Şeytan’ın çerezi:Yalan haber

Yazar Hizmetten

Şeytan çerez çitliyor!

Dine hizmet adına çok önemli adımlar atıldığı müsellem olmakla birlikte Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) sonrası yıllar, aynı zamanda sıkıntılı süreçlerin de yaşandığı hazin bir zaman dilimidir.

Peygamberlik iddia ederek bayrağını bir yere dikip etrafında adam toplamaya çalışan hokkabazlıklara bakılacak olursa, fitnenin zuhûru daha öncesine dayanmakta.

Hazreti Ebû Bekir’in (radıyallahu anh) hilafet günleri, keyiflerine göre bir din peşinde koşan, işlerine geldiğinde ön safta ama keyiflerinin istemediği konularda ayak direten muannitlerle mücadele halinde geçmiş.

Fitne selini seylaplara dönüştürebilmek için önünde set gibi duran mehîb Hazreti Ömer’i şehîd etmiş, ümmet arasında kapanmaz bir yara açmışlar.

O’nu şehîd eden de ettiren de belli!

Düne kadar birbirini yemeye azmetmiş iki büyük güç, yeni gelişmekte olan dupduru yapıyı ortak hedef haline getirmiş, yarın gelebileceği noktaları düşünerek daha Medîne’deyken ademe mahkum etme yarışına girmiş.

Acem-Bizans el ele, oyun içinde oyun…

Kandan beslenen senaristin, gönüllü figüran bulması zor olmamış!

Veya başka bir ifadeyle, içeride tuzaklanan hücrelere âb-ı hayat sunulmuş.

Dolayısıyla, İbn-i Seb’e gibilerin ekmeğine yağ sürülmüş, aradıkları fırsatlar “lütuf” olarak önlerinde hazır edilmiş!

Cep telefonu yok, sosyal medya yok; ama “uygun adım” hareket eden koskoca bir coğrafya var!

Kaynıyor ve kaynatılıyor!

Başka türlü nasıl olacak ki?

Açıkça,”organize” bir hareket.

Sözler süslü ve görüntü de takva kisveli.

Onun için, görüntüye aldanan bir hayli saf insan var.

Neden?

Dünyalarına gıll u gış misafir olmamış, herkesi kendileri gibi saf ve duru görüyorlar.

Bu kadar hain olabilecekleri, o günün tahayyüllerini aşkın!

“Aldanırız, ama aldatmayız” çizgisindeler.

Niyetler duru, samimiyette de şüphe yok! Ancak oyun büyük ve ne duruluk ne de samimiyet, içine çekildiğiniz tuzaktan sizi kurtarmaya yetmiyor!

İç unsurlar mesaide ve uyarılma noktaları iyi keşfedilmiş; kaşıyan kaşıyana!

Gelen haberin doğruluğunu test etme lüzumu duymadan harekete geçen isimler, farkına varmadan kitleleri sokağa döken dinamiklere dönüşüyor!

Şartlar önceden hazırlanmış ve bunların her birisinde zamanlama da manidar!

Mesela, Sahâbe’nin çoğunun hacda olduğu bir günü seçmiş ve Hazreti Osmân’ı şehîd etmişler. Niyetlerini anladığı için Mısır’dan çıkışlarına izin vermeyen valiyi, “hacca gidiyoruz” diye kandırmış, ama yolda “yön” değiştirip Medine’de kan dökmüşler!

Hedef haline getirdikleri isimler hakkında ne inci mercanlar dizilmiş?

Kur’ân ve Sünnet’i basamak yapmış, kirli emellerine alet etmişler!

Sakim düşüncelerine taban bulabilmek için mabedi kirletmiş, dini paspas gibi kullanmayı âdiyattan görmüşler!

Kimlere ne mektuplar gidip gelmiş, hem de etkin ve güvenilir isimlerle…

Kısaca, psikolojik savaşın her türlüsü var!

Bu arada yaşanan onlarca acı olay; yıkılan yuvalar, sönen hayatlar…

Öyle kendinizi kaptırmayın; bugünlerden değil, o günlerden bahsediyorum.

Elimde bir kitap var; “Sahabe Müdafaası” diye tercüme edebileceğimiz eseri Mustafa Murâd, Ezher Üniversitesi’nde doktora tezi olarak hazırlamış.

Bahsini ettiğimiz dönemi mercek altına alarak kimin hakkında hangi merciin, ne türlü haberler uydurduğunu çalışmış ve bunları, kimlerin hangi maksatla pazara çıkardığını incelemiş.

O dönemde rol alan bir çok ekolden bahsediyor; haset, kin ve nefretleriyle köpürüp duranları o gün de Şeytan, keyif çattığı köşesinden taaccüble seyre dalmış gibi!

Aradan bunca zaman geçmiş, hâlâ hasar tespiti peşindeyiz.

Şöyle bir muhtevaya bakınca, bunca vahim hâdiseyi doğuran en önemli unsurun, “yalan haber” olduğu dikkatlerden kaçmıyor.

Şeytan çerez çitliyor!

Zaman zaman belli başlı örnekleri sizlerle buradan paylaşmayı düşünüyorum.

Ancak, kuyumcu hassasiyetiyle bir bakışa, ince işçiliğe duyulan ihtiyaç da açık.

Önümüze o kadar süslü servisler yapıldı ki kaşıktan önce aklımıza ihtiyat geliyor; hüzn-ü zan, adem-i itimat!

Geçmişi bilmenin hikmeti bu; aynı delikten bir daha ısırılmamak için kayma notlarının aydınlanması bir zaruret.

Gün gelecek, bugünlerin de fotoğrafı çekilecek.

Hayatını yalan üzere inşa edenlerin ipi pazara çıktığında, şüphesiz o yalanın kitabı da yazılacak!

Matruşka misal, oyun içinde oyunların aktörleri de bu karede yer alacak, bal görünümlü zehri fark etmeyip zâhire aldananlar ve kendi ikbali için sessizliğin koyunda can verenler de!

O günün parlayan yıldızlarını şimdiden görmek mümkün; karanlıkta çıkış arayanlara, üzerinde değirmen taşları döndürüldüğü halde duruşunu hiç değiştirmeyen ve hadiseler nasıl cereyan ederse etsin, güzergâhında değişiklik yaşamayanlar yön verecek…

Bugünü bir nebze de olsa anlayabilmek için o günlerden size bazı örnekler aktaracağım; ancak, bunun için bir hafta beklemeniz gerekecek!

Kaynak:TR724 | REŞİT HAYLAMAZ

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy