JWF Kayıp ve kaçırılmalarla ilgili sosyal medya çalışması başlatıyor

Yazar Hizmetten

Türkiye son zamanlarda zorla kaybedilenle ve yurt dışından illegal yollarla adam kaçırmalarla anılıyor.

Durumun vahametine dikkat çekmek isteyen Amerika merkezli Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı JWF, sosyal medya üzerinden kampanya başlatacak.

30 Ekim Cuma günü Birleşmiş Milletler Zorla veya İstemsiz Kayıplar Çalışma Grubu’nun Türkiye’de Kayıp İnsanlar İnceleme Raporu hakkında sosyal medya üzerinden paylaşımlarda bulunulacak.

Tarih: 30 Ekim Cuma, 2020
Saat: 2:00 pm (New York)
19:00 (Avrupa)
21:00 (Türkiye)

Hashtag 30 Ekim Cuma 
JWF twitter hesabından (@JWFoundation_) duyurulacaktır.
Konu: Birleşmiş Milletler Türkiye’de Kayıp İnsanlar İnceleme Raporu
Kaynakhttps://undocs.org/en/A/HRC/45/13/Add.4

Organizasyon:
Journalists and Writers Foundation (JWF)
International Association of Human Rights Advocacy (IAHRA)

JWF’nin yayınladığı basın bülteninin ayrıntıları:

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 45. Oturumu 14 Eylül-2 Ekim 2020 tarihinde toplandı. İnsan hakları, medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların geliştirilmesi ve korunması konularının tartışıldığı bu oturumda Birleşmiş Milletler Zorla veya İstemsiz Kayıplar Çalışma Grubu Türkiye’nin Kayıp İnsanlar İnceleme Takip raporunu paylaştı.

BM Çalışma Grubu, Türkiye hükümetine insan hakları ve insani yükümlülüklerini yerine getirmek konusunda 24 tavsiyede bulundu. Türkiye’nin bu tavsiyeler karsısındaki tutumu hukukun üstünlüğü ve demokrasi için bir sınav olarak kabul ediliyor.

Birleşmiş Milletler, sistematik ve devlet destekli zorla kaçırma davalarını insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunu hatırlattı ve bunu Türk Ceza Kanunu’na dahil etmesi konusunda Türkiye’yi uyardı, zorla kaybetme suçunu işlenenler ve azmettirenler için inceleme başlatmasını tavsiye etti.

BM raporuna göre “kasıtlı öldürme, işkence ve toplumun bir kısmına karşı siyasi, ideolojik, ırksal veya dini bir plana göre özgürlükten yoksun bırakmanın sistematik olarak işlenmesi de insanlığa karşı bir suç teşkil eder.”

Türkiye hâlâ iç hukukunda zorla kaçırma eylemini suç olarak kabul etmemiştir. Bu sebeple, kayıplar şu ana kadar diğer cezai suçlar gibi soruşturulmuş ve kovuşturulmuştur.

BM Zorla veya İstemsiz Kayıplar Çalışma Grubu (WGEID) Türkiye’ye toplamda 202 kayıp vakası iletti ve Mart 2016 itibarıyla 79 kişi hala kayıptır.

Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında, Türk Millî İstihbarat Teşkilâtı Türkiye’de ve yurtdışında zorla kaçırma operasyonların düzenlemiştir. Türkiye genelinde en az 26 kişi güpegündüz zorla kaçırılmıştır.

Birleşmiş Milletlere göre, bugüne kadar, Türkiye Hükümeti çeşitli devletlerin yetkilileriyle koordineli olarak düzenlediği gizli operasyonlarla 100 yüzden fazla mağduru zorla geri getirdi. Dünyanın dört bir yanından en az 40 mağdur, çoğu kez aileleri ve çocuklarıyla birlikte zorla kaçırılmaya maruz kaldı.

Rapora göre, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Türkiye’nin “dokunulmazlık yasasının zorla kaçırılma vakalarının artması için uygun bir zemin hazırladığı” sonucu ortaya konmuştur. Türkiye Hükümeti’nin zorla kaçırılmaların ortadan kaldırılması, hakikat, adalet, hafıza ve tazminat haklarının korunmasının Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve demokrasi güçlendirilmesi için önemli olduğunun altını çizdi.

Çalışma Grubu, Türkiye’nin “devlet destekli sınır ötesi kaçırmalar ve Türk vatandaşlarının çok sayıda devletten Türkiye’ye zorla geri gönderilmesi gibi sistematik operasyonları hakkında ciddi endişe duyuyoruz” dedi.

OHAL kararnamelerinin, zorla kaybetmeler de dahil olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine karışmış devlet görevlilerine kapsamlı bir dokunulmazlık sağladığı tespit edilmiştir. Devlet görevlileri tarafından işlenen insan hakları ihlalleri için dokunulmazlık yasasının Türkiye’deki yetkilileri sorumlu tutmanın önündeki en temel engel olduğunu gözlemlemektedir.

Hizmet hareketi ve gönüllülerine yönelik devlet idarecileri tarafından yapılan nefret söylemleri terör suçlamaları, zorla kaçırılmalarla ilgili bağımsız ve etkili soruşturmaların yapılmasını olumsuz etkilediği anlaşılmaktadır. Kovuşturma ve mahkûmiyet oranlarının düşük olması, bu sistemik eksikliklerin bir başka kanıtı olarak görülüyor.

Kayıp yakınlarının seslerini duyurma ve hak aramalarına karşılık devletin yıldırma ve taciz hareketleri endişe vericidir. Birleşmiş Milletler, yıllardır sevdikleri için hakikat ve adalet arayan Cumartesi Anneleri‘nin protestolarına karşı Türk yetkililerin tepkisini kınıyor. Birleşmiş Milletler Türkiye Hükümeti’ni ifade, barışçıl toplanma ve örgütlenme haklarının yanı sıra hakikat, adalet, hafıza ve tazminat haklarını korumaya ve güvence altına almaya çağırmaktadır.

 

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy