İlk yazıda kaleme aldığım, Hizmet ve birey ilişkisinin üzerinde durmaya devam edelim. Soru şu; birey ve bireysellik nedir ?
Birey, psikoloji terimi olarak; topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri taşıyan ferttir.
Sosyolojik olarak da, toplumları oluşturan duygu, düşünce ve özgür iradeyle boy göstermek, var olmak demektir.
Bireysellik ise; bulunduğumuz toplum içerisinde kendi rengimizi ortaya koyarak yaşadığımız çağa, topluma bir katkıda bulunmaktır.
İnsan geçmişe ait hüviyeti ile gelecekle bağlantı kurabilir. Geçmişe basıp geleceğe sıçrayabilir. Geçmişin hüznünü, geleceğin korkularını üzerinde taşır.
Birey sosyalleşmek, özgürleşmek ister. Sosyal ilişkileri, özgürlük sınırlarını belirler aslında. Ama başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin başladığı yerde bizim özgürlüğümüz biter.
Hizmet bir sosyal oluşum olarak bireylerden meydana gelir. Bireyler ulvi, evrensel düşünceler, değerler etrafında bir araya gelmişlerdir. Bazen fertlerin şahsi çıkarları geri planda kalabilir. Aslında devlet bile bazen vatandaşlarına kısıtlamalar getirebiliyor.
Hizmet evrensel bir açılım sağlamıştır. Önce Türkiye içinde hayatın her alanında varlık göstermiştir. Çok kaliteli ve donanımlı bireyler yetiştirmiştir. Sonrası da global çapta hizmete gönül veren insanlar yüksek bir motivasyonla dünyanın değişik coğrafyalarına açılmış, bulundukları toplumlarla alıcı ve verici konumunda entegrasyon sağlamışlardır. Avrupa ve Amerika gibi toplumlarda entegrasyon daha yavaş gerçekleşmiş olabilir. En büyük sermayesi de insan gücüdür aslında.
Cemaatler, hareketler, gruplar insana düşünce vermezler, eserler ve aydınları verirler. Bireyler okumak, dinlemek ve öğrendiklerini içselleştirmekle mükelleftirler. Bu, nerede ve hangi aidiyet içinde olursa olsun böyledir !
Liderler hedef gösterirler ama hedefe gitme noktasında yol ve yöntemler bizim donanımımızla ilgilidir. Beni taşısınlar, ben hiçbir cehd içinde bulunmayayım anlayışı karıncalar, arılar dünyasına bile terstir.
Kula kulluk olmaz. Gerçek bir inanan iseniz bu zaten böyledir! Diğer türlü, her gün kırk defa söylenen ahde vefasızlık olur.
Günümüzde de nice entellektüel veya lider olduğunu iddia eden insanlar var, ama bakıyorsunuz tumturaklı laflarına rağmen peşinden gideni göremiyorsunuz.
Kaç aydın gösterebilirsiniz ki, düşünceleri daha hayatta iken eyleme ve müesseseye dönüşmüş, her milletten fikri takipçileri çıkmıştır?
- Gülen’in hür düşünceye, fikir hürriyetine ne kadar çok değer verdiğini geçen yazıda ele almıştık. Böyle bir liderin bireylere, global ölçekte toplumların özgürleşmesine katkıları da ortadadır. Devlet baskısına ve zulmüne rağmen Hizmet içindeki bireyler, inandıkları hakikatleri yazmakta, anlatmakta ve yaşamaktadırlar. Böylesine renkli bir gönül birlikteliği ender olsa gerek..
İtirazları duyar gibi oluyorum, mantıki muhabbet; idealler ve erdemler etrafında bir araya gelebilme imtiyazıdır, ayrı bir yazıda ele alalım.
Yaşamlarımızın ruhsal özü aslında dilbeste olduğumuz hakikatlerde gizli ve bizler hikayelerimizle varoluyoruz, bulunduğumuz toplumlara değer katıyoruz. Ve unutmayalım içinde bulunduğumuz topluluk erdemli ise, kendi gayretlerimizle ulaşamayacağımız ekstra kazanımlar ediniyoruz. Sosyal bir varlık olan insan için verilecek en büyük ceza da, yalnızlığa mahkum etmek olacaktır herhalde.
Hizmetten | Mustafa Ertuğrul