Hep Ayakta Dur Sakın Yıkılma

Yazar Mehmet Yavuz Şeker

İstikamet, doğruluk üzere ayakta kalmayı istemek, düşmemeyi murat etmektir. Kıyamın sürekliliğini talep etmek de denebilir. Dinin istediği çizgiyi her daim devam ettirmek, yalpalamamak, sapmamak elbette kolay değildir. Şaşmaya açık yaratılan beşer için istikamet isteği, hiç eksik edilmemesi gereken dualardandır. O yüzden bizler, her vakit namazlarımızda defalarca onu isteriz. Bu isteğimiz, gönüllerimizdeki potansiyel hayır meyelanına kuvvet verir. “İstiyoruz madem, öyleyse dikkat edelim, yolunda bulunalım” düşüncesi hâkim olur. Böylelikle talep sadece duada kalmaz da bizim hem inancımızı hem de davranışlarımızı kontrol etmemize vesile olur. Bu yönüyle dua, edildiğinde Allah’tan bir beklentiyle daraltılmayan, yetinilmeyen, bilakis dua edeni harekete geçiren, arkasında durmasını gerektiren bir faaliyet, bir ibadettir ve çok değerlidir.

Konuya dönecek olursak, insan, değişik yönlerden istikamet imtihanına maruz kalır.

Bazen itikadî hususlar bizlerde kuşku ve tereddüt hasıl eder. Acaba, nasıl ve niçin gibi sorular zihnimize üşüşür. Her şeyi bırakır, bizi meşgul eden bu sorularla uğraşır, onlara cevaplar aramaya başlarız.

Bazen bizler kendimize göre öyle olması gerektiğini zannettiğimiz konuların başka türlü gelişmeleri durumunda bu tür ahvali yaşarız. Niye hala bu böyle devam ediyor? Niçin bazı şeyler artık değişmiyor? Gayretullaha ne zaman dokunacak? gibi soruları akla getiren hadiseler yaşarız. Kendimize göre haklıyızdır da. Bizler doğal olarak, olayları kendi perspektifimizden görebilir, değerlendirmelerimizi de kendi açımızdan yapabiliriz. Bunlar, resmin bütününü göremediğimizden kaynaklanır aslında. Halbuki bir de resmin tamamı vardır. Onu bir görebilsek, bütün bakış açımız değişecek, içimiz rahatlayacaktır.

İşte tam bu noktada, resmin bütününü gören, her şeyi bilen Zat’a karşı olan hüsnü zannımız devreye girer, girmelidir. Bizler her şeyi anlayamaz, olup biteni bütün yönleriyle bilemeyiz. Evet ama Bilen, Yaratan birisi vardır ve bizler O’na iman etmişizdir. Mümin, güvenen insandır. Bizler Rabbimize güvenen, itimat eden insanlarız. O’nun her icraatını bin bir hikmetle yaptığına inanırız. Kalbimize gelen vesveseleri imanımızla kovmaya çalışırız.

Zira mümin, Allah Teala’ya karşı her zaman hüsnü zanda bulunan ve bunu hiçbir zaman kaybetmeyen insandır. Bu ve benzeri durumlarda hüsnü zannı kaybetmek, sendelemek, çizgiyi koruyamamak manasına gelmektedir.

Mümin, itikadî hususlarda istikamet imtihanı yaşadığı gibi, amelî konularda da aynı durumu yaşayabilir. Bu husus, vakit namazları, Ramazan orucu gibi farzlar için söz konusu olabileceği gibi, kişinin Cenab-ı Hak’la olan irtibatına göre nafilelerde de bahis konusu olabilir. Bu bağlamda örneğin namazları aksatmak, dik duramamak, istikameti koruyamamak olmaktadır.

İnsanî ilişkilerde ve şahsî hayatta da istikamet her zaman gündemdedir. Toplum içerisinde iyi bir insan olmaya çalışmak, özel hayatta yeme içme dahil duygu, düşünce, söz ve davranışlarda doğru olmanın mücadelesini vermek, istikamet imtihanını kazanmaya yönelik gayretler cümlesindendir.
Bütün bu istikamet açılarındaki üst idrak noktası ise Yüce Allah’ı Rab olarak kabul etmek ve bütün muameleleri, bütünüyle hayatı, bu nokta merkezli örgüleyebilmektir. Bu başarılabildiği ölçüde maksat hasıl olacak, yaratılış gayesi gerçekleştirilecektir. Dünya ve ukba mutluluk ve huzuru buradan geçmektedir.

Bu söylenenlerin altındaki temel ayette şöyle denir:

“Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da istikamet üzere doğru yolda yürüyenler yok mu, işte onların üzerine melekler inip “Hiç endişe etmeyin, hiç üzülmeyin ve size vaat edilen cennetle sevinin!” derler.” (Fussılet, 41/30)

Yazımızı şu anekdotla sonlandırabiliriz:

Bir defasında Ebû Amr Süfyân bin Abdullah (ra), Allah Resulü’nün yanına gelmiş ve “Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.” demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İmân 62, Tirmizî, Zühd 61)

Efendimiz’i (s.a.s) bile yaşlandıran ve itikadî ve amelî bütün esasları kapsayan istikamet, bizler için de hayat memat meselesidir.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy