İktisadi Mülahazalar dersleri, 1979 yılında İzmir/Bornova’da yapılır. Seneler sonra bu kelamlar kaleme dökülür. Kitap, Büyüğümüzün kontrolünden geçerek, Enginliğiyle Bizim Dünyamız ismiyle yayınlanır.
Kendisi, bu eserin başına, ‘Bir İtizar ve Tavzih’ de yazar. Alın terinin, emeğin ve çalışmanın önemini vurgular. Onları, iktisat ahlakının disiplinleri olarak sayar.
Alın teri ile kapital, emek ile sermaye kavgasının yersiz ve temelsiz olduğunu anlatır. Bunlar, bir vahidin iki yüzü gibi birbirini tamamlayan unsurlardır. Sadece konumlarının dengeli bir şekilde açıklanması gereklidir. Bunun aksi ifrat ve tefrit olur ki, ya kapitalim ya da sosyalizm şeklinde kendini gösterir.
Her Bir Zerresi İlahi Koruma Altındadır
Konuya, bizim dünyamızın enginliği ile bakıldığında ise, alın teri/emek asıldır, sermaye/kapital ona tabidir. Zira Kur’an, “İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir.” (53/39-40) buyurmaktadır. Bu istikametli duruş, vahiy ile temellendirilir.
Görüldüğü üzere alın terinin her bir zerresi ilahi koruma altındadır. Ve onun her bir şebnemi sigortalıdır.
İşte biz, gerek yukarıda zikredilen ilgili kaynaklardan istifade ile gerekse edebi sanatlardan faydalanarak, kendi idrakimizin müsadesi ölçüsünde, bir alın teri portresi ve emek felsefesi karalamaya çalıştık.
Bir Alın Teri Hecelemesi
Bir avuç da olsa himmet etmek, alın teri dökmek istedik, alın terinin tarifi, teşbihi, hususiyeti ve değeri üzerine. Beyan havuzuna, bir kaç damla katkımız ya da çorbada az tuzumuz olsun dedik, bu konuda.
Alın terinin, emektir batını; nevi şahsına münhasır bir katredir zahiri.
Malum, ‘alın’ derken vücutta bir alan veya sima değil niyetimiz. ‘Ter’ deyince de fizyolojik bir olayın semeresi değil elbette kastımız.
Putlaştırmadan, ifrat ve tefrite düşmeden, sermaye ile kavgaya girmeden, emeği emeklemektir maksadımız.
Bir alın teri hecelemesi, demek de mümkündür bütün bu mülahazalara.
Önemli hadiseler vuku bulmadan evvel belli işaretleri zuhur eder. Tıpkı kopacak kıyametin küçük-büyük alametleri gibi.
Peki, alın teri acaba nelerin alameti? Buyurun…
Şakaklardan Süzülen İnciler
Alın teri, şuur seviyesi itkan ile dolan kalb sahibinin, nasiyesinde akan hatta taşan bir burhan, her milletten insanın anlayacağı tesirli evrensel bir beyan, değil midir?
Baş ağlayınca, şakaklar sulanır; göz terleyince, yanaklar ıslanır. Öyle ya, belki de gözün terlemesidir gözyaşı, belki de başın sakince ağlamasıdır alın teri.
Yükü ağır mesuliyet kahramanlarının, şakaklarından yanaklarına simetrik süzülen inciler demek de mümkün, ona.
Hapishanelerde, nice mazlumların vücutlarındaki deri atlasların üzerlerinden yumuşakça dökülen, sessizce akan sabır nehirlerinin izleridir, alın terleri.
Nasırlaşmış deri çizgilerin üstüne yazılan helal bestesinin, farklı farklı notalarıdır onlar.
Üretim yapılırken tüketilen enerjinin, simalarda parıldayan ışıltısıdır adeta.
Tembellik Kirinin İksiri
İnsanların ruhlarındaki tembellik, öyle bir kirdir ki; ancak alın teri iksiriyle yıkanırsa çıkar.
Düşünce dünyamızdaki kuraklığın, fikir fidanlığına dönüşmesinin bir yolu da dimağımızın terlemesidir.
Şakak zonklamasının dıştaki sadık bir remzi, fikir sancısının emaresi, alınlardaki o katrelerdir.
Alın teri, yorulan bedenin yorulmaz ruha ikram ettiği, özel bir misktir.
Çalışma heyecanıyla coşarak ve damarlardan çatlayıp taşarak, vücut içindeki pınarın dışta sicimden şelalelere dönüşmesidir, alın terleri.
Serin bir akıbet, gecelerin yanağında, gündüzlerin zülüflerinde alın teri dökenlerindir.
Maddi yüzün tuzlu olsa da, manevi veçhen itibariyle, sen ne tatlı bir katresin alın teri!
Kişinin alnından, toprağa düşen alın teri, bin bereketli ab-ı hayat bir damladır.
Veyl olsun, alın teri üzerine çöken haramilere!
Veyl olsun, alın teri üzerine çöken zalimlere!
(Devam edecek…)