Darda kalmayınca Hızır yetişmezmiş… Hızır’ın yetiştiğine de medet edilirmiş… “Çaresiz muzdar kalıp Allah’ı çağırdığınızda imdadınıza yetişmedi mi? Sıkıntılarınız çözülmedi mi? ” (Neml/62)
Yüzbinlerce mağdur, mazlum, mahkumlarımız, darda ve zorda işkencelerde insanımız, işinden olmuş aç ve sefil kardeşlerimiz, bacılarımız ve daha güneş yüzü görmemiş bebeklerimiz hapislerde çürümekte ve de binlerce beli bükük ihtiyarlarımız var…
Ama bize bizden daha yakın, çağırdığımızda yanımızda hazır ve nazır Rabbimiz var.. En gizli hatıratı kalbimizi duyan bilen ve en ufak bir arzumuzu yerine getiren merhametli, cömert bir Rabbimiz var.. Size verdiklerini sizden satın almak istiyor, gelip geçici dünya malınıza müşteri oluyor! Fiyat olarak cennet veriyor.. Var mısınız böyle bir satışa, böyle bir ticarette el sıkışmaya ?..
Ne ekersek onu biçeriz.. Ektiğini biçmeyen var mı? Ekmediği halde biçen var mı? Hayır.. Ektiği başka, hasatı başka olan oldu mu şimdiye kadar? O da hayır. Harmanlar hep ekilenlerden oluşmuştur.
Dünya her şeyiyle bir mezra, bir tarladır.. İyi kötü ekilenler hep ahiret hesabına işler.. Çünkü hasat ve harman yeri ahirettir.. Kur’an “Kim ahiret kazancını isterse onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat ahirette nasibi yoktur onun..” (Şura/20)
Dünya ekersen dünya, ukba ekersen beka bulursun.. Taat u ibadet ekersen, cennet ve cemalullahı bulursun.. Rüzgar ekersen de fırtına biçersin..
Neyiniz varsa ekmeye bakın.. Elinizdekilerini değerlendirin. Ekilecek çok şey var. Sağlık, gençlik, ilim irfan, mal, mülk, servet, -mevki makam, para-pul, bir çok nimet.. Hiçbiri ebedi değil, isterseniz gidin kabristana sorun, bakın yatanların yanına hiç kimsenin hiç kimsesi ve serveti malı mülkü yatmış mı? Kabirde yek başına, hem de yapayalnız yatıyor. Etrafında sevdiklerinden hiç kimseler yok! Herkes ve her şey şey onu terk etmiş. Ne eşi ne çocukları ne de bir dostu yok.. Her şey ve herkes meğer kabir kapısına kadarmış onunla..
Efendimiz, “Öleni mezara kadar üç şey takip eder, ailesi, malı ve ameli.. Ailesi ve malı geri döner. Ameli, ektikleri onunla devam eder” buyurur.. Öyleyse yanınıza sizi terk etmeyecek yol arkadaşı alın.. Çünkü herkes ve her şey sizi mezara, çukura bırakıp geri dönecekler…
Hanumanlar, saraylar, villalar, altınlar, elmaslar, zebercetler, güçler, apoletler mezarlıkta yok.. Milletin başına balyoz olup zulmeden yetkiler, mevkiler, rütbeler de yok..
Yerinde sarf edilmeyen sevmekler, merhametsiz azap çektirir..
Yerinde sarf edilmeyen servet mal mülk de kim bilir başımıza ne gaileler açar.. O da azap olur, cehennem olur.. Bizi yakar…
Kuran, “Kadınlardan, evlatlardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar( bugün arabalar) davarlar ve ekinler (yatırımlar) gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Her şey dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır..” (3/14) buyurur.
Ekinler mevsiminde ekilir.. Güzün ekilir bilirsiniz.. Kışın ekilmez, kışta toprak, hava, su ekmeye izin vermez. Arkasında bahar var.. Ekim değil, yeşerme zamanı artık..Ve hemen sonra da yaz gelir.. Yaz, herkesin ektiğini biçme mevsimidir.. Hasat zamanıdır.. Bir şey ekmemişsen biçemezsin, pişmanlık da fayda vermez.. Çünkü geri dönüşü yoktur zamanın ve mevsimlerin.. Boşa harcanan servetin ve ömrün de faydası yok artık…
Kimi gül eker.. Bir ülkeye, bir millete. Himmeti, milleti olan bir nesil yetiştirir.. Topyekün bir millete hızır olur, ab-ı hayat akıtır. Ülkesini gül gülistana çevirir.. Herkese rahmet okutur..
Kimi talihsizler de hazan olup fırtına olur, ekilen bütün hayırlı hizmetleri yerle bir eder, bir ülkeyi, bir milleti yoz yobaz eder, harmansız akim bırakır, herkese lanet okutur..
Binbir fedakarlık hasbiliklerle yetiştirilen gülistanı haristana çevirir, her tarafı yakar, yıkar.. Bir nesli Allah’tan, peygamberden, dinden imandan eder.. millete lanet okutur.
“Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir yiğit, bir yiğit bir millet kurtarır” atasözümüz çok manidardır.. Bir genç, bir yiğit bir devleti kurtarır da, batırır da..
Hayırsız evlat da babanın bir ömür boyu birikimini, servetini çarçur eder. Ailesinin onurunu beş para eder.. hHayırsız bir idareci de koca devletin bin yıllık mirasını yok eder.. Hatta tarihten siler.. Ulusal veya uluslararası devletinin itibarını ve kredisini yerle bir eder…
Şimdi hayır ve hasenatta çok akıllı şuurlu davranmak zamanı.. Adanmış yiğitlere sahip çıkıldığında bir millet ve dünya nasıl mamur ve abad olur, hizmetimizle hem biz hem dünya gördük yaşadık. Bugün de ‘keşke daha çocuk iken sahip çıksaydık’ denilen nice gençler var ve şimdi bunlar elimizde.. Kim bir hayra sebep olursa onu işlemiş gibidir..(hadis) Bir milleti kurtaracak bu potansiyeli sahipsiz bırakmayalım…
Pireye kızıp da yorgan yakmayalım. Kim ne yaparsa kendine yapar..Bize düşen hizmettir.. Netice Allah’a aittir.. Biz işimize bakalım, Allah’ın işine karışmayalım.. İş olarak bize kaldırabileceğimizi vermiş.
Bizi mahcup edecek amel işlemeyelim.. İyi kötü her amel karşımıza çıkacak.. Bize sorulacak. Allah bizleri utandırmasın..Yüzümüzü kızartmasın, başımızı öne eğdirmesin.” O gün insanlar kabirlerinden bölük bölük çıkarılır, amelleri onlara serdedilir. Artık kim zerre miktar bir hayır işlerse mükafatını görecek. Kim de zerre miktar bir kötülük işlerse o da onun cezasını görecektir.” (zilzal/6,7,8 )
Milletimizi ve ülkemizi kaybetmemek, kazanmak istiyorsak yarınlarına yatırım yapalım.. Kendi mal, mülk ve servetimizi düşünüyorsak yine hizmet edecek birilerine sahip çıkmalıyız.. Bu yiğit, illa senin benim çocuk olmayabilir.. Ama millet senin, ülke senin, devlet senin unutma !. Varım yoğum tüm varlığım, mirasım sadece çocuklarıma demek, eksik ve bencil bir düşüncedir.. Ne bizi kurtarır ne de ülkeyi..
Gençliğimizin ihmali milletimize neye mal olduğunu yakın tarihte yaşadık… On binlerce insan öldü. 6000 köy yakıldı..Ülkeye milyarlarca dolar zarar ziyan oldu.. Ülkenin parçalanma ve bölünmesi gündemde! Yarım asırlık zaman kaybı.. Bir çocuğun ihmali veya sahip çıkılmamasının ağır bir faturasıdır bu.. Bu günlerde hala faturayı ödüyoruz ve daha da çok ödeyeceğimize benziyor..
Ufak bir himmet ve gayretle kim bilir bu tip olumsuzluklara ne kadar engel olunuyor? Bilmiyoruz. Ve yine ufak bir gayretsizlikle bir ihmal ve neme lazımcılıkla kendimize, ülkemize insanlığa neler kaybettiriyoruz? Onu da bilmiyoruz..
Ey ehli himmet ve gayret! Siz ki bu yükün altına girmekle Rasulullaha kardeşlik lutuf ve teveccühüne mazhar oldunuz!.
Bu yük ve bu dava zor, bu dava çetin! Efendimiz’den (as) bu tarafa bu dava yetim geldi.. Ve şimdi de yetim..Efendimiz’in yetimine sahip çıkmaz mısınız? Çünkü yorulmak yok, yılmak, yıkılmak yoktu, söz vermiştik.. Dönmemeye ve yolda kalmamaya, işin tamamına ermesi ne kadar.. Pişdarımız ve rehnümamızın ardında beraber saf bağlamış göz yaşlarımızla duasına amin amin demiştik.
Uhud’ta ki Mus’ab gibi başımız gitse de kol ve kanatlarımız doğransa da gövdemizle bu işe sarılacağız… Kerreten kekerreti Huneyn diyeceğiz.. Daha da olmadıysa Fahrettin Paşa gibi gidip huzuruna dehalet edeceğiz şanlı Nebiye a.s. Ona sığınacağız.. Şimdi Sen Ya Rasulullah medet! Bize sahip çık diyeceğiz.. Çık ki sığınacak kimsemiz yok.. Kapılar bir bir kapandı.. Sıddık dostuna da dememiş miydin “Lâ tahzen innallahe maana” Ne olur bir de bize, bizim için de deyiver.
Diyeceğiz inşaallah..
Kaynak:Bahattin Karataş