Kendi için yaşamayan samimi insan: M. Ali Şengül | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Yaşar Kemal, bir şiirinde “Ben yalnızca şunu bildim: ‘O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler.” der. O, bu şiirini kimeyazdı, maksadı neydi bilemiyorum. Ancak onun dediği gibi, ‘O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…’

Evet, o güzel insanlardan biri de Mehmet Ali Şengül Hocamızdı. Kendisi tam bir yıl önce aramızdan ayrılıp gitti. Zaman su gibi akıp gidiyor ve hepimiz o güzel insanların gittikleri yere doğru gidiyoruz. Ancak giderken şu gök kubbede hoş bir seda nevinden ibret alınacak hatıralar bırakabiliyor muyuz? Bütün mesele bu…

İşte bu gün o güzel insanı hatıralarıyla yeniden hatırlayalım istedim. M. Ali Hocamız, 10 Mart 1945’te Burdur’un Yeşilova ilçesi, Elden köyünde doğmuştur. 11 Temmuz 2021’de de vefat etti. 86 yıllık bereketli ömrün yaklaşık 55 yılını Hocaefendi ile beraber geçirdi. Bildiğim kadarıyla kendisi hatıralarını yazdı. En yakın zamanda kitap olarak yayınlanacak sanırım.

O, ilkokulu Dereköy’de okur. İlkokul öğretmeni Fakir Baykurt’tur. Şengül Hocamızın emsallerinden farkını gören Baykurt, onu öğretmen okuluna gönderip kendi fikri yapısına göre yetiştirmek ister. Ancak babasının medresede ders aldığı Haşim Hoca’nın bir tevafuk eseri, karar verildiği gün ziyarete gelmesi her şeyi değiştirir. Bu ziyaret, onun iman ve Kur’an davası adına geçireceği uzun bir ömrün yönünü değiştirir. Zira bu görüşmeden sonra Çardak Kur’ân Kursuna gönderilir.

Kur’an kursunda Kur’an öğrenirken bir gün (1958) tren istasyonundaki makasçı Mustafa, bütün öğrencilere telaşla “Gelin çocuklar, dünyanın en büyük âlimlerinden Bediüzzaman Hazretleri şimdi buradan geçecek; ona bir selam verelim.” der. O, bu hatırayı naklettiği yerde şöyle bir yorumda bulunur: “Ogün Üstad Hazretlerinin arabanın camını açıp iki eliyle çağırır gibi selam vermekle sanki gelin, bu yüce davaya sahip çıkın demek istiyor gibiydi.”

Kur’ân’ı iyice öğrendikten sonra, hafızlık yapmak üzere Denizli’ye gider. Daha sonra da İmam Hatip’te okumak maksadıyla Kestanepazarı (İzmir) yurduna gelir. Orada Yaşar Tunagür Hocanın müezzinliğini yaparken bir aralık Mısır’da okumak için izin ister. Ancak Yaşar Hoca, önce para pul meselesini bahane ederek ona izin vermez. O, bir şekilde burs bulup, “Efendim her şeyim tamam, lütfen bana izin verin …” dediğinde ise Yaşar Hoca, “Sen hoca sözü dinle” der ve onu göndermez. Yıllar sonra bunun sebebi anlaşılır. Meğer Yaşar Hoca, kendisinden sonra Kestanepazarı’na getirmek istediği Hocaefendi için onu orada tutmak istemiştir.

Askerlik sonrası tekrar Kestanepazarı’na gelir. O, askerdeyken Hocaefendi Kestanepazarı’na tayin olmuş olup Cuma günleri vaaz ve hutbeleri vermektedir. Tam da onun geldiği hafta Hocaefendi, ağır bir grip enfeksiyonu geçirmektedir. Dolayısıyla Hocaefendi, bir talebeyle caminin imamı hâfız İbrahim Kılıç Hoca’ya hutbeyi de okuması için haber gönderir. Ancak İbrahim Hoca; “Hafızım varken o iş bize düşmez” der. Bunun üzerine M. Ali Hocamız çıkıp hutbeyi irad eder. Hocaefendi, rahatsız olmasına rağmen bir kenarda hutbeyi dinler ve namazdan sonra onu tahta kulübeye davet edip birkaç soru sorar. İşte o gün bizatihi Hocaefendi ile beraber olan M. Ali Hocamız aynı zamanda en son ifa ettiği hac vazifesini de Hocaefendi adına yapar. Hocaefendi ile bu şekilde başlayan beraberlik ruhunun ufkuna yürüyeceği âna kadar da devem eder.

İzmir’de ilk defa başlayan kahve sohbetlerini organize etme, öğrenciler için evler kiralama gibi işlerde gayretlerini ortaya koyan odur. O günlerde İzmir Islahevi savcısı, ıslahevindeki gençlere sohbet etmesi için onu davet eder. Gençlerden bazıları, bu şekilde nasihat edecek kimseleri istemediği gibi yapılan sohbeti de sabote etmeye çalışırlar. M. Ali Hocamız, samimiyet ve şefkatiyle onların vicdanlarına dokunur. Bu dokunuş neticeverir ve daha ilk Ramazan’da bu gençlerin çoğunluğu oruç tutar, namazlarını da eda etmeye başlarlar.

Bir ara İzmir Mersinli’de bir câmide imamlık yapar. Camiye vakit namazlarına gelen bir öğrencinin ayağındaki ayakkabılarının perişan halini görünce ona yardım eder. Aylardan beri kendisini takip eden devletin istihbarat elemanı bu durumu görünce, bir gün kendisinin kim olduğunu tanıtır ve “Ne yazık ki, sizin gibi fedakâr bir vatan evladının peşine bizleri takarak meşgul ediyorlar.” der ve gördüğü o hadiseyi şöyle aktarır: “Bir gün baktım bir öğrenci geldi abdest alıp namazını kıldı. Giderken siz onun ayakkabısının delik olup su aldığı ve çoraplarını da ıslattığını fark ettiniz. Ona “Biraz bekle, geliyorum” dediniz ve evinize gidip sağlam çorap ve ayakkabı getirdiniz. Sizden bu ülkeye nasıl bir zarar gelebilir ki Allah aşkına?!.”

Mersinli’den sonra bir miktar Kilimcitepe camiinde görev yaparsa da dönem 12 Eylül darbe sonrasıdır. Hocaefendi aranmaktadır ve dolayısıyla ortalık karışıktır. Herkes kenara çekilmiş ne olacağını beklerken Hocaefendi’yi dinleyen cemaat bu sefer Kilimcitepe’ye gelmeye başlar. Bu da dikkat çekince bir müddet İzmir’den uzaklaşmak daha hayırlı olur düşüncesiyle Samsun’a gider. Samsu, Karadeniz’in tipik bir şehridir. Orada bir miktar talebenin barınabileceği bir yurt yeri kiralar. Fakat kirayı ödemekte zorlanır. Bir gün bina sahibi gelir ve onu tahkir edercesine aşağılar ve binayı boşaltmasını ister. O, davanın izzetine dokunan o sözler karşısında önce yutkunur, bir şey dememeye gayret eder. Ancak adam haddi aşınca şöyle der: “Beyefendi ben biliyorum ki Samsun pazarında köpeklerin bile bir fiyatı var. Şayet kira borcumu ödeyemezsem benim boğazıma bir ip takar, pazara satarsın” der. Bu ifade o şahsa çok ağır gelmiş olmalı ki bir daha onu rahatsız etmez.

O dönem hem zor, hem de yokluk yıllarıdır. Yalnızdır, derdini şerh edecek insan bulmakta zorlanır. Uzun kış gecelerinde yaşadığı zorlukları aşma adına kimbilir kaç gece göz yaşı döktü ki, aradan geçen uzun zamandan sonra bile onunla ilgili görülen bir rüyada onun adını söyleme yerine “Samsunlu Hoca” diye bahsedilir. Dolayısıyla Samsun’un onun hayatında ayrı bir yeri vardır.

Yıl 1992’i gösterirken o, Almanya’ya hicret eder… Gurbetteki insanımıza çok güzel hizmetleri olur. Özellikle Almanya’nın her eyaleti onun sesi, soluğu ve gözyaşlarıyla hayat bulur. Bu gün iyice araştırılsa mutlaka her yerde şu ifadeyle karşılaşmak mümkündür: “Falan tarihte M. Ali Hocamız buraya geldi ve göz yaşlarıyla bize şunları anlattı…”

O, 15 Temmuz sonrası ortaya atılan hayali terör örgütünün baş aktörü olarak suçlanır. Bu yüzden hakkında kırmızı bülten çıkartılınca Almanya’da ikamete mecbur olur. Bu durum onun yüreğine kan damlatır. Özellikle kadınlarımızın maruz kaldığı muamelelere daha çok üzülür. Kendisinden, “Bacılarımıza yapılanları duyunca, kan beynime sıçrıyor, dayanamıyorum” dediğini bizatihi duymuştum. Bu zulüm dolayısıyla muavenete muhtaç hale getirilen insanımız için; “Beni her yerde kırmızı bültenle aratıyorlarmış bulana da yüklü miktar para vereceklermiş. Beni onlara teslim etseniz de kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılasanız” demişti. Bu davranışıyla öteden beri temsil ettiği ve Hocaefendi’nin onun için söylediği; “Samimi insan kendi için yaşamamalı. Hizmetimizin en önemli esası, kendin için yaşamama…” düsturunu göstermek istemişti sanırım.

Evet, uzun lafın kısası, hizmet erleri olarak hepimiz üzerinde onun büyük hakkı vardır. O, başta Hocamız olmak üzere hepimizin çok sevdiği bir insandı. Buraya kadar yazmaya çalıştığım hatıralar nevinden onun hayatında binlercesinin olduğunu biliyorum. Bu yazı vesilesiyle tekrar yol arkadaşı Muhterem Hocamıza; Haticevî bir sadakatle hayat arkadaşlığı yapan refikası Hatice Hanıma ve saffı evveldeki emektâr yol arkadaşlarına Cenab-ı Allah’tan sabrı cemil niyaz ediyorum. Rabbi Kerim’imiz, onu mağfiretiyle istikbal buyursun, makamını âli eylesin. Âmin.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy