Bir Garip Afrika Muhaciri Ömer Erol | M.Ertuğrul İncekul

Yazar Hizmetten

Ömer Erol… Johannesburg Nizamiye Külliyesi’ndeki mütevazı  kabristanda, Moğolistanlı Galimbek Öğretmen ve Güney Afrika’nın ilk ve son Konsolosu Mehmet Remzi Efendi ile adeta Kevser Havuzu’nun başında gibi yan yana yatıyor…

Ömer Erol; Bağcılar mütevelli heyetinden 2006’da Güney Afrika’ya ilk gelen muhacir işadamlarından. Asıl mesleği lokantacılık.

Doksanlarda gelen az sayıda işadamını saymazsak, ilk defa hicret düşüncesi ile gelen öncü bir ekip. Dört kafadar olarak niyet ederler ve işlerini geride bırakarak, aileleri ile birlikte bilmedikleri bir diyara yelken açarlar. Ciddi zorluklar  ve güvenlik problemleri ile karşılaşırlar. Dil yüzünden de iletişim problemleri yaşarlar.
Ülke ticaret debisi yüksek bir ülkedir. Güçlü bir ekonomik yapı içinde sudan çıkmış balık gibi yaşam mücadelesi verirler. Ülke kanunları ve resmiyet çok yabancıdır…

Mücadele dolu yıllar yaşarlar, çoğu kez artık bittik, bu iş yürümez dedikleri zamanlarda yeni yeni kapılar açılır , samimiyet testinden defaatle geçirilirler..
En son iyice bunaldıkları bir dönemde Angola kapısı açılır. Yeni bir ülke yeni bir umut olmuştur, elektrik malzemesi, inşaat sektörlerinde yepyeni bir başlangıç yaparlar. Zor da olsa bir dikiş tutar ve para kazanmaya başlarlar. Hızla işlerini büyütürler. Bu arada Erol konfeksiyon mağazası açar Johannesburg ‘da. Oğlu Emre’ de yetişmiş işin başında durarak, destek olmaktadır babasına.

Ömer Erol Anadolu insanı idi. Mütevazı ve çok cömert birisi idi. Tatlı dilli idi. Misafiri çok severdi. İkram etme şiarı haline gelmişti. Hayata çok pozitif bakan, hayattan lezzet alan güzel bir insandı. Hayatın neşesi ile hüznünü hayatın güzel bir mozaiği olarak ele almıştı. Görmüş, geçirmiş bir bilge idi.

Güney Afrika ziyaretlerimde sohbetinden lezzet aldığım,  bir fırsat bulup ziyaret ettiğim bir ağabeyimizdi. Sarılırken sımsıkı sarılır, laf olsun diye davranmazdı. Davaya inanmış bir irade insanı idi. Hizmete laf söyletmezdi. Ama komplo teorilerini de severdi. Delikanlı birisi idi. Dobra olmayı hep severdi. Madagaskar’a bir grup işadamı ile gelmiş, ülkedeki yatırım şartlarını araştırmıştı. Sonra beraber zengin ve gelişmiş bir ülke olan Mauritus adasına geçmiştik. Seyahat boyu birçok konuda uzun uzun sohbetler etmiştik.  Sabah namazı sonrası sahilde uzun ve derin mevzulara girmiştik. Bana Türkiye’deki şer şebekelerinin ülkeyi nasıl bir uçuruma sürüklediğini, her geçen gün daha da etkili olduklarını örneklerle anlatmıştı. Ama Hizmetin bu badireleri aşacağını,gelecekten çok ümitli olduğunu özellikle vurgulamıştı. Son ziyaretimde evlerine hırsız girmiş, bunlar uyurken plazma tv dahil bazı eşyaları yürütmüştü. “Geçmiş olsun amma uyumuşsunuz” diye takılmıştım. O’da bana ” Hocam bizim evi Bayrampaşa ‘da güpegündüz soydular, normal böyle şeyler ” diyerek teselli etmişti.

2011 Şubat’ı idi. Gelen bir telefonla irkildim, telefonun diğer ucundaki ses bana Ömer ağabeyi bir kalp krizi neticesinde kaybettiğimizi söylüyordu. Cenaze namazına çok sayıda sevenleri katıldılar. Külliye arkasındaki kabristana gözyaşları ile defnedildi.
Bayramlarda Ömer Erol ‘u ziyaret ediyorum, hatimlerime dahil ediyorum. Kabrinin başında ya da yakınından geçerken , bu diyarların ilk muhacirlerinden oldun, sevapları aldın, yetmedi önden giden atlılar olarak ruhunun ufkuna yürüdün ve belki de şehitlik sevabını da alarak yine ilklerden oldun, diyorum. Kim bilir belki de yine o içten gülüşü ile amin diyordur.

Hizmetten | M.Ertuğrul İncekul 

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy