Allahım Hangi Birine Güç Yetirelim? | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

“Çok sevdiğim sınıf öğretmenliğinden ayrılmak zorunda kaldım. Böbrek nakli nedeniyle malulen emekliliğe başvurmuştum fakatKHK ile ihraç edildiğim için emekli edilmedim. Yaşadığım sıkıntılardan dolayı böbreklere bağlı 2 kez kalp ameliyatı oldum. Kulağımın biri duymuyor. Eşim hapiste olduğu için 14 yaşındakioğlum, babasını görmeden öldü. Sıkıntılara yüzünden 29 kiloya düştüm. 14 yaşındaki kızımla ilgilenmesi için eşimin bir an önce serbest bırakılmasını istiyorum.”

Bu feryatlar, geçen yıl aramızdan ayrılan sınıf öğretmeni ve aynı zaman da iki çocuk annesi Fatma Görmez’e ait. O, bu çığlığıyla ceberut yönetime seslenmişti. Ama tefessüh etmiş vicdanlar, insanlıktan nasibi kalmamış canavarlar onun çok masum bu talebine kulak vermediler. Halbuki Konya denince akla ilk gelen Hz. Mevlâna’dır. Hz. Mevlâna’yı hatırlatan şey ise bizatihi hem yaşadığı hem de yaşattığı sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, insanlık gibi kavramlardır. “Gel, ne olursan ol yine gel!” daveti;her dinden, her milletten kim olursan ol gel çağrısı olup, engin bir kucak açmayı ve zengin bir hoşgörüyü hatırlatır.

Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya, bağrında yetiştirdiği Mevlâna’sı, Şems-i Tebrizi’si, Sadreddin Konevi’si, Gevher Nesibe’si, Hacı Veyiszade’si ve daha niceleriyle uzun yıllar islâm’ın dırahşan çehresini temsil etti. Bu kadim ve tarihi şehir, bu insanlarla temsil edildiği devirlerde kolu kanadı kırılan kuşların imdadına koşarken, günümüzde Fatma Öğretmenin ızdırabını duymazlıktan geldi. Bu güne kadar Mevlâna’ın beyaz sarığı gibi temsil edilen bu ruhun üzerine maalesef onun kan kırmızı feryadı düştü.

Hiç şüphesiz bu tablo, karanlık bir devrin, Anadolu’nun bağrında yaşanan kapkara bir zulmün fotoğrafıdır. Fatma Öğretmenin çaresiz, mahzun ve kırgın bakışlarında okundu bir rejimin tüm zalimlikleri ve gaddarlıklar. O eşini ve işini seven, hayat dolu bir öğretmendi. Maalesef KHK zulmüyle kıydılar ona. Sevdiği eşi Bekir Bey, bir şafak vakti operasyonuyla elinden alındı. Suçu(!), atılmış bir Twitten ibaret olup 5 yıldır mahpus. Engelli oğlu Berk ve kızıyla yapayalnız kalan Fatma Öğretmeni bir silindir gibi ezdi geçti Karakuşi hakimler. Bunca üzüntüye dayanamayan çaresiz anne, susuzluktan kuruyan çiçekler gibi adaletten yoksun bir ülkede sararıp soldu ve 29 kiloya kadar düştü.

12 yaşındaki oğlu Berk, prematüre doğmuş, uzun süre küvezde kalmıştı. Çıktıktan sonra babası Bekir Bey, aylarca onu çıplak göğsüne bastırarak vücut ısısı ile büyütmüştü. Bu yüzden babasına, anne karnında kordonla beslenen fetüs gibi bağlıydı. Zalimler, ellerindeki keskin usturayla onu babasından ayırdılar. Kısacık ömründe çok kalın gözlükler ve işitme cihazı onun bir parçası olsa da arkadaşları arasında cıvıl cıvıl bir çocuktu. Babasının tutuklanmasının vermiş olduğu aşırı üzüntüden dolayı yeme-içmeden kesildi. Bütün bu yürek dağlayan hadiseler annesinde böbrek rahatsızlığına bağlı kalp rahatsızlığını tetikledi. Küçük Berk, Kara Efe, Ahmet Burhan gibi son bir kez babasını görmeyi çok istemişti. Fakat onun bu isteği kötü ruhlu cadıların eliyle reddedildi. Ve maalesef 5 Ocak 2018 tarihinde hayata veda ettiğinde esaretteki baba Bekir, ellerindeki kelepçeyle getirildi cenazeye. Uzun süreden beri sarılamadığı evladına, son nefesinde bile dua ederek, ellerini yüzüne süremedi. Adı Mevlâna ile anılan bu beldede oğlunun mezarına bir avuç toprak atamadığı gibi defin boyunca bağrına kızgın demir basarcasına bu tablo kendisine izlettirildi.

Fatma Öğretmen, günlerce eşini göremediği gibi arkasından gelen evlat acısı, sessiz yığınlar, rejimin zulmü ve dahası zulmü alkışlayanların gam ve kederinde eriyip gitti. Onun “Yardım edin, ihtiyacım var!” çığlığına Haluk Levent, üç kez evinde ziyaret ederek körlere ve sağırlara duyurmaya çalıştı. Fakatnasırlı vicdanlarda onun sesi de yankı bulmadı.

“Eşim suçsuz yere hapiste” dese de kulağının üstüne yattı bu devrin Karakuşi yargıçları. Onlar, en baştan adaleti “siyasetin köpeği” yaptıkları için onu duymak istemediler. Bu çığlıklarıyla yavrusu Berk gibi, o da bu asrın ham ruhlarını kendi haline bırakarak 10 Ocak 2021 tarihinde ruhunun ufkuna yürüdü. Oğlu Berk’i kelepçeyle de olsa uğurlayan Bekir Bey, eşi Fatma öğretmeni hiç uğurlayamadı. Zira Konya Kerbelâ’ya, ırmaklar Revân nehrine, aylarda Muharrem’e döndü. Yuh olsun bunların ham ruhlarına! Allah gani gani rahmet eylesin Fatma Öğretmen ve oğlu Berk’e.  Geride kalan küçük kızımıza, babası Bekir Bey’e ve tüm mazlumlara da Mevla, sabırlar versin.

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy