Dünya’yı başıma ateş yapsanız! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Yazar Mizan

Bütün çile, mihnet ve tehlike dolapları herkesten önce İnsanlığın İftihar Tablosu’nun mübarek başında dönüp durmuştur. Alvar İmamı’nın ifadesiyle, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun başına gelen musibetler dağların başına inseydi, dağlar paramparça olurdu. Fakat bir gün Allah, O’na müşriklerin arasından çıkıp gitme, hicret etme izni/emri verdi. “Ey Mekke! Seni o kadar çok seviyorum ki, eğer beni çıkarmasalardı -vallahi- senden ayrılmazdım.” buyurduğu beldeden ayrıldı gitti. Evet, Allah Rasûlü de doğduğu yerden ayrıldı gitti. Bakmayın, “Falanlar, filan yerde ne arıyorlar?” diyenlere. Ayrıca, o zaman pasaport yoktu ki, iptal etsinler. Şayet pasaport söz konusu olsaydı, iptal ederlerdi onlar da; onlar bunlardan aptal değildi!..

*Rehber-i Ekmel (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz, gidip Ebu Cehillere, Utbelere, Şeybelere, İbni Ebi Muaytlara “Ben ayrılmıştım ama arıyormuşsunuz; zahmet etmeyin!..” falan filan demedi. Onların çoğu Kalîb-u Bedr’e (Bedir Harbi’nin yapıldığı yerdeki kuyulara) yuvarlandılar. Yine bir gayzla, bir nefretle köpürmüşlerdi. Tenkîl ve ibâde mülahazasıyla oraya kadar varmışlardı. “Bunları bitirmeyince bize hayat yok!” diyorlardı. “Tehcir yetmedi, bunları buradan sürüp çıkarmak yetmedi, en iyisi mi köklerini kesmek, kurutmak lazım!..” diye homurdanıyorlardı. Bakın, psiko-sosyolojik açıdan kefere, fecere, zaleme, feseka ve münafikîn nasıl aynı çizgide hareket ediyorlar!.. Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!..

*Cenâb-ı Hak, sizi imtihan ettiğinden dolayı sevinmelisiniz. Çünkü yolunuz Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın yolu, Ebu Bekr u Ömer u Osman u Ali’nin yolu, Hasan ve Hüseyin’in yolu.

*Varsın şehit olsun Hüseyinler Kerbela’da; Allah, Yezid olmaktan muhafaza buyursun!.. Varsın bir hayli Müslüman, tâbiîn şehit olsun Haccâc’ın eliyle; Allah, Haccâc olmaktan muhafaza buyursun!..

*Bunların kavgaları dünyada kendi hesabına bir düzen kurma ve çocuklarına onu intikal ettirme; yalı, villa peşinde koşma!.. Bilmiyorum o zaman yatlar da var mıydı, olsaydı mutlaka onlar da onu değerlendirirlerdi. Onun peşinden koşmaydı dertleri!.. Öbürlerinin dileği ise, sadece insanları Cenâb-ı Hakk’a ulaştırma, Allah ile kalbler arasındaki engelleri bertaraf ederek kalblerin Allah’la buluşmasını sağlamaktı. Sizin misyonunuz ve vazifeniz de budur.

*Varsın bazı densizler sizi huzursuz etsinler, önemi yok. Siz, “Şayet geleceğin dünyası huzura kavuşacak, rahat nefes alacak ve senelerden beri oksijensiz kalmış insanlar gibi ‘ohh’ deyip oksijen yudumlayacaksa, her şey helal olsun!” diyeceksiniz. “Dünyayı başıma ateş yapsanız hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!..”

*Hazreti Pir’in ifadesiyle diyeyim: Kuvvet haktadır, hak kuvvette değildir. Kuvvetin hakta olduğuna binaen, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’aniye’ye feda olan bu baş -burayı biraz değiştireceğim- falan oğlu falana, filan oğlu filana, bir kısım dahîle, sızmış yeni yetmelere baş eğmeyecektir, Allah’ın izni ve inayetiyle!..

*Biz ölümü “şeb-i arûs” görüyoruz. Ne zaman bize “gel” diyecek, tezkeremizi dolduracak?!. O ânı iştiyakla bekliyoruz. Şimdilik belli ölçüde bir ihsan şuuruyla maiyyetini duyduğumuz Cenâb-ı Hakk’ın, bir de Cemâl-i bâkemâlini görerek mest u mahmur olacağımıza inandığımız o ânı “şeb-i arûs” sayarak intizar ediyoruz.

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy