Durağan bir sabır değil, aktif sabır | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Yazar Editör

Malın mülkün gasp edilmesi, zindan, gaybubet, hicret. Bunların hepsi, musibet kategorisi içinde mütalaa edilebilecek şeyler. Bazılarına “tam musibet” denir, bazılarına “nisbî musibet” denir. Fakat hani bunların bir zâhiri durumları itibarıyla ifade ettikleri şeyler var. İfade ettikleri şeyler acı, ızdırap… Onun için dişini sıkıp sabretmek lazım.

Hazreti Ali’ye nispet edilir, Kıtmîr de Arapçasını tahta kulübeme asmıştım. O tahta kulübeden ayrılırken, sevdiğim arkadaşlarımdan -belli bir dönem belki talebelik yapan- bir arkadaşımız, her halde o levhayı aldı: سَأَصْبِرُ حَتَّى يَعْلَمَ الصَّبْرُ أَنِّي أَصْبَرُ عَلَى أَشَدَّ مِنَ الصَّبْرِ “Öyle dişimi sıkıp sabredeceğim ki, sabrın kendisinin de kafasına ‘Dan!’ diyecek; dahasına sabretmeye teşne bulunduğumu anlayıp da kafasına ‘Dan!’ diyecek!..” Sabır… Evet, bu söz, farklı bir meal ile bizim elektronik levhalarda da var. Sabrın çeşitlerini biliyorsunuz. Önce, ibadet u tâate karşı sabır ki, hem onun sıkıntılarına/meşakkatlerine katlanma, hem de onun için zaman ayırma, ara vermeden, hiç fâsıla vermeden onu devam ettirme. Biz bunları ifade için sabra bir kelime daha ilave ediyor, “aktif sabır” diyoruz. Sadece durağan bir sabır değil, aktif sabır. Sürekli o sıkıntıları göreceksin ibadet u tâatten; mesela, hadis-i şerifin ifadesiyle, إِصْبَاغُ الْوُضُوءِ عَلَى الْمَكَارِهِ “Abdest almanın çok zor, çok çetin olduğu şartlar altında abdest alacaksın.” Namaza gitmenin çok zor, çok çetin olduğu bir dönemde, namaza gideceksin.

Günlerin çok uzun olduğu yerlerde -Kutuplara doğru, Kuzey Kutba doğru- oruç gelip çatacak, oruç tutacaksın; yirmi saat belki, oruç tutacaksın. Takvimini, sana yakın -yirmi dört saatin söz konusu olduğu- yerlere göre ayarlayacağını fukahâ-i kiram söylüyor. Sabredeceksin; her gün bir kere daha kendini sabırla ortaya koyacaksın. Hacca giderken hem sıkıntısına, hem para harcamaya, hem orada maruz kalacağın şeylere sabredeceksin. Namazda sabredeceksin. Alın teri ile kazandığın şeylerde sabredeceksin!.. Bir de hani bir şeye daha sabretmek lazım: Alın teri ile kazanacaksınız. Sineleriniz, himmet ile çarpacak. Doğrudan dişinizden-tırnağınızdan -Türk atasözüdür, dişinizden-tırnağınızdan…- artırdığınız şeylerle eğitim faaliyetlerine hizmette bulunacaksınız; burs vereceksiniz, okul yapacaksınız, üniversiteye hazırlık kursu açacaksınız. Eğitimin her şeyin üstesinden geleceği inancıyla, malınızı bunlara harcayacaksınız.

Evet, bu bir sabır ister. Fakat onun ötesinde daha ağır bir sabır da şudur: Siz bu mevzuda civanmertçe infakta bulunacaksınız; sahabe gibi, Hazreti Ebu Bekir gibi, Hazreti Ömer gibi, Hazreti Osman gibi, Hazreti Ali gibi, dişinizi sıkıp malınızın hepsini, yarısını, üçte birini, dörtte birini vereceksiniz; en küçüğü kazandıklarının dörtte birini vermişler, siz de vereceksiniz. Sonra elin oğlu gelip el koyacak buraya. Bir kısım gâsıplar tayin edecekler ve onlar da o müesseseyi sizin gözünüzün içine baka baka batıracaklar, iflas ettirecekler. Siz bakacaksınız; emeğiniz, semeğiniz, oradaki hatıralarınız, çok ciddî, derin, sizi yaralayan nostaljiler… Burnunuzun kemikleri sızlayacak…

Bir zamanlar içinde bulunduğunuz, gezdiğiniz-tozduğunuz, hizmet verdiğiniz müesseseler; fakat Ali Baba’nın Haramîleri, günün SS’leri (Schutzstaffel; Hitler’in özel askerleri) gelip oraya el koyacaklar, gözünüzün içine baka baka. Bunu yaparken de bu “kâfirce işi, kâfirce işi, kâfirce işi” dinin ruhuna uygun yapıyormuş gibi arkalarındaki vandallara anlatacaklar ve onları da şeyin arkasından sürüklenen yığınlar gibi arkalarından sürükleyip götürecekler. Bir de bunları görüp, bunlara sabretme var!.. Amnofis, böyle yapmamıştır; Ramses, böyle yapmamıştır; İbnü’ş-Şems böyle yapmamıştır. Bunlar, Mısır’ın meşhurları, herkes bildiği için söylüyorum.

Sezar, böyle yapmamıştır; Hitler, böyle yapmamıştır. Biraz Lenin’den şüpheleniyorum, “O öyle bir şey yapmış mıdır acaba?” filan diye!.. Buna, insanın Leninleşmesi denir, Stalinleşmesi denir; isterse ara sıra, abdestli-abdestsiz, câmiye gelsin, ön saflara geçsin. “Bak, ben de geliyorum!..” Ubeyy İbn Selûl de öyle yapardı; öyle görünürdü. Abdesti var mıydı, yok muydu? Hatta gusül abdesti var mıydı, yok muydu, belli değil. Evet, bu yaptıkları şeylere bakınca, o mevzudaki o dinî hassasiyete riayet edeceklerine ihtimal vermiyorum ben. Ama bu mesâvîler, bu me’âsîler, öbür tarafta ortaya dökülecek; o günahlarla onları tartarken Hazreti Deyyân, arsa-i mahşerde kırılacak Mizân!.

Bu video 30/07/2017 tarihinde yayınlanan “GÜCÜN KAPIKULU FETVACILAR VE ISMARLAMA İFTİRALAR” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada:https://herkul.org/bamteli/bamteli-gu…

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy