Doğru Yoldan Ayrılmaya Hangi Davranışlar Sebep Olur?

Yazar Editör

Prof. Dr. Zafer Ayvaz

Hadid Suresinin 26 ayetinde Cenab-ı Hak mealen “Biz Nuh’u, İbrâhim’i peygamber olarak gönderdiğimiz gibi, zürriyetlerine de kitap ve nübüvvet verdik. Onlardan kimisi doğru yolu bulsa da, çoğu büsbütün yoldan çıkmışlardır” buyuruyor. Mealde ‘yoldan çıkma’ olarak mana verilen ‘fısk’ kavramı, “kişinin büyük günahları işlemesi, küçük günahları işlemekte ısrar etmesi veya farzları terketmesi, haramları işlemesi, kötü davranışlarının iyi davranışlarından çok olması” şeklinde tanımlanmıştır (Kâsânî, VI, 268; İbn Ferhûn, I, 173).

Doğru yoldan çıkmaya sebebiyet veren şeyler Tevbe suresinin 24. Ayetinde şöyle ifade edilmektedir: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesada uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden konaklar, size Allah’tan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ve önemli ise… O halde Allah emrini gönderinceye kadar bekleyin! Allah öyle fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, umduklarına eriştirmez”  Bu âyette sayılanlara duyulan ilgi, Allah sevgisinin önüne geçtiği takdirde insanı yoldan çıkarıp fâsık hâline getirebilir.

Sözlükte “hurma ve benzeri şeyler için kabuğunu yırtıp çıkmak; belirli bir sınırı aşmak” anlamına gelen fısk veya füsûk kökünden türemiş bir sıfat olan fâsık, farklı tarifleri bulunmakla birlikte terim olarak “haktan sapan, Allah’ın emirlerine itaatten ayrılan âsi mümin veya kâfir” diye tanımlanabilir (TDV İslam Ansiklopedisi).

Fâsık Allah’ın, belirlediği çerçevenin dışına çıkan, yani dinin emir ve yasaklarına riayet etmeyen insan demektir. Şayet mü’min, Allah’ı ve Resulünü herkesten ve her şeyden daha fazla seviyor, Allah Teala’nın bütün cihanda bilinip tanınması için gayret gösteriyor ve bunları birinci plana koyuyorsa, diğerleri ile ilgisinin ona zararı olmaz. Fakat bunlar birinci planda değilse insan yanlış tercihlerde bulunuyor demektir. Bu ayet hiçbir sevginin Allah ve Peygamber sevgisinin önüne geçmemesi gerektiğini ifade ediyor.

Bakara suresinin 26. Ayetinde de yoldan çıkanların kendi iradeleriyle Allah’ın emrine karşı geldikleri, irşadına sırt çevirdikleri, nefislerine uydukları için saptıkları belirtilmektedir: “Allah gerçeği açıklamak için bir sivrisineği, hatta onun ötesinde olan bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman edenler onun Rab’lerinden gelen gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise “Allah böyle misal vermekle ne kast ediyor?” derler. Allah bu misal ile birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir; ancak bununla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz.”

İnsan, kendisine verilen üç temel dürtü olan şehvet, gazap ve akıl yetilerini vasat (dengeli) bir şekilde kullanmaz, ifrat ve tefrite (aşırılığa) düşerse, fıtri yaratılış kanunlarından saparak fasık olur.

Hadid suresinin 16. Ayetinde de iman edenlerin, Allah’ı anmaları, vahyedilen gerçeği düşünmeleri ve bundan dolayı kalplerinin heyecanla ürpermesinin gerektiği ifade edilmiştir. Çünkü böyle davranmazlarsa, daha önce kendilerine kitap verilenlerden birçoğu gibi, kalpleri katılaşıp yoldan çıkarak fâsık olabilirler.

Bediüzzaman Hazretleri İşarat-ül İ’caz’da “Fıskta hasîs ve hayırsız bir lezzet görüldüğünden, fasık kişi ondan nefret etmez. Kur’ân-ı Kerîm, onun âkıbeti olan İlâhî gazabı zikretmiştir ki, nefisleri o zulüm ve fısktan nefret ettirsin.” Yani fısk yolunda zahiri bir lezzet olduğu için, fâsıkları yanlış davranışlardan uzaklaştırmak için, Allah onları gazabı ile korkutmaktadır.

Kur’an-ı Kerim, ‎ yemesinde-içmesinde, yatmasında-kalkmasında aşırı aristokrat davranan, şan-şöhret, makam-mansıp, konfor ve iktidardan alabildiğine yararlanan ve sahip olduğu imkanlar sebebiyle zamanla doğru yoldan saparak hayasızlığa dalan kimseleri “mütrefîn” kelimesiyle anmış ve onları helâke götüren hususları nazara vermiştir. Gazab-ı ilahî ile helâk edilen beldelerde mütrefînin hakim olduğuna ve dolayısıyla yemeyi-içmeyi, rahatı ve eğlenceyi gâye-i hayal ‎ hâline getirmiş bu insanların ilâhî tehdide sebep teşkil ettiğine dikkat çekmiştir. İsra suresinin 16.ayetinde bu husus şöyle ifade edilmektedir: “Herhangi bir beldeyi imha etmek istediğimizde oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar dinlemez, fısk-u fücura devam ederler. Bu sebeple, orası hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.”

Her devirde ve her toplum içinde az da olsa yer alan mütrefîn güruhu, akıl, mantık, muhâkeme ve dinî kurallar yerine cismânî arzuları istikametinde hareket ederler; hayatlarını nefsanîliğe bağlı sürdürür ve davranışlarını hayvanî içgüdülerine göre belirlerler. Bunlar edep hissinden mahrumdurlar, hesap endişesi taşımazlar, insanî değerlere saygı duymaz, yerinde en rezilâne davranışların bile müdafaasını yaparlar; fazilet-rezalet ayrımını, hayır-şer farklılığını bir telâkki ürünü gibi görüp gösterir ve ahlâkî hiçbir endişe taşımazlar. Onlar, cismânî ve nefsânî arzular arkasından koşarken hayattan kâm alma ve kadın-erkek birbirinden yararlanmadan başka bir şey düşünmezler. Her şeyi ve herkesi sadece hayvanî iştihaları hesabına kullanır; yalnızca yaşama tutkusu ve rahat etme arzusu ile nefes alıp verirler. (Kırık Testi, Rahat Düşkünlüğü ve Çalışmadaki Lezzet).

Cenab-ı Hak inananları nefsine uyup hak yolundan uzaklaşmaktan muhafaza eylesin.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy