Cânı Cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil
Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim
Lâ Edrî
ŞÂİR-İ ŞEHÎR’E VEDÂ!…
Ulaklarda bir telaş, sadaklarda tâziye
Dudaklarda hıçkırık, kulaklarda mersiye
Serencâmın özeti, göç yolunda arşiye
Sırrın mübârek olsun, nihâyet serden geçtin
Şi’rin dudakta şerbet, beyânın lezzetiyle
Hiç işin olmadı ki, cihânın kesretiyle
Elim böğrümde şimdi, ”huzûr”un hasretiyle
Hasbihâl etsek derken, mâverâlara göçtün
Ne demlerdi sultânım, fer verdiğin gazeller…
Nüzûl ettiler dehre, vasfettiğin güzeller
Hele üslûbundaki o âşıkâne haller
Şâirler meclisinde, etrâfa ışık saçtın
Nazmın en müşkilini, terennüm ettin dil’de
Her harfin hakîkatten hissedârdır gönülde
Dem tutan bülbüllerin, garip kaldı bu ilde
Âlem mâsivâlara, sense vuslata aç’tın
Mecaz sende hakîkat, hüsn-i ta’lîl fitratın
Vilâdetin müjdeydi, ardından bir fetretin
Haddi miydi ilişmek, civârına kesretin
Ehl-i dil meclisinde el-hak başlara taçtın
Terennüm edip durdun, bir hüzün nağmesini
Âtîye ısmarladın beşâret nâmesini
Beklerken Şehnâme’nin hüsn-i hâtimesini
Fermânı imzâ edip ukbâya şehbal açtın
Karşımda duruyorken “dertli şâir”in nâşı
İlhâmım iftirâkın, mürekkebim gözyaşı
Yetim kaldı kâfilen, ey kutlu kervan başı!
İmrensin ehl-i şiir, bâde-i vasl’ı içtin
Ayak verdiğin destan, kâfilene nevâle
Kâfiyesini koymak, âşıklara havâle
Nasip mi vâsıl olmak, vasfeylediğin hâle
Çölde sürünenlere, kutlu bir şehrâh açtın
Vesîlesin binlerce muhibbânın şükrüne
Kafa yordun yıllarca dehri ihyâ fikrine
İştirâk et kabrinde selvilerin zikrine
Bana sorsalar“zirve”, sana sorsalar“hiç”tin
M.Lutfi Doğantepe