Evrim fikrini savunan söz de bilim adamlarına bir demet soru? | Zekeriya Çiçek

Yazar Editör

         “Farz-ı muhal” bir canlının tesadüfen oluştuğunu kabul edelim. O zaman bilim adına ortaya çıkanların şu sorulara cevap bulması gerekir. Evet, evrim fikrini savunan söz de bilim adamlarına bir demet soru bombardımanı

(Farz-ı muhal: Her hangi bir şeyin olamayacağının kesinlikle bilindiği halde olmuş gibi varsaymak demektir.)

  1. Neden İlkel atmosferde sadece Metan, Amonyak, Hidrojen, Su buharı gibi maddeler bulunsun ki?
  2. Bu atom ve molekül filtrasyonunu seçilimini yapan irade nedir?
  3. Varsayalım ki, bu atomlar seçilmiş olsalar bile, bu moleküllerin atomları olan karbon, hidrojen, oksijen ve azot nereden zuhur etmiştir?
  4. Ayrıca zamanla adı geçen ve her geçen gün sayıları artan elementler nereden ve nasıl bir şekilde ortaya çıkmıştır?
  5. Atomların belli kimyasal kurallar çerçevesinde biraya getirilmesi atomlar arası elektron alış verişi ya da ortaklaşa elektron kullanılması nasıl gerçekleşmiştir?
  6. Atomlar birbirini tanıma iradesine sahip olmadığı halde kovalent ya da iyonik bağları oluşturma kabiliyetini nereden almıştır?
  7. Ayrıca atomların orbital denen bölümlerindeki elektron konfrigasyonunu tanzim eden böylece atomlar arasında da ayırt edici özellikleri yerleştiren güç nedir?
  8. Bir de her şeyin erkekli dişili olarak birbirini tamamlayıcı tarzda meydana getirildiği düşünüldüğünde + (artı) veya – (eksi) yüklerden birisinin olmaması durumunda da neler olabileceğinin çok iyi bilinmesi gerektiğini nasıl izah edilebilir?

Evrimciler boşlukları sıçramalar veya geriye doğru evrim diyerek ile izah etmeye çalışıyorlar. İlk başlangıcı olmayan bir varlıkta nasıl bir sıçrama olabilir? Bunun açıklanması gerekir.

Ayrıca Avrupa’da yerin metrelerce derinliğinde, yeryüzünün ilkel şartlarını oluşturduğunu zanneden bilim adamları dünyadan absorbe edilmiş gaz vb maddelerle deneyler yapmaya çalışıyorlar. Bir gariplik yok mu?

         

        Bir maddenin kendi kendine var olamayacağını bilen insanoğlu sayısız miktardaki atomlara akıl, irade ve şuur vermeyecek kadar da onurlu ve şerefli olmalıdır.

İlk organik canlı öncülü olduğu kabul edilen koeservatlar eğer bir protein yumağı ise amino asit içerirler. Halbuki, mevcut yaklaşık yirmi çeşit amino asitin içerisinde öyle amino asitler var ki bir birini nötralize ederek etkisizleştirirler.

Böyle protein yapıtaşlarından nasıl düzenli bir protein zuhur edebilir?

Bir proteinin sentezi için mutlaka bir biyolojik katalizör olmalı değil midir?

Biyolojik katalizör denen enzimlerin kendisi de bir protein olduğuna göre, o zaman bir ilk öncül proteinin sentezi içinde başka bir proteine ihtiyaç duyulur ki, bu silsile bir yerde durması gerekmez mi?

Heterotrof hipotezine göre ilk atmosferde oksijen yoktu ama amonyak vardı deniyor. Hâlbuki günümüz kimyası amonyağı ancak azotlu organik bileşikleri oksijenle yakarak elde edebiliyor.

O ilk atmosferde oksijen ve azotlu organik maddeler olmadan amonyak nasıl meydana gelmiştir?

 

Bir de bu atomların birleşerek oluşturduğu varsayılan moleküllerin bir araya gelmesi için gerekli enerjinin ve iradenin kaynağı nedir?

Deniliyor ki, “İlk atmosferdeki gazların moleküler bağları sıcaklık, ultraviole ışınları, şimşek etkisiyle koparılarak ilk organik moleküller meydana gelmiştir.”

Peki, bu enerjiler (ultraviole ışınları, şimşek) nereden ve hangi kaynaktan ortaya çıkmıştır?

Sürtünerek bu yüksek enerjiyi oluşturacak rüzgâr vb gibi hava zerrelerinin kaynağı nedir rüzgârın kaynağı nedir?

Güneşten kopan binlerce derecelik yüksek kalorili kütlelerin soğutularak yoğunlaştırılmasından bahsediliyor. Bu soğutma için gerekli soğuğun kaynağı nereden zuhur etmiştir? ( Zira soğutulan bir kazan dolusu kaynar su da değildir ki!)

Bir ocağın bile altını birazcık fazla açınca tavasındaki yumurtayı yakan evrim tutkunu insancıklar, bu dengeli enerji dağılımını nasıl ile açıklayabilirler?

Unutmayalım ki, burada bir yumurta pişirilmiyor. İlk canlı (hayat belirtisi olan) oluşumundan hatta evrim fikrine göre mevcut milyonlarca canlı türünün atası olan tek hücreli çok basit bir canlıdan bahsediliyor(!)

Bir proteinde hayat belirtisinin kaynağı nedir?

Moleküller ölü ve diride aynı özelliktedir. Peki, o zaman ölüm ile yaşamın arasındaki farkın kaynağı olan şey nedir ve nereden zuhur etmektedir? Can veya ruhun kaynağı nedir? Ölü insanın tüm molekülleri aynan durduğu halde neden insan konuşamıyor, göremiyor?

Meraklısına, bilim adamlarının tahminleri neticesinde dünyamızda on milyonlarca canlı türünün olabileceği ileri sürülmektedir. Günümüze kadar da yaklaşık dört-beş milyon canlı çeşidinin taksonomiye yazıldığını hatırlatalım. Bu kadar canlı türünün bu karmakarışık ve tesadüflerle örülü ağından çıkarmak mümkün müdür?

Bir ile milyonlar aynıdır. Gücü ve kudreti sonsuz olan Allah’a (cc)

           Ve tam burada dikkatten kaçırılmaması gereken önemli, ama çok önemli bir tespit yapalım.

Artık kabul edilmektedir ki “evrim fikri” günümüzde hayatın oluşumundan öte bir “inanç sistemi “ yani “din” olarak düşünülmelidir. O da semavi dinlerin bütününü inkârla başlayan bir din.  Zira evrim, semavi dinlerin ortak noktası olan “yaratılış hakikatine” muhalefet için materyalist (ateizmin temelini oluşturan ve her şeyi madde ile açıklamaya çalışan fikir akımı) bir düşünceden kaynaklanan ve varlığın “tesadüfen, kendi kendine oluştuğunu” destekler.

Hâlbuki: “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerine inmiştir, göz ise manada kördür.” (Risale-i Nur)

Bir ilk var oluşu açıklamayan evrim, masum birçok insanın da aklını karıştırarak insan gibi mükerrem bir varlığın kökenini acuze ve binlerce yıldır zerre kadar değişime uğramayan bir hayvana (maymuna) dayandırmaktan çekinmez.

Böylece insanı üstün bir varlık değil de –haşa!- tam bir hayvan olarak görecek ve hayvanlarla ilgili olan davranışları insanlara da uyarlayarak insanı kullukla serfiraz olmaktan güya kurtaracaktır.

Hâlbuki insan:

Aklıyla iyiyi kötüden ayıran, teknolojiyle dünyayı saran; seven, sevilen ve dağların bile kaldıramayacağı sorumluluklarla muvazzaf bir yüce varlıktır. ( Kitaptaki “İnsan” konusuna bakılabilir)

Hizmetten | Zekeriya Çiçek

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy