DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır. (Ali Imran;14)
لَوْ أنَّ لِابْنِ آدَمَ وادِيًا مِن ذَهَبٍ أحَبَّ أنْ يَكونَ له وادِيانِ
“İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister.” (Müslim, Zekât, 117)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, dini hayatı kemiren Dünyevileşme hakkındadır.
Dünyevileşme, kendini dünyanın çekiciliğine kaptırma, onun esiri olma anlamına gelir. Hayatın merkezine dini koyarak yaşamanın ve düşünmenin zıttı olan dünyevileşme, dine ters orantılı olarak artan veya eksilen bir yapıya sahiptir. Dünyevileşmedeki ki artış dinde eksilme, dindeki artış da dünyevileşmede eksilme meydana getirir. Ayrıca bu terim bir oldu-bitti hâdiseyi değil, yaşanan bir süreci haber verir. Dünyevileşmenin değişik buutları, çeşitleri vardır ve bu olguyu herkes farklı oranlarda yaşar.
Dünyevileşme Müslümanlar için çok tehlikeli bir âfettir. Tıpkı ateşin odunu yakıp kül etmesi, pasın demiri yiyip tüketmesi gibi, insanı içten içe çürütür ve bitirir.
Allah Resulü (s.a.s.) ümmeti için bu mevzudaki endişesini şu hadisleriyle dile getirmektedir: “Korktuğum şeylerden birisi de benden sonra size dünya nimet ve zinetlerinin açılması sizin de onlara gönlünüzü kaptırmanızdır.” Buyurur. (Buhari, Zekat, 47)
Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) ikazlarını önemseyen sahabe, dünya nimetleri karsısında helal dairede de olsa çok hassas davranıp kendilerini hep hesaba çekmişlerdir.
Bir defasında Hz. Ebu Bekr (r.a.) içecek bir şey istemiş ve kendisine su ile bal ikram edilmişti. Bunları görünce o kadar çok ağladı ki, yanındakileri de ağlattı. Neden ağladığı sorulunca da şunları anlattı: “Ben bir gün Resul-i Ekrem Efendimizi elleriyle sanki görmediğim birini itiyormuş gibi yaparken gördüm. Yâ Resulallah ne yapıyorsunuz diye sordum. O da buyurdu ki, “Ey Ebu Bekir, dünya temessül etti ve bana kendini kabul ettirmek istedi, ama ben kabul etmedim, ellerimle ittim, git dedim. Dünya döndü dedi ki, sen kendini benden kurtardın ama senden sonra gelenler kurtaramayacak.” (Hakim, Müstedrek, IV, 344) Hz. Ebu Bekir’in korkusu da ikram edilen bu suyu içerek ve balı yiyerek dünyanın kendisini kabul ettirdiği kimselerden olmaktı ve bu sebeple de uzun uzun ağlamıştı.
Bu konuda zikretmemiz gereken başka bir hadise de şudur: Cizye tahsili için gittiği Bahreyn’den, Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın mühim mallarla döndüğünü haber alan Ensara, Efendimizin söylediği sözler de ümmeti için en çok korktuğu şeyin dünyevileşme olduğunu göstermektedir. Sabah Namazından sonra sahabe huzuruna çıktıklarında şöyle demişti: “Öyle zannediyorum ki Ebu Ubeyde’nin bir şeyler getirdiğini haber aldınız. Sevinin ve ileride sizi sevindirecek şeyler bekleyin. Vallahi ben bundan sonra sizin hakkınızda fakirlikten korkmuyorum. Aksine sizden evvelki ümmetlerin önüne dünyalıklar serilip, birbiriyle yarıştıkları ve onları helak ettiği gibi sizin önünüze de serilip çekişmenizden ve sizi de helak etmesinden korkuyorum.” (Buhari, Cenaiz 72; Menakıb 25)
Allah (c.c.), dünyamızı güzel ve cazibedar yaratmış, aynı zamanda insan fıtratında ona karşı bir meyil de koymuştur. Dünyamızdaki o cazibedarlıkla insandaki bu meyil karşılaştığında, bir çekme ve çekilme ortamı meydana geliyor. Sonuçta böyle bir ortamda insan kendini dünyaya kaptırıyor ve dünyevileşme başlıyor. Dünya metaını kendi ihtiyaçlarını tatminde kullanması gereken insanoğlu, maalesef bir süre sonra maddenin esiri haline geliyor, dünya malı adeta bir kölenin boynuna takılmış bukağı gibi insanın boynuna takılıyor. Dünyanın güzellikleri ve çekiciliği, kendini kaptıran insanın dini hayatını sürekli tüketip duruyor, onu Allah’tan uzaklaştırıyor.
Burada problem, dünya malına sahip olma değil, sahip olduklarımızın kölesi olmaktır. İslâm açısından insanın meşru olan şeyleri sevmesi ve elde etmesinde mahzur yoktur. (Bakara: 165) Mevlâna Hazretleri’nin deyimiyle mal insan için gemiyi yüzdüren su gibi olmalıdır, ama içine girmemelidir. Çünkü içine girdiğinde gemiyi batıran da aynı sudur.
Kur’ân-ı Kerim; geçmiş peygamberleri ve onların Allah’a karşı kulluklarını yerine getiren ümmetlerini anlattıktan sonra, “Onların peşinden namazı zayi eden, şehvetlerine tâbi olan bir nesil gelir ki, onlar azgınlıklarının cezasını göreceklerdir” ayetiyle de, sonra gelen nesillerin dünyevileşme serüvenine temas eder. (Meryem, 19/59)
Bu ayet dünyevileşmenin ilk iki basamağına işaret ediyor. Birincisi başta namaz olmak üzere ibadetleri terk etmek, ikincisi ise süfli arzulara tabi olmaktır. Kuran’ın bu söylediği, sadece geçmiş ümmetler için söz konusu olan bir durumu haber vermekten ibaret değildir. Bu aynı zamanda kıyamete kadar gelecek nesiller için de aynı tehlikenin var olduğuna dair bir uyarıdır.
Aziz Müminler!
Yer yer günahlara girme de dünyevileşme ve başkalaşmanın bir çeşididir. Bir hadislerinde Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Kul bir günah işlediği vakit, kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer tevbe edip vazgeçer, af dilerse kalbi yine parlar. Ama tevbe etmez tekrar günaha dönerse, o leke büyür, nihayet bütün kalbini ele geçirir.” (Tirmizî, Tefsir, Mutaffifin) Buradan anlıyoruz ki insan, kalbî hayatı itibarıyla bir kere kirlenmeye açıldığında, o açılmanın nerede duracağını bilemez.
“Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır” sözü de bu hakikate işaret etmektedir. Çünkü günah fıtrat ve tabiatı deforme eden bir illet olduğundan o, fıtrat ve tabiattan uzaklaşma yani bir yönüyle bir başkalaşma demektir.
Kur’ân’ın meseleye dikkat çekmesi ve Peygamber Efendimiz’in bu kadar tahşidatta bulunmasının sebebi, girilen bu yolun sonunun küfre kadar uzanmasıdır. Nitekim Kur’ân bazı kimselerde dünya sevgisinin ahirete nazaran ağır basması sebebiyle küfre düştüklerinden bahseder (bkz. İbrahim, 14/3; Nahl, 16/105-107).
Mü’minler böyle bir duruma düşmemek için tedbirli olmalıdırlar. Çünkü dünyevileşme ve değişme tedbirsizce buzda yürüme gibidir. İnsan orada her an kayıp düşebilir. O hâlde giyim-kuşamdan şekil ve şemaile kadar hiçbir meseleyi küçük göremeyiz; sürekli manen beslenerek ve koşturarak, her hususta kendimiz olarak kalabilme yollarını bulmalı ve o yolda kararlı bir tavır sergilemeliyiz.
Rabbim bizlere, dünyevileşmeden dünyamızı ve ahiretimizi mamur etmeyi lütfeylesin.
Cuma Hutbesi | Dünyevileşme WORD
Cuma Hutbesi | Dünyevileşme PDF