Yıldızlara dokunmak

Yazar Hizmetten

Onun sesini ilk duyduğumda  90’lı yılların başıydı.

Henüz on bir yaşındaydım.

Her sohbet-i cananda ona atıfta bulunuluyor veya ondan bir şeyler aktarılıyordu.

Merakım her geçen gün katlanıyordu. Kitaplarını okumaya başlamıştım.

İlkokulda okuduğum hikaye kitaplarından ne kadar farklıydı bu kitaptaki yazılar. Nedense hiç biri onlara benzemiyordu…

Kitaplar mı değişmiş yoksa ben mi büyümüştüm? Bu yazılar beni  çocukluktan çıkarmış ve birden büyüdüğümü hissetmiştim.

Altı yıl boyunca devlet yurdunun soğuk duvarları arasından her fırsatta küçük ama beni farklı bir aleme götüren Hizmet’in yurduna gidiyordum. Yere serilen gazete, çay ve bisküvi üçlemesi… Yanında birde sohbet-i canan olunca. İşte bu sahne  olmadan hayattan artık lezzet alamaz olmuştum. Yakalandığımızda yiyeceğimiz dayağı hatta yurttan atılmayı göze alarak izin saatleri dışında devlet yurdundan kaçamaklar yapar, küçük ama ötelere merdiveni olan bir kapı hüviyetindeki Hizmetin yurdunda soluklanırdım.

                Sömestr ve yaz tatilinde yapılan kitap okuma programları ile bir kapsülün içine girmiş astronotlar gibi uzayın derinliklerinde yolculuk eder dünyadan uzaklaşır, zorunlu inişten sonra dünyaya adapte olmakta hayli zorlanırdım. 

İşte yine böyle bir uçuş programının son akşamında, bulunduğumuz salonda farklı bir hazırlık vardı. VHS video oynatıcı ve televizyon kurulmuştu. Aslında bu hazırlıklar sair günlerde yapılır ve kiralanan Van Damme veya Buruce Lee’nin filimlerini izlerdik. Fakat bu kadar dünyadan uzaklaşmışken böyle bir film izlemek uzay boşluğunda yönünü ve yörüngesini kaybeden astronotun bir meteor taşı ile yüz yüze tanışması gibi birşeydi. Yüzümüzdeki şaşkın ifadeler olaya çözüm ararken yardımcı pilot merakımızı dindirmiş, özür dilerim, merakımızı zirve yaptırmıştı. Neden mi? Çünkü uçuşumuza Hocaefendi’nin kaptanlığında devam edecektik. O güne kadar her sohbette ismi ile merak uyandıran, kitaplarında kendime bir dünya oluşturduğum o gizemli kişinin sesini ilk defa duyacak hatta kendisini ilk defa görecektim. O anki heyecanımı anlatmam mümkün değildi.

Artık tanışmak için uygun bir zaman dilimiydi sanırım. Çünkü Hocaefendi’nin kitaplarını okurken farklı alemlere seyahat ediyordum ki o an zaten dünyadan oldukça uzaklaşmıştım. Benim için gizemli bir kaptan olan Hocaefendi ile yine farklı bir atmosferde farklı bir mekanda tanışacaktım. Benim için andernalini yüksek bir tecrübe olacaktı. Heyecanla videonun başlamasını bekledik. Hangi vaazdı tam hatırlamıyorum fakat “Peygamber Sevgisi Serisi” vaazlarından birisiydi. Sonra başı öne eğik bir şekilde vaaz için duaya başlayan o sesin sahibini, Hocaefendiyi ilk defa görüyordum. İşte o an bütün benliğimden sıyrılıp sadece seyahatin tadını çıkartıyordum. O an anlamıştım kitaplara yazılamayan o davudi ses, o gözyaşı, o hıçkırıklar ve o heyecan bir tılsım gibi insanı etkisi altına alıyordu. Çünkü Hocaefendi vaaz vermiyordu, o an başka bir yerlerde bir şeyler yaşıyordu..

     O çok usta bir kaptandı. Çünkü vaazın ilk dakikalarından itibaren cami cemaatini bu dünyadan almış atmosferin üzerine çıkartmıştı. Vaaz ilerledikçe bast-ı zaman yaşıyor ve yıldızlararası seyahat ediyorduk. Bu yıldızları kitaplarından okumuştum. Fakat şimdi sanki o yıldıza dokunacak kadar yaklaşmış, yörüngesine girmiş, ışığından gözlerim kamaşıyordu. Sonra başka bir yıldız, sonra başka bir yıldız… Meğer ne kadar da büyüklermiş, ne kadar da parlaklarmış. Her yıldızı ziyaret ettiğimizde farklı bir alem açılıyor, farklı bir duygu yoğunluğu yaşıyordum.

Erkam yıldızına uğruyorduk. İçinde küçük bir evin bir odası vardı. Fakat yıldız bütün ışık kaynağını bu odadan alıyordu. İşte o küçük odada ilahi mesajın sıcaklığını hissediyor yeni inen ayetin kalbimdeki ritmini nasıl değiştirdiğine şahit oluyordum.

Sonra Hamza(r.a) yıldızında duraklıyorduk ki Hocaefendi ayrı bir duygusallığa bürünüyordu. Aslanları ayağının altına paspas yapan Hz. Hamza’nın yayını Ebu Cehil’in suratına patlattığı anı anlattığında bütün korkularıma meydan okuyordum.

Mus’ab(r.a) yıldızına uğruyor ve dünyayı elinin tersiyle itip bir eğitim neferi olmayı arzuluyordum sonra da şehit düştüğünde üzerini örtmek için yapraklar kullanıldığını görünce hicabımdan yüzüm kızarıyordu.

Bilal(r.a) yıldızına uğrayınca bazen kızgın kumlar vücudumu yakıyor, üzerime konan taşlar göğüs kafesimin kaburga kemiklerini çatırdatıyor bazen de Hz. Bilal’in sesinden ezanın büyüleyiciliğiyle ruhumu dinlendiriyordum.

Sonra Ömer(r.a) yıldızına uğruyor ve etrafına heybetiyle korku salan Hz Ömer’in karşısına dikilen bacısı gibi “Allah’a olan inancım sana olan korkumdan fazla istersen boynumu vur” diyecek kadar kendimi cesur hissediyordum fakat biraz sonra ise “Kim peygamber öldü derse vallahi boynunu vururum” diyecek kadar kendini kaybeden Hz. Ömer’in Efendimiz’in yokluğuna tahammülsüzlüğü karşısında meydanlarda mecnun gibi dolaşıyordum.

Sonra Hz. Hatice annemizin evine misafir oluyor, ikramlarından yiyor, başımı okşamasını bekliyordum. Bütün varlığını Efendimiz’in ayakları altına seren, kimseler inanmazken Efendimiz’i bir melek gibi sarıp sarmalayıp “kimse inanmasa da ben Sana inanıyorum” diyen benim annemdi ne de olsa. Anneler evlatlarının başını okşar, dizinde uyutur, şefkatli kollarına sarardı. Daha evden çıkmadan o küçük yaştaki dev kamet Hz. Ali kapıdan içeri giriyor beni alıp Efendimiz’in yatağına yatıyoruz. Biraz sonra örtü kaldırılıyor ve elinde mızraklarla caniler başımıza tebelleş oluyorlar. Bende müthiş bir korku ve telaş fakat Hz. Ali uyumak için yorganı tekrar üstüne çekecek kadar rahat. Odadan çıkıyorum ve bir deve üzerinde yola revan olup Habeşistan’a varıyorum. Beni askerler yakalıyor ve kralın huzuruna çıkarıyorlar. Avukatlığımı ise Cafer bin Ebi Talip yapıyor. Necaşi hak diyor, adalet diyor kendi milletinden olmayanlara da insan olmanın gereğini yapıyordu.

Sonra Sıddık yıldızında konaklıyoruz. Yıldızın girişine “O (sas) dediyse doğrudur” levhası karşılıyor bizi. Sonra bir mağaraya giriyoruz, ayağımda bir acı hissediyorum Hz. Ebu Bekir gibi. Sonra Efendimiz’in gözyaşımı silmesini bekliyorum Hz. Ebu Bekir’in gözyaşını sildiği gibi. Ve daha nice yıldızlar…

Ve bütün yıldızların etrafında pervane olduğu, uzaydaki en parlak ve en büyük yıldıza doğru seyrederken, Hocaefendi’nin nefesi kesilecek gibi oluyor, göğüs kafesi engel olmasa kalbi yerinden fırlayacak gibi bazen baygınlıklar geçiriyordu.  Aman Allah’ım bu nasıl bir sevgiydi böyle. O an bu güne kadar Efendimiz’i (sas) hakkıyla tanıyamadığım hakkıyla sevemediğimi hissettim.

 “Efendimiz’i (SAS) nasıl sevmeliyim?” Sorusunun cevabı tam karşımda duruyordu. Kendini kaybedercesine sevmek… Hocaefendi, O’nun (sas) her adını zikrettiğinde yerinden doğruluyor, adını söylerken dudaklarına bal sürülmüş gibi dudaklarını yalıyordu. Bazen de ciğeri sökülürcesine ağlıyordu. ”Erkekler Ağlamaz” efsanesi yerle bir olmuştu zihnimde. Ağlıyorsa bir insan ya derdinden ya da sevdiğindendir. Hocaefendi’yi izlerken sevmeyi dert edindiğini görüyor hatta hissediyordum. Sevgi anlatılmaz yaşanır derler ya işte Peygamber sevgisinin nasıl olması gerektiğini canlı canlı izliyordum.

Ben hayatımda hiç böyle bir yolculuk yaşamamıştım. Duygu yoğunluğu içerisine girip kalbimin aritmik atışına hiç şahit olmamıştım. Hiç bitmesin dediğim bir yolculuktu.  Fakat bir gerçek vardı ki tekar yeryüzüne dönmek zorundaydık. Vaazın sonuna doğru Hocaefendi dualarla bizi dünyaya bıraktı. Sanki bundan sonra hayatınıza böyle devam edin der gibi. Ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerimi açtığımda hemen yanımda daha önce görmediğim Yusuf yüzlü birisi yolculuktan aldığı hazla bana baktı ve tebessüm ederek “hoşgeldin” dedi.

Kaynak:İbrahim Gözüböyük

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy