En önemli ve en vazgeçilmez ibadet olan namaz yolculuk esnasında da asla terk edilmez. Maalesef namaz kılan bazı kimseler, yolculukta namazı kazaya bırakmakta veya yolculuk esnasında doğru olmayan yöntemler uygulayabilmektedir. Oysa yolculuktaki cem yapmak ve araçta kılmak gibi kolaylıklar çok duyarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Yolculuğun özel şartları vardır. Eğer kendi kontrolünüzdeki bir araçla seyahat ediyorsanız, namaz vakitlerinde uygun yerlerde durabilirsiniz. Ama sizin kontrolünüz dışındaki bir otobüs, gemi, uçak, tren gibi toplu taşıma aracıyla yolculuk yapıyorsanız, bazı tedbirler almak zorundasınız.
Öncelikle şu soruları cevaplamak gerekir:
Gideceğiniz yere kaç saatte gidiliyor ve hangi vakitleri yolculuk esnasında kılmak mecburiyetindesiniz? Saat kaçta çıkarsanız, daha az namaz vaktini yolculukta geçireceksiniz? Eğer otobüsle gidecekseniz seyahat ettiğiniz firma, nerede ve hangi saatte mola veriyor, hangi vakti molada kılmanız mümkün? Firma yetkilileri, namaza duyarlı mı?
Öncelikle bu soruların cevabını araştırıp, baştan tedbir almanız gerekir. Kimi firmaların araç kaptanları ve diğer çalışanları namaza karşı duyarlı, belki kendileri de kılıyorlar ki, mola yerini ve süresini ayarlarken daha esnek davranıyorlar.
Yolculuklarda namazla ilgili yüzlerce hatıram var. Bir yolculukta araç kaptanına giderek, “Eğer birkaç dakika daha bekleyebilirseniz, sabah namazının vakti girecek ve namazımı kılabileceğim” dedim. Kaptan isteğimi kabul etti. Vakit girince namazımı kısa sureler okuyarak kıldım ve hemen otobüse koştum. Bir keresinde otobüsle yeni hareket etmiştik ve tam şehir dışına çıkmışken akşam ezanı okunmuştu. Birkaç kişi namaz kılıyordu ve şoföre rica ettik. Hemen bir caminin önünde durdu ve namazımızı kıldık.
Burada dikkat etmeniz gereken, mümkün mertebe önceden abdesti almak ve fazla zaman harcamadan görevinizi yerine getirmektir. Aksi takdirde hem şoförü zor durumda bırakmış, hem de namaz kılmayanların tepkisini çekmiş olursunuz. Namaz kılmayanları eleştirmek, küçümsemek ve hoşgörü göstermek zorunda olduklarını düşünmek yanlıştır. Onlar şu anda namaz konusunda sizin kadar şuurlu ve duyarlı olmayabilirler. Ama bir gün gelir, namaza başlar, duyarlılıkta sizi bile geçebilirler.
Hiç kimseye karşı itici olmamak, herkesin seçimine saygı duymak gerekir. Neticede namazı Allah için kılacaklar, bizim için değil. Namazın sahibi onlara süre tanır ve sabırlı davranırken, bizim aceleci olup ıslahı mümkün olan insanları namazdan soğutmamız doğru olmaz.
Namazınızı öncelikle, bir mescitte veya uygun bir yerde, bütün şartlarına uyarak kılmak güzeldir. Bunun için firma seçimi, çıkış saatiniz ve mola zamanına dair bütün tedbirleri aldığınız halde sonuç olumsuz olabilir. Plânladığınız vakitte mola yerlerinde olamaz ve namaz vakti seyahat esnasında girebilir. Bu durumda ne yapmalısınız?
Öncelikle abdestli olmaya dikkat edin. Çünkü abdestli iken en küçük fırsatı bile hemen değerlendirmeniz mümkündür. Ama buna imkân bulamamışsanız, yine de cesaretiniz kırılmasın.
Bu durumda yapmanız gereken, otobüs kaptanına giderek, namaz kılmak istediğinizi, uygun bir yerde durabilirse memnun olacağınızı, nazik bir üslûpla söylemektir. Kimi şoförler böyle bir isteği hemen kabul etmektedir. Ama bazıları, geç kaldıklarını, belirli bir vakitte gitmek istedikleri yerde olmaları gerektiğini söyleyebilirler.
Nitekim bir yolcu böyle bir istekle şoförün yanına gitmiş. Şoför, “Daha sonra kaza edersin” cevabını vermiş. Yolcu da esprili bir şekilde, “Ya ben kaza etmeden önce, siz kaza ederseniz, ne olacak?” diye sormuş.
Bu tür bir olay bir arkadaşımızın başından geçmiş. Bir yolculukta namazı kazaya bırakmamak için şoförden müsait bir yerde beş dakika durmasını rica etmiş. Şoför reddetmiş, bütün ısrar ve ricaları geri çevirmiş. Az sonra otobüsün ön lastiklerinin ikisi birden patlamış. Şoför aracı güçlükle durdurmuş. Tabiî, lastikler yenileninceye kadar mecburen mola verilmiş ve isteyenler namazını kılmış.
Burada önemli bir husus şudur: Şoför reddettiğinde onunla tartışma yapmak yerine olumlu davranmak en iyisidir. “Nasıl durmazsınız, bu benim en doğal hakkım, ibadet özgürlüğüne saygınız yok mu?” türünden sözler söylemek, onu rencide edeceği gibi, daha da inatlaşmasına ve namaz kılanlar hakkında olumsuz düşünmesine sebep olabilir. Bunun yerine, “Bu güzergâhtaki yolculuklarımda hep bu firmayı tercih ediyorum. Daha önce böyle durumlarda hep yardımcı olmuşlardı. Zaten fazla bir zaman almaz. Hemen farzını kılıp geleceğim” gibi bir ifade kullanmak, daha sevimli ve ikna edicidir.
Unutmayalım ki, bütün alanlarda müthiş bir rekabet yaşanıyor ve hiç kimse böyle nazik bir müşterisini kaybetmek istemez. Uzun yolculuklarda en büyük derdim, namazları vaktinde kılabilmektir. Bunun için defalarca hesaplar yapar, sayısız formül üretirim. Şimdiye dek defalarca otobüs şoförlerine namaz için durmaları ricasında bulundum. Çoğunlukla anlayış ve yardım gördüm.
Uçakla seyahat ediyorsanız, aynı şekilde hosteslerin yemek hazırladığı bölümde namazı ayakta kılabilirsiniz. Bunun için de mümkünse abdestli olarak uçağa binmek güzel olur. Ancak abdest almak gerektiğinde uçağın lavabosunu kullanmak mümkündür. Burası çok küçük olduğu için etrafı ıslatmamaya dikkat etmek, çıkarken de kâğıtla her yeri silip temiz ve kuru bırakmak önemlidir. Hiç kimseyi hakkımızda olumsuz düşünceye sevk etmemek gerekir.
Yaptığım bütün uçak yolculuklarında yerli yabancı bütün görevlilere namaz kılacağımı haber verdiğim zaman hep yardım ve anlayış gördüm.
Bu arada yanımızda plastik cep seccadesi taşırsak her yerde kolayca kılabiliriz.
Gerektiğinde cem yapabilirsiniz
Eğer uzun bir yolculuk yapıyorsanız ve birkaç namaz vakti seyahatte geçiyorsa, çok kolay ve güzel bir çözümden bahsedebiliriz. İlmihal kitaplarında genişçe açıklanan bu çözüme, “cem’-i takdim ve cem’-i te’hir” denir.
Yolculuk ve ağır hastalık esnasında, öğle ile ikindi, akşamla yatsı namazlarının takdim (öne alma) veya tehir (erteleme) şeklinde birleştirerek tek bir vakitte kılınmasına Hanefî âlimleri karşı çıkmakla beraber, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre bu namazları birleştirerek kılmak caizdir, yapılabilir.
Bu üç mezhebe göre, öğle ve ikindi namazları öğle veya ikindi vaktinde peş peşe kılınabileceği gibi, akşam ve yatsı namazları da akşam veya yatsı vakitlerinden birinde beraberce kılınabilir. Ancak bu namazları kılmadan önce takdim veya tehir edileceğine kalben niyet edilmesi şarttır.
Meselâ, öğle namazını ikindi namazıyla birleştirerek ikindi vaktinde kılacak kimsenin, öğle namazını kılabilmesi için ikindi namazının vakti girmeden– yani bir farz namaz kılınacak kadar vakit varken– öğle namazını tehir edeceğine dair niyet etmesi gerekir. Öğle namazı takdim veya tehir edildiğinde her zaman ikindiden önce, akşam namazının da yatsıdan önce kılınması gerekir. Namaz birleştirilirken iki farzın arasında hiçbir namaz kılınmayıp farzlar peş peşe kılınır. Ancak sabah namazı için takdim veya tehir mümkün değildir.
Burada Hanefî olan kimseler, dilerlerse diğer üç mezhebe uyarak, takdim veya tehir yapabilirler. Birçok âlime göre, araçta oturarak namaz kılmak yerine, cem’ yapmak daha faziletlidir. Çünkü araçta kılınca gerçek anlamda kıble, kıyam, rükû, secde yoktur. Ama iki vakti birleştirmede vakit dışında bütün rükünler vardır.
Ancak bazı yolculuklar çok uzun sürdüğü için cem bile yapsanız yine uçakta kılmak zorunda olabilirsiniz. O zaman da mümkünse ayakta kılmak, ama herhangi bir engel çıkarsa oturarak kılmak gerekir.
Uçağın güzergâhını takip ederek, bulunduğu konumda hangi ülkede ise oranın namaz vaktini ve yönünü esas alarak vakitleri ve kıbleyi tespit etmek mümkündür.
Mecbursanız araçta kılabilirsiniz
Tüm tedbirlere rağmen dört başı mamur bir namaz kılma imkânınız olmazsa, araçta kılmanız gerekir. Çünkü Rabbimiz, şu ayet meallerinde bu hususu anlatır ve ertelemeye asla izin vermez:
“Namazlara ve bilhassa orta namaz olan ikindi namazına devam edin. Ve Allah için namaza durup kıyamda bulunun. Bir tehlikeden dolayı korkuya düşerseniz, yaya veya binekli olarak namazı nasıl kılabiliyorsanız, öylece kılın, ertelemeyin. Tehlikeden emin olduğunuzda ise, Allah’ı, O size bilmediklerinizi nasıl öğrettiyse öyle zikredin, ibadetlerinizi de size öğrettiği gibi yerine getirin.” (Bakara: 238-240)
Farz ve vacip namazlarınızı hayvan ya da ulaşım araçlarında kılmanızın zarurî halleri şunlardır:
- Binekten indiğinizde can ve mal emniyetinden endişe ederseniz.
- Vasıtadan inme imkânınız yoksa veya indiğiniz takdirde tekrar yetişemeyip kaçırmaktan korkarsanız.
Bu durumlarda namazınızı araç içinde oturarak kılabilirsiniz. Ancak tren, uçak, gemi gibi vasıtalarda mümkünse ayakta kılınır, değilse oturarak kılınır. Hayvan veya vasıta üzerinde oturarak namaz kılacak olan kimse, secdede rükûdan biraz fazla eğilir. Ancak otobüste öndeki koltuğun üzerine baş koyarak secde etmek mekruhtur. Hareket hâlindeki araçlarda namaz kılarken kıbleye dönme mecburiyeti yoktur. Aracın gittiği yöne doğru oturulan yerde îma ile namaz kılınır.
Bu arada nafile namazları her zaman binekte kılmanız mümkündür.
Bu saydığımız yolları hiç denemeden, hiçbir gayrete girmeyip namazı kazaya bırakmak, büyük bir günahtır. Yolculuk bittikten sonra namazların kazasını yapmakla sorumluluktan kurtulunmuş olunmaz. Çünkü burada kazaya bırakmayı gerektirecek bir engel yoktur.
İlmihallere bakarak seferîlik ve cem yapma hükümlerini ve binek üzerinde namazın ayrıntılarını öğrenebilirsiniz. Bu konuları bilmemek, namazı kazaya bırakmak için mazeret sayılmaz. Çünkü dinimizi yaşamaya yetecek kadar bilgiyi öğrenmeye mecburuz.
İşte dinimizin böyle kolaylıkları varken yolculukta namazı kazaya bırakmak hiçbir şekilde kabul edilemez.
Kaynak : Tr724 | Cemil Tokpinar