönemdeki çocuklar  için soyut kavramlardır. Çocuklar anlamıyor diye bu kavramları anlatmayacak mıyız? Elbette anlatacağız ama somutlaştırarak yani hikayelerle, masallarla, oyunlarla anlatacağız.

Giriş biraz uzun oldu farkındayım ama sözü bir yere getirmek istiyorum. Onun için bu yaşlardaki çocukların bilişsel gelişimlerinin anlaşılmasını istedim.

Hizmet Hareketi gönüllüleri olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Yaşanan ve yaşanmakta olan bunca travmaların(mağduriyet, mahkumiyet, göç, ölüm…) hepimizde farklı farklı maddi, manevi ve psikolojik etkileri oldu. Bu travmalar, biz fark etsek de fark etmesek de çoğumuzda kalıcı hasarlar bıraktı. Bu hasarları onarmak epey bir gayret ve zaman alacak.

Bir de bizimle beraber tüm bu süreçleri yaşayan çocuklarımız var. Biz bu süreci nasıl yaşıyorsak, onlar da en az bizim kadar -ama bizden görerek- yaşıyorlar. Çünkü çocuklar en çok rol-modellerini taklit ederek öğrenirler. Onların psikolojileri bizden daha hassas, daha kırılgandır. Bizde çok az etki bırakan bir olay, onlarda çok büyük bir etki bırakabilir. Bunun bilincinde olarak hareket etmek ve çocuklarımıza öyle yaklaşmak zorundayız. Kızı iki buçuk yaşındayken cezaevine giren bir baba diyor ki: “Cezaevinde olduğum süre boyunca kızım beni hep işte sandı. Çünkü ona annesi, benim işte olduğumu söylemişti. Görüşe geldiklerinde de, burasının benim iş yerim olduğunu söylüyordum. Cezaevinden çıkalı üç yıl oldu, kızım şu an altı buçuk yaşında ve benim önceden o dönemde hala işte olduğumu sanıyor.” Çok güzel bir yaklaşım tarzı. Anne baba bu şekilde yaparak çocuğa kaldıramayacğından fazla yük yüklememiş. Aynı baba diyor ki:“Kızım yurt dışına çıktığımız o zorlu yolculuğu bir safari olarak biliyor.”

Burada akla şu gelebilir:”Çocuklar masum, günahsız olduğundan onların duası daha çabuk kabul olur. Bu yaşanan sıkıntıların bitmesi için onların duası alınmamalı mı?” Muhakkak alınmalı. Ama her şey tüm çıplaklığıyla anlatılarak dua etmesi istenmemeli. Bir düşünsenize, hiç cezaevine girmemiş bir insana orasının şartlarından bahsettiğinizde, zorlu bir yolculuk yapmamış birine yolda yaşanan zorlukları anlattığınızda, başka biri Ege’deki, Meriç’teki, cezaevlerindeki ölümleri duyduğunda ne kadar etkileniyor, üzülüyor, kötü hissediyor. Yetişkin bir insanın bile duymaya tahammül edemediği durumları biz çocuklarımıza anlatırsak, onlardan, “zulüm, ölüm, mağduriyet, hicret…” gibi soyut kavramları kullanarak ettiğimiz dualara ‘amin’ demelerini istersek, çocuklarımızın kalplerine çok ağır bir yük yüklemiş oluruz. Onlara bu kadar ağır duygular yaşatmaya hakkımızın olmadığını düşünüyorum.

Hatta daha da ileriye giderek çocuklara yaşadığımız olumsuz travmatik olayları tek tek anlatarak, yaşadığımız taravmaları onlara aktarmanın hiç faydalı olmadığını belirtmek istiyorum. Bunu iyi niyetle yapıyor olsak bile, yaşanılan travmaları çocuklara aktarmak onlarda “Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Kaygı Bozukluğu, Bağlanma Sorunu, Aile İçi Problemler” gibi çeşitli psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilir. (bkz: https://gorgondergisi.com/travma-kusaklar-arasi-aktarim/ )

Tüm bunları çocuklar kaldıramazlar, altında ezilirler ve büyüdüklerinde bu yaşanılanların sebebinin, inandığımız değerler olduğu gibi bir çıkarımda bulunurlarsa, değerlerimize de düşman olabilirler. -Ki şu anda bile bunun örneğine şahit olduğumu belirtmek isterim.- Böylece tedavisi mümkün olmayan yaralar meydana gelebilir.

İşte tüm bunlardan dolayı süreci, çocuklarımıza, onların yaşına uygun olacak şekilde, biraz perdeleyerek, biraz gölgeleyerek hissettirmeliyiz. (Bu konuda İtalyan yönetmen Roberto Benigni’nin “Hayat Güzeldir” filmi size fikir verebilir.) Çocuklarımıza dua ettirirken yukarıda bahsettiğim kelimeleri kullanmak yerine; “Allahım, babamın işi çabucak bitsin, gelsin. Babaları, anneleri uzaklarda olan çocukların anne babaları hemen gelsin. Çocuklar hep gülsün, mutlu olsun…” gibi daha yumuşacak cümlelerle dua ettirebiliriz. Zira biz diğer kelimeleri kullanmasak bile, Allah bizim hangi duayı ettirmek istediğimizi çok iyi bilmiyor mu?

Çok önemli gördüğüm bir konuda haddimi aştıysam bağışlayın.

Psikolojik Danışman Kerem Şahin

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy