Programın yapılacağı alana yaklaştıkça artan bir uğultu şehrin sokaklarına yayılıyor… Bu uğultu diğerlerine benzemiyor. Avrupa Konseyi’nin, İnsan Hakları Mahkemesi’nin duvarlarına çarpan bu ses “Adalet” diyerek şehrin sokaklarına ümit olup yayılıyor. Geriden gün ışığını andıran sarı tişörtleri, pankartları, balonları cıvıl cıvıl bir topluluk heyecan içinde yürüyüşün başlamasını bekliyor!
İyiliği organize eden iyi insanların arasına karşınca bebek arabasındaki bebekten, beli bükülmüş ihtiyarlara, oradan insan hakları savunucusu Enes Kanter’e kadar her kesimden, yaştan insanın kardeşlerinin hakkını savunmak için orada olduklarına şahit oluyorsunuz. Yüzlerine vuran heyecan ise görülmeye değer. Hakkın kavgasını vermenin haklı onuruna karışmış azımızı çoğa sayın tevazu hareketlerine yansıyınca bambaşka bir topluluk olmuşlar.
Kendi hakkını ararsın bu insan olmanın gereğidir, fıtrattır… Ama başkası için adaletin mücadelesini vermek “insanlıktır ve hakiki erdemdir.”
Dün Strazburg şehri bu erdeme şahit oldu. Binlerce insan hukukun uygulanması, adaletin gecikmesi ile oluşacak hak mahrumiyetlerinin giderilmesi için yapılan böyle bir yürüyüşe iştirak ettiler. Strazburg şehrinde Avrupa Konseyi önünde sesi kısılan adaletin sesi olma adına Avrupa’nın dört bir tarafından gelen binlerce insan “adalet” diyerek haykırdı.
Tarihteki benzer olaylar göstermiştir ki, bu türlü programlar kamuoyu oluşturur ve kamuoyu baskısı hakimlere daha adil karar vermeleri hususunda cesaret verir ve adaletin baş belası siyasetin baskısını bertaraf eder.
Hak için mücadele haklı olduğuna inandığın ve yürüdüğün yolun meşruluğundan şüphe etmediğin zaman başlar! Hakkı tutup kaldırmaya ömürlerini vakfetmiş yüzlerce insan gün ışığını andıran sarı tişörtleriyle zulüm, adaletsizlik, çifte standart karanlığına hücum ettiler. Adaletin ayaklarına bağlanmış siyasetin paslı prangalarını parçalamak için kendilerine düşen vazifeyi organize ettikleri bu enfes programla eda ettiler.
Hukuk tanımazların adalet bilmezlerin, elindeki gücü kullanarak organize ettiği kötülükle ancak organize olmuş iyilik mücadele edebilir. Bunun için de yüreğinde insanlığı yaşatan cesurların suskunlar vadisinde var güçleriyle haykırması icap eder. Karanlık vadinin gulyabanilerinden korkmadan, suskunların ödlekliği dillerini bağlamadan; buldukları her fırsatta, hukuk içinde kalarak meşru tüm yol ve yöntemleri kullanarak dünyanın neresinde olursa olsun herkesin duyacağı şekilde “insanlık için adalet istiyoruz” demeleri gerekir.
Adaletin mücadelesini verenler tam da bunu yaptılar… Avrupa Konseyi’nin önünden tüm dünyaya “hak hukuk adalet” diye haykırdılar. Türkiye’de zulmün pençesinde inleyen insanların iniltileri yeryüzünde yankılansın ve dünya ölçeğinde bir tepki oluşsun diye hürriyet nimeti ellerinden alınmamış olanlar kardeşleri için “neredesiniz, insan-insanlık ölüyor” diye yürüdüler. Damarlarından adalet kanı çekilmiş yargı sisteminin masumları doğrayan bir giyotin haline geldiğini anlattılar devrin dili protesto yürüyüşüyle! Ahmet Altan’ın tabiriyle adalete dolanmış siyaset denilen ‘zehirli sarmaşığın’ çözülmesi için el ele verdi bugün iyiliğin işçileri…
Organize heyeti her detayı en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Pankartlardan, tişörtlere oradan ses sitemine ve sahneye kadar…
Sahneye çıkıp konuşan hak mağdurları belki de hürriyetlerinin şükrünü eda etme adına çok güzel şeyler söylediler.
Kanser olan ve çıkış müsaadesi verilmediğinden dolayı tedavisi geciken ve vefat eden Ahmet Ataç’ın annesi Zekiye Hanım hukukun tekrar döneceğine inandığı ifade ederek şunları söyledi: “…bugün burada bu insanlık görevini ifa ediyorsunuz. Tüm bunları yaparken asla kötü olmadan, kötülük yapmadan hareket ediyorsunuz….Şuna inanıyorum ki sürecin kurbanları buradan yükselen mücadelenin sesini mutlaka işitiyordur. Umarım şu samimiyet zulmün bitmesine hukukun tekrar ülkeme dönmesine vesile olur…”
Hapishanede doğum yapmak zorunda kalan Ceydanur Eroğlu ise hıçkırıklı bir ağıt gibi şu cümlelerle ifade etti duygularını: “…Tahliye olmam için hiç tanımadığım binlerce insan acıma ortak olmuş, kalpleri benim için atmış, kuytu gecelerde bana, bize dua etmişlerdi… Şimdi hep birlikte hürriyet nimetimizin şükrünü bu meydanda eda ediyoruz. Binlerce hasta, yaşlı, anne-baba, tutuklu mağdur kardeşlerimizin sesi olmak için buradayız…”
Meriç’ten geçerken botları patladığı için bir adacıkta dört gün mahsur kalan Kürşat Bey ise neden burada olduğunu şu kararlı cümlelerle ifade etti: “…bugün burada bulunmamın sebebi de yalnızca kendi yaşadıklarımı değil, aynı zamanda benim gibi hak ihlallerine maruz kalan tüm insanların sesini duyurmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adalet arayışımızda yanımızda duracağına olan inancımı ifade etmektir. İnsan hakları evrenseldir ve adaletin her birey için sağlanması temel bir gerekliliktir…”
Kızı Nurefşan’ı Meriç nehrinin soğuk sularında kaybeden Neslihan Hanım ise bu türlü programların mazlum ve mağdurlar için ne ifade ettiğini konuşmasının sonundaki şu cümlelerle anlattı: “…burada attığınız her bir adımın mazlumlara moral olduğunu, zindanlara ışık olup yağdığını, hakkın mücadelesini verenlere aşk şevk verdiği unutmayalım.
Burada toplanmakla mazlumların yaralı yüreklerine hazık bir hekim gibi dokunuyorsunuz. Yüreklerinizdeki insanlık sevgisi ile onlara nefes oluyorsunuz…İyi ki buradasınız…”
Hayati Uysal, sürecin insan psikolojisini nasıl etkilediğini ve neden bu yürüyüşe katıldığını ifade etti: “…aslında yd çıktıktan sonrada zorlu bir süreç vardı benim için. Psikolojik sıkıntılarımız devam ediyordu. Yaklaşık dört yıl psikolojik destek almak zorunda kaldım… Sayenizde ve Rabbim ’in lütfuyla kendimi gayet iyi hissediyorum ve bu sebebten dolayı insan hakları mücadelesi için sizinle bir aradayım ve cok mutluyum…”
Bugün bu kısa ama uzun vadede çok şey ifade edecek olan yürüyüşe katılamayan gönüllülerin varlıklarını da orada hissettik. Gelen bir mesajı şuraya alıyorum: “…kardeşim uzaklarda olduğum için katılamıyorum. Allah aşkına benim için de yürü…” Bugün burada yürüyen binlerce insan zulüm karanlığına adalet ışığı yağsın diye adeta yağmur duasına çıkarcasına mahkeme önündeydiler… Adalet mücadelesinin gönüllülerini, adaletin tecellisi için gösterdikleri gayreti tarih bu devrin alnına bir baht gibi kaydetmiştir. Organize heyetine günlerce süren çalışmaları, gösterdikleri samimi gayret ve başarılı organizeleri için şükranlarımı arz ediyorum…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN