Dün geç mesaideydim. Sekiz buçuk saatlik mesainin yarım saatini dinlenme molası olarak değerlendiriyoruz. İşte, o mola sırasında telefonuma gelen mesajlara bir göz atayım dedim. Whatsapp mesajlarından birinde Enes Kanter Fredroom’ a ait bir konuşma videosu vardı. Merak edip açtım. Birileri Enes kardeşimin bir kızla mesajlaştığını filan yazmış. O yüzden baya dertli görünüyordu.
Mevcut durumu açıklığa kavuşturmak için konuşmasını şöyle başlamış: “Türkiye’deki sahte haberlerden ve sahte medyadan o kadar uzaktayım ki, bugün bir kardeşim benimle ilgili en son haberleri gönderdiğinde, ilk defa okudum ve çok güldüm.”
Daha sonra Kanter, sözlerini şöyle devam ettiriyor: “Bırakın bir kızla mesajlaşmayı, hizmetimizin içinde bulunduğu sıkıntılardan dolayı ben evlenmeyi bile erteledim. Biliyorum, evlilik sünnettir. Fakat, ben Türkiye’deki kardeşlerimiz özgürlüklerine kavuşana, oradaki masum insanlar kurtulana ve bütün bu sıkıntılar bitene kadar bir kıza bakmak şöyle dursun, birilerine karşı bir şey hissetmemeye yemin ettim.”
Yaklaşık beş dakikalık konuşmasının sonunu şöyle bağlamış: “Annem yok, babam yok, erkek kardeşim yok, kariyerim yok. Hepsini bu uğurda feda ettim. .. Benim bir tek derdim var. O da bu güzelliği dünyaya nasıl duyurabiliriz? Belki biliyorsunuz, kariyerim sırasında yaklaşık 110 milyon dolarım vardı. ‘Kardeşi açken para vermemek bizim işimiz değil. Türkiye’de bu kadar aile acı çekerken, içeride kardeşlerimiz acı çekerken, para veremem diyemezdim. Dolayısıyla ben hepsini dağıttım. Şu anda geride kalan param sadece 260 bin dolar. Elhamdülillah, pişman değilim. Ben bu kutsal hizmet için ailem ve kariyerimden vazgeçtim. Bir canım kaldı. Ve ben Allah’tan başka kimseye muhtaç değilim.”
Sanırım Kanter’in aslen Van’lı olduğunu bilmeyen yoktur. O, hizmetle ilk defa Van Serhat Kolejinde okurken tanışır. Ben de yaklaşık sekiz yıl Van’da öğretmenlik yaptım. Burada o okul ile ilgili bir hatırayı paylaştıktan sonra sözü tekrar Enes kardeşime bağlamak işitiyorum. Şöyle ki; 1990’lı yıllarda Cumhurbaşkanı Özal Van’a gelir. Cumhuriyet Meydanı’nda halka bir konuşma yapar. Konuşmadan sonra Urartu Oteli’ne geçer.
O gün itibariyle okulun genel müdürü olan Bahaddin Karataş ile Harun Tokak hocalarımız Özal’ı okula davet etmek için otele gideler. Fakat yanına bile yaklaşmak mümkün olmaz. Orada bulunan korumalarından birine bir not bırakırlar. Sonraki gün sabah yine Urartu Oteli’nin önünde bekleseler de korumalar onları yine yaklaştırmaz.
Bu arada Özal’ın Helikopterle Hakkari’ye gideceğini öğrenirler. Bunun üzerine havaalanına gitmek isteseler de araba bulamazlar. Hizmet’in yokluk yıllarıdır. Neyse arabası olan bir tanıdık denk gelir ve onunla konvoyun peşi sıra onlar da gider.
Okul Havaalanı yolu üzerindedir. Okul kavşağına gelince bir de ne görsünler okulun yolu kapalıdır. Polislere; “Bu yol niye kapalı?” diye sorarlar.
Polisler de, “Özal okula gitti.” derler. Okula vardıklarında Cumhurbaşkanı Özal ve kalabalık bir protokol okulun önünde onları bekliyordur. Özal, onları görünce “Hem davet ediyorsunuz hem yoksunuz.” der. Onlar da; “Efendim size yetişemedik” derler.
Özal sözü uzatmadan; “Anlatın bakalım bu güzel okulu.” der.
Onlar da; “Efendim, fakir ve yoksul çocuklardan, aşiret reislerinin çocuklarına, garnizon komutanın oğlundan, emniyet müdürünün oğluna kadar her kademeden öğrencimiz var” deyince Özal’ın beyninde şimşekler çakar ve; “Kim yaptı bu okulu?” der.
Okulun Genel Müdürü Bahaddin Hoca; “Hacı Kemal!” deyince; Özal, “Ha, Hacı Kemaaal, tamam şimdi oldu” der ve sol elinin baş parmağıyla kavis çizerek; Onun gibi on adamım olsaydı dünyayı döndürürdüm.” der.
Bu hatıranın Enes Kanter ile ne alakası var dediğinizi tahmin ediyorum. Özal’ın dediğini biraz değiştirerek ben de şöyle diyeyim. Başta kendi nefsim olmak üzere bu gün itibariyle Enes Kanter gibi bilmem şu kadar insanımız olsaydı sanırım bu süreç bu kadar uzamazdı.
Bu ifadem inşallah kimseyi rencide etmez. Zira, Üstadımızın On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı’nda; “Ey insan!” dediğim vakit nefsimi murad ediyorum. Bu ders kendi nefsime has iken, ruhen benimle münasebettar ve nefsi nefsimden daha huşyâr zatlara, belki medar-ı istifade olur niyetiyle, …..” dediği gibi ben de aynı şeyi söylüyorum.
Evet, güzel insanlar, Rabbim bizleri de Enes kardeşimize kardeş olmayı lütfeylesin.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN