ÖZKAN TOSYALI – OSLO
Norveç’te Hizmet gönüllüleriyle buluşan ilahiyatçı Dr. Ahmet Kurucan, yetişkinlerle ve gençlerle ayrı ayrı bir araya geldi. Norveç Hizmet Hareketi platformunun (DNHB) düzenlediği “Hicret, entegrasyon, toplumsal uyum ve diyaloğa ilişkin söyleşi” programına katılan Kurucan, jenerasyon farklılığından kaynaklanan iletişim kesintilerinin giderilmesi üzerine kanaatlerini paylaşırken, şifahi, görsel ve yazılı kültür kavramlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Entegrasyonun önündeki engelleri anlatan Ahmet Kurucan şöyle konuştu; “Bir şeyi kabullenmek zorundasınız. Geçmişimizi, mazimizi, tarihimizi katiyen değiştiremeyiz ama geleceğimizi değiştirebiliriz. İşte şu andan itibaren geleceğimizi değiştirme noktasında bir yerde ve bir zeminde duruyoruz. Bu gerçekliğin farkına varmamız lazım ve ona göre planlama yapmamız lazım. Zaman 3 boyutludur. Dün bugün ve yarın. Dünden ders alıp yarınımızı planlayıp bugünü yaşamak mecburiyetindeyiz, yapacak başka hiçbir şeyimiz yok.”
Entegrasyon, izolasyon, asimilasyon kavramları üzerinde de duran Kurucan, topluma uyum sağlayabilmede, önceliğin dil öğrenmek olduğunu söyledi. Dil öğrenmenin yaşa, işe ve hedeflere göre değişebileceğini hatırlatan ilahiyatçı Ahmet Kurucan, “En azından günlük ihtiyaçları giderebilecek kadar dil becerisi olmalıdır. Daha sonra bir şeye karar vermeliyiz. Yaşadığımız toplumda sorunun mu çözümün mü parçasıyız? Çözümün parçasıysak ötekinin varlığını kabul ederek yolumuza devam etmeliyiz. Ötekinin varlığını kabul etmek demek, onu tanımak, bilmek, iş birliği yapmak, onunla iletişim kurmaktır. Bunu yaparken yaşadığımız topluma ait kitapları okuyarak değil bizzat onlarla konuşarak, paylaşarak, irtibat kurarak yapmalıyız” ifadelerine yer verdi.
Bu süreçte özgüvenin önemine de değinen Kurucan, tevazu-enaniyet dengesinin iyi kurulması gerektiğini hatırlattı. “Tutarlı olmalıyız, belirlediğimiz hedefleri yarıda bırakmamalıyız. Eleştirel ve sorgulayan akla sahip olmalıyız, bunu yaparken de katkıda bulunmayı ihmal etmemeliyiz” diyen Dr. Ahmet Kurucan herkesin yaşanmışlıkları olduğunu ve bu yaşanmışlıkların psikolojiler üzerinde etkileri olduğunu belirterek şöyle konuştu; “Müslüman insanda depresyon olmaz, stres yaşamaz gibi bir anlayışı asla kabul etmiyorum. Biyolojik beden ve yapının kuralları Müslümanda da aynı çalışıyor, müşrikte de aynı çalışıyor, kafirde de aynı çalışıyor, bunlar değişmiyor. Belki bazıları kolay ve rahat atlatabilir buna sözüm yok ama Müslüman insan stres yaşamaz demek stresin âlâsını yaşamaya davettir. Bu türlü semptomlarınız varsa, gündelik hayatınızı etkilemeye başladıysa, ailede problemler çıkartıyor, çocuğunuza karşı yüzünüz gülmüyorsa, eşinizle kavga etmeye başladıysanız yapacağınız tek şey mutlaka uzmanına gideceksiniz ve tedavi olacaksınız.”
Konuşmasını Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin bir sözüyle bitiren Dr. Ahmet Kurucan, “Söze güç kazandıran, sözle ifade edilen fikirlerin realize edilebilir olması ve hayata bağlı götürülebilir olmasıdır. İdealle realite dengesini mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Bu dengeyi kurabilirseniz hem kabul görürsünüz hem de başkaları tarafından taklit edilirsiniz. Değilse siz hep başkalarını taklit eden pasif bir konumda yer alırsınız diyor Hocaefendi.” şeklinde konuştu.
Kısa adı FKM (Forening for Kultur og Mangfold) olan Kültür ve Çeşitlilik Derneği’nde genç muhacirlerle bir araya gelen Dr. Ahmet Kurucan, farklı kültürlerin bir arada olduğu toplumlarda gençlerin karşılaştığı problemlere ilişkin soruları cevapladı. Kurucan, programda genç okurlarının getirdiği kitapları imzalamayı da ihmal etmedi.