İSMİHAN SU
Yılını net hatırlayamıyorum; vefatından birkaç yıl öncesiydi Saber Hala ile ilk karşılaşmam. Köstence’de üniversite öğrenimi gören Türk öğrencilerle ziyaretine gitmiştik. Kızlar da benim kadar heyecanlıydı, Romanya’daki hizmetlerin başlamasına öncülük etmiş bu değerli insanı görmek için.
Bizi başındaki beyaz örtüsüyle kapıda karşıladı Saber Hala. Nurlu, her daim gülümseyen yüzünü görünce, daha girer girmez içimizi bir sıcaklık kapladı. Büyüklerimizden duymuştuk; talebe onun hayallerinin süsü idi. Götürdüğüm her bir talebe ile tek tek ilgilendi, hal hatır sordu. Anlatmaya başlayınca eski günlere gitti hayalen. Elindeki fotoğrafları göstererek evinde aylarca barındırdığı o ilk muhacirleri anlattı. Onlardan bahsederken gözlerinde o bereketli günlere dair özlemi fark edebiliyorduk.
Romanya’ya gelen ilk eğitim gönüllüleri, sevgi tohumları ekmek için soydaşların yoğun olduğu Dobruca bölgesine gelmiş 90’lı yılların başında. Saber Hala’nın Hizmet ile yolu, bu talebelerin Mecidiye’de geçirdiği ilk günlerde kesişiyor. Eşi Nermin Amca misafirperver bir insan, çevresindeki herkese evinin kapısını açan, sofralar kuran bir insan. Temiz yüzlü bu gençlerle tanışınca onları evine davet ediyor.
Eve gelen misafirleri görür görmez kanı ısınıyor Saber Hala’nın; adeta dualarının kabul olmuş halini görüyor bu gençlerde. O günden sonra öz evlatlarından ayırmıyor onları. Evinin bir bölümünde bu gençleri aylarca misafir ediyor. Yemeklerini hazırlıyor, çamaşırlarını yıkıyor, anne içtenliğiyle her birini el üstünde tutuyor.
Yaşadığı dönemin şartları itibariyle mukaddesata dair çok şey onlara unutturulmuş olsa da, kalplerinde samimi bir imanı muhafaza eden Saber Hala ve eşi yeni tanıştıkları bu gençlerden çok etkilenmiş. Duydukları her hakikat karşısında onlara karşı sevgileri artmış.
İlerleyen yıllarda her gelen Hizmet gönüllüsünün yolu, mutlaka bu mütevazı eve düşmüş. Saber Hala ise şuur adına yeni bir şey öğrenme isteğini hiç kaybetmemiş. Her gelen misafirine “Hadi şakirtler biraz okuyunda dinleyelim” dediğini ve okunanları ya da anlatılanları büyük bir aşkla dinlediğini o döneme şahitlik etmiş bir ablamızdan dinlemiştim.
Ziyarete gittiğimiz o gün bize ilk muhacirleri ağırladığı iki odayı gösterdi Saber Hala. Müstakil girişi vardı, aynı avluya çıkıyordu. Evin diğer odalarıyla da bağlantılı idi. Sohbetimiz bitip de kalkma vaktimiz gelince komşularıyla hazırladığı ikramları masaya dizdi Saber Hala. Hepsi o kadar lezzetliydi ki, özellikle o gün yediğim Tatar böreği ‘göbete’nin tadını o kadar yıl geçmiş olmasına rağmen unutmadım. Belki de unutamadığım o ortamın, yapılan sohbetin lezzetiydi.
Saber Hala’nın en büyük özelliği cömertliğiydi. Onun evine gidip bir şey yemeden kalkmak imkansızdı. Dolabında misafirler için her daim mayalı hamuru olduğunu, yazdan yüzlerce kavanoz kompostonun, değişik sosların ikram için depolandığını bilirdik. Çocuklar için çikolata, meyve aldırır, onları da hediyesiz bırakmazdı.
Bu vefa abidesi, cömert insanın evinden tatlı bir huzurla ayrıldık. Ziyaretimizden birkaç yıl sonra tamda bugüne denk gelen 27 Şubat 2011 tarihinde vefat etti. Altı yıl önden ahirete göçen eşinin yanına defnedildi. Hizmet gönüllülerine evinin kapısını sonuna dek açmış, sofrasına oturmuş, onlara aile sıcaklığı yaşatmış, Romanya’da imza atılmış her güzelliğin manevi hissedarı olan Saber Hala ve eşini bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyorum.
Saber Hala’nın 74 yıllık ömrünün son 20 yılına sığdırdığı amellerin kıymeti, Ölçü veya Yoldaki Işıklar adlı kitapta şöyle ifade ediliyor: En uzun ömürlüler en çok yaşayanlar değil; evirip çevirip hayatlarından en çok semere almasını bilenlerdir. Bu ölçüye göre, 100 yaşında kısa ömürlüler olabileceği gibi, 15 yaşında iken, ancak binlerce yılda elde edilebilecek bereket ve feyizlerle başı göklere ulaşmış olanlar da bulunabilecektir.