Google’un Mezar Taşı Dikiliyor

Yazar Recep Atıcı

Güzel insanlar, hafta sonu bir vesileyle eski tanıdık birkaç simayla bir araya gelme fırsatım oldu. Beraber olduğum dostlardan birisinin dijital alanda epey bir malumatı vardı. Ona, “ChatGPT” diye yeni bir gelişmeden bahsediyorlar. Bu konudaki görüşün nedir diye sordum. İyi ki sormuşum. Yoksa günceli takip etme noktasında ne kadar yaya kaldığımın farkına bile varamayacaktım.

Evet, güzel insanlar, çok yakında Google’un mezar taşı dikiliyor ve onun yerine yepyeni bir sayfa açılıyor. İşte onun kısa adı “ChatGPT” Benim kuşağım hatırlayacaktır 2000’lı yıllarda piyasa ilk defa Datkom’lar girdi. Ne işe yarıyordu bunlar? Uçak bileti satmaktan tutunda bankacılık işlemlerine kadar her şeyin elektronik ortamlarda yapıldığı sistemin adıydı Datkom. Hatta Amazon ilk başta sadece kitap satan Datkom şirketiydi. Bu şirketler her şeyi internet üzerinden satıyorlardı. Bunların ardından devreye Facebooklar, Twitter, Telegramlar, TikTok’lar vs. girdi. Bununla beraber YouTube başta olmak üzere birçok sosyal medya programları nesillerimizin zihin dünyasını meşgul etti ve hala da etmeye devam ediyor. Korona döneminde Zoom programlarıyla tanıştık. Şimdilerde ise yukarıda bahsettiğim “ChatGPT” ile tanışmaya başladık. Bu ürünü “OpenAl” isimli bir vakıf 2015 yılında üretmiş. Kuruluşunda geçtiğimiz yıl Twitter’ı satın alan Ellen Mask’da varmış. Ele avuca gelmez fikirleri ve düşünceleriyle sürekli olmazların peşinde koşan bu adam şimdilerde ayrılmış olsa da gene ciddi bir yardım yapmaya devam ediyormuş.

ChatGPT” denen bu programın özelliği nedir derseniz onu da şöyle ifade edeyim. Bu programın arama motoruna yapmak ve yazmak istediğiniz bir şeyin ana donelerini yazıyorsunuz. Sonra da bu doneleri kullanarak şiir yaz, makale yaz, tez yaz, resim yap, plan çiz vs. ne aklınıza gelirse onu çoğu zaman mükemmele yakın size veriyor. Bir nevi yapay zekâ. Sanırım program henüz gelişme safhasında. İleride ‘Yapay Zekâ’ tabiri de bunu karışılmayacaktır. Bu yeni programı merak edenler bilgisayarına indirebilir ve işlerini bu yolla çok kolaylaştırabilirler. Her hangi bir ücret olmaksızın bir E-Mail adresiyle bu programı kurabiliyorsunuz. İnsanlığın hayrına geliştirilen bu tür programları elbette herkes müspet manada kullanmayacaktır. Bazen kendi çıkarları hesabına bu yazılımları kullananalar olacaktır. İstemesek de bunun önüne geçmek elbette mümkün değildir.

Diğer taraftan, inanan insanlar olarak bu tür insanlığın hayrına olan bu güzel gelişmelerin ardında bizlerin olmayışı sanırım hepimizin “Keşke” demesine sebep olacaktır. Halbuki başımızın tacı olarak gördüğümüz Bediüzzaman, Kur’an’da geçen ‘Ya Ehlel-Kitab’ tabirini “Ya Ehlimekteb” şeklinde tabir etmiştir. Bu gün itibariyle Ehli Kitab deyince aklımıza daha çok batı dünyası gelir. Onların pozitif bilimler alanında yaptığı araştırmalarla varlık ve hadiseleri didik didik ettiklerini görüyoruz. Sanki Kur’an’ın kendilerine hitap ettiğini biliyorlarmış gibi laboratuvarda deneyler ve formüller ışığında insanlığı büyüleyen bilgileri elde ediyorlar. Ayrıca “Think-Tank” kuruluşlarındaki tecrübi bilgiyi iyi değerlendirerek eski tabirle muasır medeniyet seviyesinin çok ötesine geçiyorlar. Bir farkla ki, her şeyi varlık ve eşyanın madde boyutundaki dar kalıpları üzerinden yorumladıkları için kurdukları sistemler gidip ya materyalizme ya pozitivizme ya da natüralizme dayanıp kalıyor. Keşke gerçek bilgiyi elde ederek marifet ufkuna ulaşabilseler.

Bir de Bediüzzaman, ‘insanlık âleminin âhir ömründe ilim ve fenlere döküleceğini ve bütün kuvvetini ilimden alacağını, bunun bir sonucu olarak hüküm ve kuvvetin ilmin eline geçeceğini söylüyor. Ayrıca, âhir zamanda ilim ve fenlerin en parlağı olan belâgat ve güzel söz söyleme sanatının da bütün çeşidiyle en çok rağbet gören bir meta olacağını’ ifade ediyor. O zatın, Risale-i Nurlarda yazdığı malumatlar, aslında bu tarakta bezi olan herkesçe bilinen şeylerdir. O zaman burada demeye çalıştığım şey başta insan ve sonra da bir mü’min olarak biz bu işin neresindeyiz? Gösterilen hedefi yakalama adına elimizdeki imkânları ne ölçüde değerlendiriyoruz? Bu gün İslâm’ın şekil olarak yaşandığı yerler, kendisinden beklendiği ölçüde derlenip toparlanamadığı ve inandıkları dini değerleri temsil edemedikleri gün gibi aşikârdır. O zaman, bu vazife, hususi olarak belli ölçüde ilmi birikimi olan Hizmet erlerine düşmektedir. Şimdilerde dünyanın dört bir tarafına yayılan bu fedakâr ruhlar, sanırım kısa zamanda derlenip toparlanarak kendilerinden bekleneni yapacaklardır Allah’ın izniyle.

Yazıyı müsaadenizle Kehf suresinde geçen bir ayetle bitireyim. “De ki: “Rabbimin (bütün isim ve sıfatlarının tecellileri ve O’nun icraatı olan) kelimelerini yazmak için denizler mürekkep olsaydı, hattâ onlara bir o kadar daha ilâve etseydik, bütün bu denizler biterdi de, Rabbimin kelimeleri yazmakla tükenmezdi.” (Kehf; 109) Netice itibariyle belki islâm aleminde bu ayetler lafız olarak okunuyor olsa da bu ayetlerin pratiğini gelişen yeni dünya düzeninde inşaallah Hizmet deyip yollara düşen yeni nesiller tatbik edecektir.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...