Pişman Olup Gelecekler | İsmet Macit’in kaleminden…

Yazar İsmet Macit

“Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al ve onlara dua et. Zira senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir.” Tevbe Suresi, 103

Hicret’in 9. senesinde Suriyeli Hristiyanlar Bizans İmparatoru Heraklius’a bir mektup yazarak Efendimizin (sav) öldüğünü ve Müslümanların ise kıtlık ve yokluk içinde perişan olduklarını, kuvvetli bir ordu teşekkül ettirilip üzerilerine gidilirse rahatlıkla teslim olacaklarını ifade ettiler.

Gelen haberden sonra Heraklius 40 bin kişilik orduyu yola çıkardı. Efendimize (sav) muhalif olan Cüzam, Lahm, Gassân ve Âmile kabileleri de Bizans ile birlikte hareket edeceklerini deklare ettiler. Bizans ordusunun hareket ettiği haberi Efendimize (sav) ulaşınca Efendimiz (sav) seferberlik ilan ederek ordu teçhizi için himmet yaptı ve şöyle buyurdu: “Kim bugün bir sadaka verirse sadakası kıyamet günü Allah katında onun lehine şahitlikte bulunacaktır.”

Efendimizin (sav) bu tahşidatından sonra zenginiyle fakiriyle Tebük Himmeti’ne katılmayan kalmamıştı.

Hz. Ebû Bekir (ra) malının tamamını getirmiş; Efendimiz (sav): “Aile fertleri için ne bıraktın?” diye sorunca; “Onlara Allah ve Resulünü bıraktım.” diye cevap vermişti.

Hz. Ömer (ra) ise malının yarısını getirmiş ve hayır yarışında Ebû Bekir’i geçemeyeceğini belirterek ağlamıştı.

Hz. Abdurrahman ibn Avf (ra) da sekiz bin dirhem sermayesinin yarısını getirince Efendimiz (sav); “Allah senin getirip verdiğini de, ev halkın için ayırdığını da bereketlendirsin.” diye dua etmişti.

Hz. Osman (ra) ise ordunun teçhizinde en büyük yardımı yapmış; üç yüz deve, yüz at bağışlamış, ayrıca bin altın lirayı Allah Resulü’nün (sav) kucağına dökünce Onun “Ey Allah’ım! Ben Osman’dan razıyım, sen de razı ol” duasıyla birlikte bundan böyle olmuş ve olacak şeylerden bir sorumluluğunun bulunmayacağı müjdesine nail olmuştu.

Hz. Ulbe ibn Zeyd fakirdi ama bu hayırdan geri kalmak istemiyordu. Alay edilmeyi göze alarak çok az bir meta’ı Efendimize (sav) getirdi. Bu da sadakalara karıştırıldı. Ertesi gün Hz. Peygamber az bir sadaka veren İbn Zeyd’i davet etti ve şöyle buyurdu: “Muhammed’in varlığı, kudreti elinde bulunan Allah ‘a yemin ederim ki, sen sadakası kabul olunanların Divan’ına yazıldın.”

Kadınlar da ellerinden gelen yardımı yapmaktan geri durmuyorlardı. Ümmü Sinan el-Eslemiyye şöyle anlatır: “Hz. Aişe’nin evinde Resûlullah’ın (sav) önüne serilmiş bir örtü gördüm ki üzerinde bilezikler, bazubentler, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarını bağlayacak birtakım kayışlarla, kadınlar tarafından gönderilen ve savaşta işe yarayabilecek şeyler bulunuyordu.” (Vâkıdî, Meğâzî, III, 991-992).

Sıcaklık, kuraklık, kıtlık, uzaklık ve düşman ordusunun gücünden dolayı oluşturulan orduya “Zorluk Ordusu” denilmişti.

Bir tarafta insanlar malıyla, mülküyle, canıyla Zorluk Ordusu’na koşarken diğer taraftan değişik mazeretler uydurarak geri kalanlar da vardı. Tevbe Suresi’nin 38. ayeti bunları anlatır: “Ey iman edenler! Size ne oluyor da ‘Allah yolunda cihada çıkın’ denildiğinde bazılarınız ağırdan alarak, bulunduğunuz yerden kımıldamak istemiyorsunuz? Yoksa siz ahireti bırakıp, sadece dünya hayatına mı razı oldunuz? Halbuki dünya hayatının geçici zevki ahiret saadeti yanında pek az ve değersizdir.”

Bunlar sonra pişman olup: “Resûlullah (sav) ile Ashabı cihatta iken bizler karılarımızla birlikte örtülü meskenlerde, gölgeliklerde eğleşiyoruz. Vallahi kendimizi mescidin direklerine bağlayacağız ve Resûlullah (sav) bizi çözüp özrümüzü kabul etmedikçe bağlarımızı çözmeyeceğiz.” dediler ve kendilerini mescidin direklerine bağladılar.

Efendimiz (sav) durumlarını öğrenince şöyle buyurdu: “Ben de onları çözmekle emrolunmadığım müddetçe onları çözmeyeceğime ve Allah (cc) onların özrünü kabul etmedikçe özürlerini kabul etmeyeceğime yemin ediyorum. Zira onlar benden ayrılıp geride kaldılar ve Müslümanlarla birlikte savaşmaktan yüz çevirdiler.”

Nihayet Tevbe Suresi’nin 102. ayetini indirdi: “Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir”

Ayet inince Efendimiz (sav) onlara adam gönderip iplerini çözdürdü ve özürlerini kabul buyurdu. Onlar bu müjdeyi alınca: “Ey Allah’ın Resulü, işte bizi senden alıkoyan mallarımız. Bunları bizim namımıza tasadduk et ve böylece bizi temizle, bizim için de Allah’tan mağfiret iste.” dediler. Efendimiz (sav): “Ben, sizin mallarınızdan herhangi bir şey almakla emrolunmadım.” buyurdu. Bunun üzerine Tevbe Suresi’nin 103. ayeti nazil oldu: “Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al ve onlara dua et, zira senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir.”

Ümidimiz odur ki ufak bahaneler ve mazeretlerle Hizmet’ten geri kalanlar ve geride duranlar bir gün pişman olup koşarak gelecek ve çok büyük hizmetler edeceklerdir.

İsmet Macit

 

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy