Şefkat | Safvet Senih

Yazar Hizmetten

Çatlak çatlak zemine, «saçlarını çözerek yaşın yaşın ağlayan bulut»ta ve aç kalmışlara karnındaki hazineleri imdat olarak fışkırtan ve sinesinde katmer katmer sergileyen toprak anada, celallenip ordusu ile seferberliğe hazırlanırken bende korsanların halka yaptıkları işkence ve eziyetleri duyunca rikkati celadetine galip gelip kolu kanadı kırılmış gibi sakalını gözyaşları ile ıslatan koca Fatih’in iç dünyasından yansıyan hislerinde ve Kırım halkının kılıçtan geçirilişi karşısında kalbi çatlayıp ölen bir koca padişahın kana bulanmış derununda şefkati müşahede etmeye çalışalım…

Bir neslin feryadı karşısında pür rahmi şefkat ağlayan asrın şefkat şahikasının tabirleri içine girmeden şefkati kametine uygun ifadeye güç mü yeter? Evet, şefkat, nara çamur içiren; Hindistan cevizine, meyveden yavruları için süt hazırlatan; canavarı aç durdurup, bulduğu rızkı yavrusuna yedirten, tavuğu civcivleri için aslana saldırtıp ruhunu feda ettiren ilahi tecelli.. Ah, ona ne kadar da muhtacız! Bütün değer ölçülerini kaybetmiş bir nesil karşısında. Vicdan azabı, beyin sancısı çekmekten dolayı atom zerratı gibi paramparça olmaya hazır şefkatli kalplere ne kadar muhtacız!

Arıları beysiz, karıncaları lidersiz, insanları Peygambersiz bırakmayan Rahman ve Rahim, neslimizi ve topyekûn insanlığı elbette şefkatinden mahrum bırakmayacaktır. Çünkü nereye baksak, onun şefkat tecellileri gözlerimizi okşamakta, bütün hislerimizi çepeçevre sarmakta. Semaya ziya sürmesi çekip zemine gıda sofrası sermemiş mi? Hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini doldurup bize tablacılık eden ağaçlar, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz yemekler, içinde pişirilen Kudret mutfağının kazanları bostanlar, Rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olarak bizlere Sahibimiz namına en latif, en temiz, ab-ı hayat gibi bir gıdayı takdim eden inek, deve, koyun gibi mübarek hayvanlar, şefkatin göz önünde canlı timsalleri değil mi? Her nevi mahlûku etrafımızda toplayıp bütün ihtiyaçlarımıza fevkalade bir ihtimam, itina ve intizamla koşturmak bir şefkatin tezahürü değil mi?

Evet, güneş ve ayı, element ve madenleri, nebatat ve hayvanları büyük bir nakşın atkı ipleri gibi kullanıp etrafımızda şefkatten motifler meydana getiren merhametli elleri, göz gezdirdiğimiz her yerde temaşa etmiyor muyuz? Bizden başka milyonları aşan muhtelif ayrı ayrı nebatat ve hayvanat taifelerinden hiç birisini unutmayarak, şaşırmayarak vakti vaktine tam bir intizamla terbiye ve idare eden, İlahi şefkat ve merhametten başka ne olabilir?

En zayıf, en aptal hayvanları (meyve kurtları ve balıkları) en nazik en aciz mahlûkları (yavru ve çocukları) besleyen, ondan başka bir şey midir? Durdukları yerde ağaçların ayağına gıdalarını gönderen, ellerini avuçlarını antika sanatlarla, süslü yaprak, çiçek, sümbül, püskül, meyve ve salkımada dolduran şefkat değil de nedir?

Erzak mahzeni bir vagon gibi gaipten gelen baharı kıymetli, sanatı, mallarla doldurup önümüze dökmekte bir şefkat parıltısı sezemiyor muyuz?

Şu bahardaki gayet kıymetli şahane yemekler, göz alıcı ambalaj katları, kapçıkları, yaldızlı nişanları, süslü elbiseleri ve bunlardan kurulan muhteşem ziyafetler ne ifade ediyor? Şu sergilerdeki misilsiz mücevherler gibi açılıp saçılmış çiçeklere, masum masum gülümseyen güllere, goncalara dikkat edip de, şu ince sanatlarla deruni hisleri doyuran mest eden tecellileri derinden derine tetkik ve gönül inceliği ile istişmam etsek iliklerimize kadar acaba neyin kokusunu alacağız?

Formaları’nı takarak nişanlarını asmış bir ordu karargâhına benzeyen, süngücükler gibi dikenlerini takan ve sürmeli formalarını, yaldızlı nişanlarını asan bütün nebatlara göz atalım da, bizi mahlûkat içinde seçip hepsine kumandan ve müfettiş tayin ederek herşeyi emrimize, arzularımıza amade kılan şefkatin önünde gözlerimiz dolu dolu eğilelim. Şu sayamayacak kadar çokların karşısında zaten başka ne yapabiliriz ki?

Her mevsimde değişen tabloları, yenilenen perdeleri bir bir dile getirmeye imkân var mıdır? Bir bakarsın —bazı kuru kadavralar ayakta kalsa da— bütün canlı bünye ve binalar harab olup, türap olduktan sonra arkadan bir perde açılır da, sanki çöller birden şehir olur! O kadar mükemmel ve muntazam olarak levhalar değişir ki, milyonlarca mahir sihirbazın böyle bir sanat göstermesine imkân yoktur! Ey gözlerim ovalanmana lüzum yok; hayal değil, bir şefkat resmigeçidi seyrediyorsun!

İşte bak bir perde: Cennet hurileri tarzında bütün ağaçlar sündüs misal elbiselerini giymişler, Çiçek ve meyvelerin yaldızlamaları ile süslenerek latif elleri olan dalları ile çeşit çeşit, en tatlı ve fevkalade sanatlı meyveleri bize takdim ediyorlar. Zehirli bir sineğin eliyle şifalı, en tatlı bal yediriliyor.En güzel ve yumuşak bir elbise giydiriliyor. Büyük gıda ve kaynakları, küçük bir çekirdek içinde bizim için saklanıyor. Bütün bunlar parlak bir şefkat tecellisi değil mi?

Vücuttaki 60 trilyon hücreden her birinin ve küçük küçük gözden ırak, görüşten gizli, mikroskobik canlıların en ehemmiyetsiz istekleri en gizli arzuları sonsuz bir dikkat ve fevkalade bir titizlikle yerine getiriliyor. Acaba böyle bir şefkat bizim gönül dolusu teveccühlerimize sırt çevirir mi? Asla!…

Evet, gün oldu devran oldu, bu gök sema ve mavera bize acıdı da, neslimiz için bir buhurdan gibi tüten gönüllerden, buharlaşan gözyaşlarından meydana gelen bulutlar rahmet damlaları halinde yere döküldü. Yer, sinesini çak u şak edip beklediğimiz rüşeymleri fışkırtmaya başladı. Gönülleri şefkat dolu, melek-sima, gül endam fidanlar, artık kendilerini iyice hissettirir oldu. Bizlere müjde ve selam şef kat kahramanlarına, selam muhabbet fedailerine.

Safvet Senih

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy