Risale-i Nur Dersleri | Emine Eroğlu

Yazar Hizmetten

1. Söz / 3 – Tüm eşya ve hâdiselerin Allah’a işâret edişi

– Bütün bir mevcûdâtın lisân-ı hâl ile Bismillâh diyor oluşu.

– Eşyanın mülk (madde) yüzüne bakarak melekût (mânâ) yüzünün anlaşılması.

– Kur’ân âyetleri ile kâinâtın âyetleri arasındaki irtibatın anlaşılması. – Sebepler ve neticeler arasındaki yakınlığın yanıltıcılığı ve hem sebeplerin hem de neticelerin Allah’a (celle celâluhu) verilmesinin gereği.

– Her şeyin Cenâb-ı Hakk’ın (celle celâluhu) nâmına hareket ediyor oluşu.

– Birinci Söz’de verilen Hz. Musa (a.s.) örneğinde Cenâb-ı Hakk’ın (celle celâluhu) kudretinin, Hz. İbrahim (a.s.) örneğinde ise rahmetinin birer tecellisini görmekteyiz. – Mevcudat da hal lisanı ile Rahmet ve Kudret’e iltica etmektedir.

– Adi sebeplerden mucizevari neticelerin hasıl olması sebeplerin acziyetine ve neticelerin doğrudan Allah’tan oluşuna işaret etmektedir.

– Kâinatın dilinin okunmasında mânâ-yı harfî (varlıkları, Allah’ın isimlerine ayna olmaları yönüyle tefekkür etmek) ve mana-yı ismî (Mevcudata mevcudat hesabına bakmak. Varlıkların özelliklerini, görevlerini ve faydalarını ‘yaratıcıyı düşünmeksizin’ incelemek.) kavramları esastır. Mânâ-yı harfî bakışı, kâinata Allah namına bakmaktır. Böyle bir bakışta her varlık Allah’ı tanıtan, O’nun isim ve sıfatlarına delalet eden bir harf hükmünde olur. Mânâ-yı ismî bakışı ise, kâinata bizzat kâinat namına bakmaktır. Böyle bir bakışta, varlıkların Allah’a delaleti gizlenir, sadece o varlıkların kendileri görülür. Pencereye bakmakla pencereden bakmak elbette bir değildir. İşte, mânâ-yı ismî pencereye bakmak, mânâ-yı harfî ise pencereden seyretmektir. “…Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki, askere kaydolur, devlet namına hareket eder, hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır. Başta demiştik: Bütün mevcudat lisan-ı hâl ile “Bismillâh” der. Öyle mi? Evet. Nasıl ki, görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç “Bismillâh” der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Herbir bostan “Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar “Bismillâh” der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en latîf, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları “Bismillâh” der, sert taş ve toprağı deler, geçer. “Allah namına, Rahmân namına” der; herşey ona musahhar olur. Evet, havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i suhuletle intişar etmesi ve yeraltında yemiş vermesi, hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor, kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar…”

Kaynak:Kardelen Tv

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy