Güzel insanlar, Hocaefendi ruhunun ufkuna yürüyeli neredeyse üçüncü ayına giriyor. Bu günlerde adını bizatihi kendi koyduğu Kırık Testi serisinin 21’ci kitabı yayımlandı. Hocamız henüz hayatta iken kitaba, “Fütüvvetin Nurlu Yolu” ismini vermişti.
Malumunuz Fütüvvet kelimesi, Türkçemizde “genç, diri, canlı ve dinamik insan” mânâlarına gelen “fetâ” kelimesinden türetilmiştir. Kur’an’da Hz. Musa’ya refakat eden zât, “fetâ” tabiriyle, yani “fütüvvet” vurgusuyla anlatılır. Ashab-ı Kehf kıssasında, kendisini ilah gören Kral’a eğilmeyen gençler için de, “fetâ” tabiri kullanılır. O, ayetin meali şöyledir: “Gerçekten onlar Rablerine inanmış gençlerdi; Biz de onların hidayetlerini artırdık.” (Kehf, 18/13)
Hocaefendi, son kitabına “Fütüvvetin Nurlu Yolu” adını vermesi, bu açıdan çok dikkatimi çekti ki, bunun anlamı şu olmalı: Hocaefendi, vefatına kadar taşıdığı emaneti -belki aranızda bunu subjektif bulanlar olabilir- bu şekilde gençlere tevdi etmiş olmalı.
Ayrıca bu işin bir diğer yönü, Hocaefendi kitaba bu ismi verdiği günlerde çok rahatsızdı. Tıpkı Efendimiz (s.a.v)’in vefatından önceki rahatsızlığı gibi. Efendimiz(s.a.v) o günlerde (Mayıs, 632) Suriye bölgesine göndermek üzere Üsâme bin Zeyd’i ordunun başına kumandan tâyin etmişti. Orduda Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.a) gibi sahabeler, hem yaş itibariyle hem de Efendimiz (s.a.v)’e yakın olmalarıyla Hz. Üsâme’den öndeydiler. Hz. Üsâme, o günlerde henüz 18 yaşındaydı. Hatta bazı insanlar “o âzâdlı birisinin oğlu, yaşı küçük, Ensâr ve Muhâcirlerin büyüklerine nasıl emîr olabilir!” diye hafiften seslerini yükseltmişlerdi.
Efendimiz(s.a.v) onların bu itirazına, “Ey insanlar! Üsâme bin Zeyd’in kumandanlığına karşı çıkıyorsunuz. Siz bundan evvel de onun babası Zeyd’in kumandanlığına dil uzatmıştınız! Allah’a yemin ederim ki, o bu işe layıktı. Yine Allah’a yemin ederim ki, Üsâme bin Zeyd de kumandanlığa layıktır.” diyerek ikna etmişti.
Malumunuz Hocaefendi literatürümüze Siyer Felsefesi diye bir ifade kazandırdı. Peki, nedir bu siyer felsefesi?
Siyer Felsefesi; kendi devrimizde yaşadığımız problemleri çözmede kitap ve sünnette açık bir hüküm bulamadığımız zaman, çözüm adına bize yardımcı olacak olan Efendimiz(s.a.v)’in hayat-ı seniyyeleridir. Bu açıdan gerek Efendimiz’in(s.a.v), gerekse sahabe kendi dönemlerinde meydana gelen hâdiseler karşısındaki duruşları, tavır ve davranışları, takrirleri ve hatta sükûtları bile bizim için önemli birer referanstır. Dolayısıyla aslî ve ferî delillerin yanında, siyerde bırakılan açık uçlar da çok iyi değerlendirilmelidir. Bu anlamda siyerde cereyan eden fakat ucu açık yani her devirde farklı formatlarla tekrarlanabilecek olaylar bütününün incelenmesine denir.
İşte, Hocaefendi, literatürümüze kazandırdığı bu ifadeye uygun, Efendimiz(s.a.v)’in uygulamasını biraz formatlayarak günümüze taşımıştır. Nasıl ki, Efendimiz(s.a.v) vefatına ramak kala orduyu 18 yaşındaki Hz. Üsâme’ye havale ediyordu. Hocamız da vefatına az bir zaman kala Hizmet erlerine yol gösterecek son kitabına “Fütüvvetin Nurlu Yolu” ismini vererek bu işi gençlere tevdi etmiştir. Kitaba verdiği bu isimle, başlangıcı itibariyle Efendimiz(s.a.v)’e ait bu davayı güneşin doğup battığı her yere taşıyacak genç kuşaklara “Yürüyün, top sizin, çevkân sizin!” demiştir.
Evet, yayınlanan bu kitap biraz da bu nazarla okumalı. Geçtiğimiz hafta satışa sunulan bu kitabı mürekkep kokusu uçmadan sipariş ettim. Salı günü elime geçer geçmez de okumaya başladım.
Hocamızın bu son eseri de öncekilerde olduğu gibi, manevi rehberlikle okuyucuyu bir tefekkür yolculuğuna davet ediyor. Ayrıca kitap, takva, tevazu ve ihlas gibi değerlerin hayatımızdaki yerini sorgularken, yaşanan zorluklar karşısında nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğini de gösteriyor.
İlerleyen sayfalarda idarecinin idaresindekilere güven vermesi işlenmiş. Orada geçen bir cümle şöyle: “İdareci öyle güven vadetmelidir ki mesuliyetindeki birini herhangi bir yere tayin ettiğinde o kişi, ‘Buraya gönderildiysem murad-ı ilahi bu istikamettedir.’ diyebilmelidir.”
Ne güzel bir ölçü! Özellikle idareci olanlar, bu ibareyi her gün görebilecekleri bir yere asmalıdırlar.
Evet, “Fütüvvetin Nurlu Yolu”, sadece bir kitap değil, bir yol haritası. Her sayfasında, okuyucuyu düşünmeye ve kendi manevi değerlerimizi keşfetmeye teşvik ediyor. Şayet dikkatlice ve altı çizilerek okunursa bu eserle, inanç ve teslimiyetin gücünü bir kere daha keşfetmek mümkün.
Umarım okuyan herkes için istifadeye medar olur.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN