Zombiler Yurdu | Üsame Işıldak

Yazar Hizmetten

Eşi tutuklanan Hatice hanım yanına iki çocuğunu alarak Çankırı’nın bir köyünde yaşayan anne babasının yanına diye yola çıktı. Niyeti bu zor dönemde kimseye muhtaç olmadan çocuklarını büyütmekti. Eşi hapisten çıktığında ise canını dişine takar, iyi-kötü demez her ne iş olursa yapar yeniden bir düzen kurarlardı. Hatice Hanım bu duygularla babasının evine gitti. Annesi çok sevinmişti kızının gelmesine ama babasının yüzünden düşen bin parçaydı. Gündüzleri tarlada işlerine bakıyor akşam olunca ev gelip yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısına kurulup kanal kanal haber izliyordu.

Haber izledikçe kızına ve torunlarına daha bir ters bakıyor ve sesini duyuracak şekilde homurdanıyordu. ”Nerden geldi bunlar. Kocası kim bilir ne haltlar etti ki hapse attılar. Bakma bunların masumuz dediklerine. Devlete karşı gelinir mi devlete!”…

Hanımı da bir yandan kızına torunlarına sahip çıkmaya çalışıyordu ama öbür yandan da kocasının söylediklerine hak veriyordu. İlk günlerdeki sıcaklık onun da yüzünden gitmeye başlamıştı. Hatice hocanın gidecek bir yeri yoktu. İki çocukla nerede kalabilirdi? Sokağa çıksa köylünün konuşmalarından kahroluyordu zaten. Çocukları da dışarı çıkıp kimseyle oynayamıyordu. İnsanlar büyülenmiş gibiydi. Anne babası da aynı etki altındaydı. Filmlerdeki zombiler gibi bir haldeydi insanlar. Bir baba bir anne çok iyi bildiği kızları için bu kadar olumsuz düşünemezdi normalde. Bunu yapmak ancak insani özelliklerin devre dışı kalmasıyla olacak bir şeydi. Ve bu durum son yıllarda ülkenin her yerinde yaşanıyordu.

Hatice’nin babası hem komşularının dedikoduları hem haberlerden duyduğu iğrenç yalan ve iftiraların etkisiyle annesine düşüncesini açtı bir akşam. “Bu kız da kocası da vatan haini bari şu çocukları kurtaralım. Onları çocuk esirgeme kurumuna verelim, çocukları alıp büyütsünler. Kocası hapisten çıkınca bu da defolup gitsin.” Hatice hocanın annesi de babası gibi düşününce planı uygulamaya karar verdiler. Anne baba bir olup Hatice’yi ahıra sıkıca bağladılar. Sonra da torunlarını çocuk esirgeme kurumuna götürüp teslim ettiler. Üstelik iki çocuğu ayrı ayrı yurtlara verdiler.

Hatice hoca perişandı. Ahırda direğe bağlı halde gözlerinden yaş eksik olmadı günlerce. “Siz benim annem babamsınız bunu nasıl yaparsınız? diye inledi, çocuklarımdan beni nasıl ayırırsınız diye çırpındı ama anne babasında merhamet damarı kurumuştu. Annesi yemeğini getiriyor, eliyle bir kaç lokma yedirip geri gidiyordu. Bir gün annesini ikna etti. Ellerinin çözmesi için yalvardı. Annesi de kızının ellerini çözdü. O sıra babası evde değildi. Hatice hoca iplerden kurtulunca bir arkadaşını aradı. Arkadaşı Ankara’da idi.
Ertesi gün arkadaşı eşiyle birlikte Hatice’nin köyüne gitti. Hatice’yi aldıktan sonra hemen çocuk esirgeme kurumlarını dolaştılar. Aynı gün iki çocuğunu da aldı Hatice hoca. Ankara’ya geldiler. Hatice ve çocuklarını bir kaç gün misafir ettiler. Sonra da onlara bir ev buldular. El birliği ile eşyalarını ihtiyaçlarını aldılar. Bu arada Hatice hoca rahatsızlandı. Arkadaşı onu tanıdığı bir doktora götürdü. Muayene sonrası Hatice hocanın ikiz çocuk annesi olacağı anlaşıldı. Hatice hoca buruk bir sevinç yaşadı o an.

Demek ki havariler yolu sahabe yolu bu yoldu. Başka yol olsaydı bu işler başımıza gelmezdi. Bir yandan hüzünle kıvranırken bir yanda da hamd etmekten başka çare olmadığını görüyorum.

Kaynak: Üsame Işıldak | cizlavet.com

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy