Dert ve sıkıntı ile beraber yeni bir fasıl yaşıyoruz | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Üstad Bediüzzaman, “Ne yapayım acele ettim kışta geldim, sizler cennet asa bir baharda geleceksiniz” diyerek istikbaldeki hizmet erlerine müjde vermişti. Onun geldiği döneme bakıldığında, gerçekten manevi bir kışın yaşandığı rahatlıkla müşahede edilebilir. Çünkü o dönem küfür, bütün dehşetiyle iman cephesini sarsmaya ve yıkmaya odaklanmıştı.

İşte, onun müjdesini verdiği bu bahar bir an önce gelsin diye yıllarca emek verildi. Verilen emekler meyvesini de verdi. Su arığı misali baharın yeşermesi için ülkenin saygın iş adamları ellerini taşın altına koydu. Mantı yaparak, kermesler düzenleyerek burs bulmaya çalışan bacılarımız da bir an önce bahar gelsin diye canhıraş gayret ettiler. Bütün bu gayretlerin sonunda bahar uzaktan uzağa tebessüm etmeye başlamıştı. Baharın yüzündeki bu tebessümü gören ‘er oğlu erler’ (Bu tabir merhum Fas’lı Alim Ferid el-Ensari’ye ait) daha bir aşka gelerek gayretlerini ve himmetlerini üçe beşe katladılar. Efendimiz (sav)’in sahabeleri gibi “Geceleri ruhban, gündüzleri fürsan” yani geceleri ibadetle meşgul, sabah olunca da at sırtında hizmete koştular. Günümüze bakan yönüyle modern metal kanatlı atlara binerek kıtalar ve okyanuslar ötesi coğrafyalara ulaştılar. Ancak yürüdükleri yolun telaşından olsa gerek bu er oğlu erler, Yunus Emre’nin; “Bu yol uzaktır menzili çoktur, derin sular var, geçidi yoktur” dediği hakikati birazcık unutmuş olmalıydı ki, Allah (cc) bu yolun çok kolay olmadığını, bu yolda yürüyen herkese yaşanan son hadiselerle tekrar hatırlattı.

Bununla beraber Üstad Necip Fazıl’ın Sakarya şiirinde, “Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya” dediği gibi yürünen bu çetrefilli yol şayet O’nun yoluysa ne gam diyerek -her şeye rağmen- yola devam ettiler. Bundan öncekilerle kıyaslandığında son yaşanan hadiseler, bu yükün ancak ‘er oğlu erler’ tarafından kaldırabilecek ağırlıkta olduğunu bir kere daha hissettirse de “Bi hasebi’l-mağnem, el-mağrem” vecizesindeki ifadesiyle, bir insan ne kadar ganimete mazhar, ne kadar lütuflara serfiraz, neticedeki mükâfat ne kadar büyük ise o nispette meşakkat ve zorluk önemli bir düsturdur. Dolayısıyla insanın varacağı hedefin büyüklük ve kıymeti ölçüsünde maruz kalınan imtihanın şiddeti de elbette farklı olacaktır.

Sözün özü, bunca sıkıntı ve gailenin içinde yiğitçe ve mertçe hizmet yolunda koşturan insanlar, bu gayretleriyle Allah’ın izniyle Hocaefendi’yi sevindirmişlerdir. Hocaefendi’nin “İçimi bir sevinç, inşirah kapladı” dediği bu durumu geçtiğimiz günlerde “Samanyolu Haber” sitesindeki köşesinde Faruk Mercan kardeşimiz şöyle yazdı:

Yeni bir fasıl yaşıyoruz, dert ve sıkıntı ile beraber ve bu arada inşallah mutlu bir gelecek adına hazırlık yapıyoruz… Yaşananlardan dolayı bir köşeye çekilme değil de canhıraşane koşturmak lazım. Yapılması icab eden şeyleri yapmak lazım… Yaşananları inkisar vesilesi saymamak lazım, ümitsizliğe sebebiyet vermemek lazım. Her defasında gadre uğradıysak Cenab-ı Hakk bir lütufta bulundu. Şimdi de ciddi bir gadre uğrandığı söylenebilir… Çok iyi şeyler olacağı ümidini taşıyoruz. Nelere vesile olur bilemeyiz…”

Şöyle devam ediyor Hocaefendi: Boş durmamalı, harıl harıl koşturma mevsimi… Bazı şeyleri elimizden aldılar. Ona mâni olmak mümkün değildi. Ama dünyanın her tarafında farklı bir gelişim, farklı bir oluşum var. Dünyanın her tarafında açılımlar var… Allah kerim. Siz size düşeni yaptığınız sürece Allah bizi yarı yolda bırakmayacaktır. Cenab-ı Hakk’a müteveccih olanları, O yüzüstü bırakmaz…”

Evet bir kargaşa döneminden geçtiğimiz doğru. Fakat, gerçek anlamdaki ‘er oğlu erler’ de bu kargaşa dönemlerinde kendini gösterir. Çünkü bu mesele kargaşa var diyerek ihmal edilecek bir mesele değildir. Erbabının bildiği gibi İslam’ın birinci rönesansı denilen onuncu ve on birinci yüzyıllar aynı zamanda büyük kargaşaların yaşandığı bir dönemdir. İnşallah bu kargaşa dönemini de Hocaefendi’nin özlemini çektiği İslam’ın ikinci rönesansı takip edecektir.

Hocaefendi’nin tabiriyle hizmet kadroları, “tecrübeleriyle, bilgileriyle, dünyayı doğru müşahede etmeleriyle” yeni bir “kıvam” yakalamış durumdadırlar. Bu işin hep en önünde koşuşturanlar Allah’ın izniyle dipdiri, ümitli ve zindedirler. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Artık derlenip toparlanma zamanıdır. Dolayısıyla Üstad Bediüzzaman’ın, “… sizler cennet asa bir baharda geleceksiniz” diyerek istikbaldeki hizmet erlerine verdiği müjde Allah’ın izniyle mutlak surette gerçekleşecektir.  Bize düşen ise sadece bu yolda nasibimizi kovalamaktır…

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy