Sefiller romanındaki Jan Valjan gibi polis müfettişi Javer’i adım adım takipten bıkmayan insafsızların dostlarıma neler çektirdiğini düşünüyorum, bir şaki gibi takip edilen dostlarımı ya da hiç görmesem de yakın hissettiğim insanların silüetleri geliyor gözümün önüne, sürgün hep sürgün..
Cemil Meriç’in mağaradakiler isimli eserinde geçen aydının ne iç ne dışı aydınlatamadığı, karanlıktan çıkamayan sözde aydınlarımızın hazin akibetini düşünüyorum ve sadece kendi mahallemizin dertlerine ağlama bencilliğimize kederleniyorum…iç ve dış sürgünlerimize ağlıyorum.
Sürgünler yaşıyoruz farklı farklı;
Memleket Hikayeleri ile hep sürgün yaşamış Refik Halit Karay.
“Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar.Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ” diyerek sitem eden, kırgın olduğunu gözler önüne seren Mehmet Akif, 11 yıl Mısır’da sürgün hayatı yaşar. 63 yaşında vefat etmesine yakınken İstanbul’a geri dönmeye karar veren Mehmet Akif, vapur Çanakkale’den geçtiği esnada İstanbul’un camiilerini görüp ağlamaya başlar. Bir nesle yol açan dertli şair, koca Akif .
Nazım’ da, sürgününü ömrü ile tamamlar Moskova’da ve hasretle göçer bu dünyadan.
Dönemin zalim hâkimi Halikarnas Balıkçısını fikirlerinden ötürü sürgüne yollar, hayatını cehenneme çevirmek isterler ama sürgün yediği şehir cenneti olur, mavi sürgüne dönüşür.
Viktor Hugo’ da döneminin diktatörü tarafından sürgün yemiştir. Kendi romanı Sefiller’de olduğu gibi sürgün çilesini yaşamıştır, kızının ölüm haberini gazeteden okumuştur.Yıllar ve yazdığı eserleri O’nu bir halk kahramanı yapmıştır. Sonra siyasal af çıkmasına rağmen ülkesine dönmek istememiştir.
Voltaire’ de sivri dilli oluşunun cezasını hapishaneler ve sürgünlerle öder.
Dickens Londra ile, Dostoyevski St.Petersburg ile anılır olmuştur, belki bizler de gittiğimiz şehirlerle, mavi sürgünlerimizle hatırlanacağız..
Hizmetten | Mustafa Ertuğrul