Sarı Tişörtlüler ve Adalet Arayışı

Yazar Emin Osman Uygur

 

Emin Osman Uygur

                                                                             Adaletin olduğu ülkeler ancak insanca yaşanan topraklardır.

Demek ki adalet kaybolmuş. Bir nesne olsa bir şekilde aranır bulunur ya da yerine yenisi alınır. Ancak söz konusu adalet olunca bu mümkün olmuyor. O kaybolunca insanlar da kayboluyor, insanlık da.

Güne damgasını vuran slogan: Geciken adalet, adalet değildir.

Güne damgasını vuran görsel: İki adam var önlerde. Biri ceketli ve kravatlı diğeri de adalet üyelerinin giydiği kıyafetle ama başında bir köpek maskesi, boynunda da bir tasma. Ülkede yaşanan haksızlıkları en net biçimde anlatıyor bu görsel.

Yan tarafta bir bayan tekerlekli sandalyede yine sarı elbiseler içinde. Kadınlar, ellerinde pankartlar yerlerini almışlar meydanda. Nasıl almasınlar ki binlerce kadın hapse atılmış, binlerce çocuk mağdur edilmiş, binlerce aile dağılmış. Ellerindeki sarı pankartlarda pushback ve hapse atılan anne isimleri dikkat çekiyor. Sonra kafesler giriyor devreye. Zindan görüntüsü veren bu kafeslerde farklı meslekleri de işaret eden kıyafetlerle bay-bayan hizmet gönüllüleri duruyor. Bir bayanın kucağında bebek var. Temsili görüntü bile acı veriyor. Ama hâlâ yaşanıyor olması belki de acı veren. Anneler bebekleri ile içeri alınıyor.  Çocuklar anne baba hasretinden hasta oluyor. Bu arada bir bayan kafeslerin önünde yere farklı renklerde kartonlara yazılmış bildiriler atıyor.

Hizmet gönüllülerinin çocukları da diğer eylemlerden çok farklı, nezih, insanca, kırıp dökmelerin olmadığı, polisle çatışmalara girilmeyen bir eylem tecrübesi yaşıyorlar. Onlar yanlarında geldikleri büyüklerden daha bilinçli ve daha orijinal eylemlere imza atabilecek kabiliyetlere sahip olacaklar, öyle görünüyor.

Yine yükselen sesler; mazlumlar burada adalet nerede?

“Ben bile AİHM’den hızlıyım” diyen bir salyangoz göze çarpıyor. “Adalet zamanı” “Biz adalet istiyoruz, başka bir şey değil” pankartları dikkat çekiyor.

Bu gösteri sadece bir sokak yürüyüşü değil elbette. Bir yandan anlamlı sloganlar atılarak sesin duyulması sağlanırken diğer yandan da stantlar açılarak Türkiye özelinde hizmet gönüllülerine yapılan hukuksuzluklar sergilenmekte. Ülke içinde ve ülke dışında bir şekilde kaçırılarak ya kaybedilen ya da işkencelere maruz bırakılan insanlar, hücrelerde ölüme mahkûm edilenler, farklı işkencelerle hayatları karartılanlar, hayatına son verilenler, Yunanistan’a sığınmak isterken bir şekilde geri itilip yeniden hapse atılanlar veya Meriç’te, Ege’de can verenler, komutanların emri ile göz göre tuzağa itilen askeri öğrenciler… saymakla bitecek gibi değil.

Bir ara “Don’t turn your eyes” pankartı ilgi çekiyor. Ayrımcılığın ciddi olarak ret edildiği Avrupa’da, nereden gelirse gelsin, hangi ırktan, dinden, renkten olursa olsun insan haklarına sahip çıkmanın önemini gösteriyor bu ifade. Aynı zamanda mağdur ve mazlum insanların yeryüzünde rahat nefes alabileceği yerlerin olması gerektiği hakikatini işaret ediyor. “Bendense yardım ederim, farklı ise ne olursa olsun”, kolaycılığı veya paranın cazibesine kapılarak hak ve hukukun ayaklar altına alınması, insanlık onuru açısında çok büyük bir kayıp olduğunu işaret ediyor. Böyle olumsuz durumların en azından Avrupa’da yaşanmaması isteniyor.

web

Metafor kıyafetler arasında üç maymun da yerini almıştı. Ancak günümüz Türkiye’sinde ve bazı ülkelerde bu üç maymunun yanına bir iki maymun daha eklemek yerinde olurdu. Konuşmayan, duymayan, görmeyen maymunların yanına ölü taklidi yapan, saldırı vaziyeti alan ve dişlerini gösteren maymunlar da yakışırdı. Hatta daha başka figürler de bulunmalıydı. O kadar acının, hukuksuzluğun, çilenin göstergesi bir iki sembol olmamalı idi.

Enes Kanter’in bu gösteride yer alması elbette hem temsil hem de şahıs olarak önem arz ediyor. Enes Kanter, “Adaletin ne kadar gerekli olduğunu, ülkemizdeki hukuksuzlukları özellikle dışardaki insanlara anlatmaya devam edeceğiz” demek sureti ile gündeme dair görüşlerini özetlemiş oldu. Ki zaten konuşmaktan çok görünmek önem arz ediyordu orada.

Nihayet ses ver AİHM sesi ve AİHM’e yazılmış bir mektubun takdimi.

Hafta içi olmasını rağmen yoğun bir katılımın olduğu bu gösteri bir kez daha gösterdi ki bir işin devamlılığı ve maksadının vuku bulması oldukça önemlidir. İçerde olanlara umut, dışarda olanlara ise bir sorumluluk olarak Strazburg gösterisi de tarihe geçen bir gösteri oldu.

Emek veren herkese binler teşekkürler.

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy