Efendimizin Bayramları

Yazar İsmet Macit

Üstad Hazretleri Risalelerde birkaç yerde “eğer istersen gel, Asr-ı Saadete, Cezîretü’l-Araba gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyâret ederiz” der.

Her mevzuda olduğu gibi bayramları idrak ve değerlendirme konusunda da bize örnek olan Kâinatın İftihar Tablosu ’nu Medine’de bir bayram günü takip edelim.

Ramazan orucu hicretin ikinci yılda farz olmuş ve aynı sene Efendimiz (sav) kurban kesmişti. Dolayısıyla vefatına kadar toplam 18 bayram yaşamıştır.

Bayram günleri (şu günlerde buruk da olsa) sevinç ve sürur günleridir.

Efendimiz (sav) Medine’ye geldiğinde şehir halkının yılın iki gününü toplu olarak eğlence ile kutladıklarını görmüştü. Bunlar Nevruz ve Mihrican günleriydi. Çocukluğu Efendimiz ’in (sav) yanında geçen Hz. Enes ibni Malik Medinelilerin kutladıkları bu bayramları ve yapılan değişikliği şöyle anlatır: “Hz. Peygamber (sav) Medine’ye geldiğinde halkın eğlence ile geçirdiği iki gün vardı. Hz. Peygamber, “Bu iki gün(ün özelliği) nedir?” diye sordu. “Câhiliye döneminde o günlerde eğlenirdik” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah sizin için o günleri onlardan daha hayırlı olan Kurban ve Fıtır (Ramazan) bayramlarıyla değiştirdi.

İşte bugünden sonra her şeyiyle (ümmetine ve insanlığa) örnek olan Efendimiz (sav) bayramların Müslümanlarca nasıl idrak edeceğini yaşayarak göstermiştir. O (sav) bayram namazlarını musalla denilen mescidine yakın açık bir alanda kıldırmıştı. Ümmetin sevgilisi (sav) Bayram sabahları güneş doğduktan sonra evinden çıkar ve bayram namazını kıldıracağı ve bayramlaşma programının organize edileceği yere giderdi.

Evet Allah Resulü (sav) 18 bayram namazının 15’ini bu alanda kıldırmış ve ümmeti ile bayramlaşmıştır. Bayram namazlarından birisi Tebük seferine denk geldiği diğerinde ise Efendimiz (sav) ve sahabe Veda haccında bulunduğu için kılınmamıştı. Hz. Ebû Hüreyre’nin rivayetine göre, bayram namazlarını hemen her zaman musallada kılan Efendimiz (sav), bir bayram yoğun yağmur sebebiyle musallâya çıkamamış, namazı mescitte kıldırmıştı. Bu uygulama bayram namazlarının namazgâhta kılınmasının bir tercih sebebi olmakla beraber camilerde de kılınabileceğini göstermiştir. Bayram namazlarının musallada kılınması âdeti Râşit Halifeler devrinde de devam etmiştir.

Ramazan Bayramı’nda Efendimiz (sav) birkaç hurma ile ağzını tatlandırır, Kurban Bayramı ise bayram namazından dönmedikçe bir şey yemezdi. Onun bu “ağzı tatlandırma sünneti” daha sonra bu bayramlarda şeker ve tatlı yapma ve misafirlere ikram etme geleneğinde etkili olmuştur.

Efendimiz (sav) bayram namazını kıldırdıktan sonra Müslümanlara hitap eder ve diğer günlerden farklı olarak daha fazla teşrik tekbiri getirir ve getirilmesini isterdi. Musallada toplanan binlerce sahabe hep bir ağızdan teşrik tekbirleri getirerek o coşkuya ortak olurlar ve tasada kederde birlik olan bu kutsiler topluluğu sevinçlerini de paylaşarak çoğaltırlardı. Ve Medine’ye dalga dalga huzur ve sevinç yayılırdı. Ümmetine çok düşkün olan Hz. Peygamber ise bu tablodan memnun olduğunu onlara iştirak ederek gösterirdi.

Hz Nebi başta çocuklar olmak üzere sahabe ile ilgilenir ve bayramlaşırdı. Daha sonra kadınların olduğu kısma gelir ve onların bayramını tebrik ettikten sonra sadaka vermelerini isterdi. Rasûlullah’ın (sav) bu çağrısına kadınlar yüzüklerini, küpelerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle cevap vermişlerdi.

Allah Resulü (sav) Medine’ye geldiği günlerde Hz. Huzeyfe’ye nüfus sayımı yaptırmış ve Müslümanların sayısı 1800 kadar çıkmıştı. Siyer kitaplarının Efendimiz ’in (sav) Veda haccında Medine’den 40 bin kişi ile ayrıldığı bilgisini vermesinden anlaşılıyor ki Medine’de bayramlar kalabalıkta ve herkesin iştirak etmesiyle coşku içinde idrak edilmiştir.

Efendimiz‘in (sav) bayram namazlarını neden mescidin dışında açık bir alanda kıldırdığı ve herkesin mutlaka katılarak coşku ile idrak edilmesini istemesinin nedenleri ilgili yorumlar birkaç başlık altında toplanabilir:

  • Henüz İslam’a yeni girmiş sahabede aidiyet hislerini geliştirmek ve kalplerindeki şüpheleri izale etmek.
  • Sayıları bir dönemde bini bulan münafıkların kararlarını Müslüman olmaları yönünde etkilemek. Zira münafıklar bir taraftan Müslümanız demelerine rağmen diğer taraftan çok zayıf emarelerle bir türlü son adımı atıp tam Müslüman olmuyorlardı. Musalladaki havayı, coşkuyu, genel atmosferi görürlerse zihinlerindeki paslar silinebilirdi.
  • Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek. Kaderlerini Efendimizin (sav) kaderine bağlamış, O’na yol arkadaşı olmuş sahabe arasındaki kardeşlik o kadar önemli idi ki bunu korumak ve geliştirmek adına Efendimiz (sav) hiçbir fırsatı kaçırmamış ve sürekli tahşidatta bulunmuştu.
  • Nesli yetiştiren ve onların ilk öğretmeni kadınlardır. Onların motivasyonu moralleri o günün toplumunun (bu gününde) dinamiğiydi adeta. Onlarsız bir hizmet yarım kalacağından Efendimiz (sav) bayram kutlama yerine mutlaka gelmelerini isterdi. Ensar hanımlarından Hz. Ümmü Atıyye’nin anlatıyor: Resûlullah (sav), genç yaşlı, evli bekâr bütün hanımların bayram günü musallâya çıkmasını, hatta âdetli olanların da gelerek namaz kılmaksızın bir kenarda durmalarını ve (programa) iştirak etmelerini istemişti. Böylece herkesin mutlu olduğu günde bazı kadınların özel hâlleri nedeniyle bayram sevincine ortak olmaktan mahrum kalmalarına gönlü elvermemiş bu sevincin herkese ulaşmasını arzu etmişti. Bayram günü, kadın erkek bütün Müslümanlar açık alanda toplanır; buradan tekbir nidaları yükselir ve inananlar ortak dualara âmin derlerdi. Birlikleri, dirlikleri, arınmaları ve günlerinin bereketli olması için dualar ederlerdi.
  • Çocukların zihninde bayram günlerinin coşkusu derin izler bırakır. Efendimiz (sav) bayramlarda çocuklara ayrı bir ilgi gösterir ve onlarla hususi ilgilenirdi. Küçük kızların şarkılar söylediği bayram gününün bir başka vaktinde Allah Resulü (sav), Habeşlilerin sergiledikleri mızrak kalkan oyunlarını eşi Hz. Âişe ile birlikte seyretmiş, gösterilere müdahale etmek isteyen Hz. Ömer’e engel olmuştu. Bayramlarda eğlence düzenleme âdeti daha sonra da sürdürülmüş, hatta sahabeden; Hz. İyâz b. Amr el-Eş”arî, Fırat’ın sol kıyısında sıralı şehirlerden biri olan Enbâr’da neşesiz geçen bir bayram gününe şahit olunca, alışık olmadığı bu durum karşısında, “Neden Resûlullah’ın huzurunda çocukların çalgılar eşliğinde oynadığı gibi sizin de oyunlar oynadığınızı göremiyorum?” diye uyarma ihtiyacı hissetmişti.
  • Ve Efendimiz (sav) İslam ve insanlık düşmanlarına bu birlik ve beraberlik coşkusu ile adeta mesaj verirdi. Mekke müşrikleri sahabenin Medine’ye hicretinden sonra düşmanlıklarına devam etmişler ve Medine’den casusları vasıtasıyla sürekli haber almışlardı. Özellikle bayram günlerindeki bu coşku ve birlik beraberlik havasının Mekke’ye ulaşması onları adeta çileden çıkarır ve Efendimiz (sav) “yıkılmadık, ayaktayız’ mesajı verirdi. Casuslar Mekke’ye ‘kalpleri tek kalp gibi atıyor’ mesajını iletirlerdi.

Rabbim buruk geçirdiğimiz şu bayramlar hürmetine insanlığa hizmet aşk ve coşkumuzu elimizden almasın. Mazlum ve mağdurların acılarını dindirerek onlara hakiki bayram sevinçleri yaşatsın…

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy