Fethullah Gülen Hocaefendi’nin gençlik yıllarının, yoğun bir arayış, idealizm ve maneviyat ekseninde şekillendiğini biliyoruz. Erzurum’da doğup büyüyen Hocaefendi, küçük yaşlardan itibaren hem klasik İslami ilimlere hem de edebiyat, şiir ve felsefi düşünceye büyük ilgi göstermişti. 1966 yılında İzmir’e geldiği günlerde, rüyasında bir arazi üzerinde dünyayı kuşatacak bir okul inşaatının başlatıldığını görmüş ve bu rüya üzerine yazdığı şiirinde “Yeni Bir Dünya Kuruluyor” hayali oluşmuştu.
Bu şiiri, onun sadece bir din adamı olmadığını; aynı zamanda toplumun geleceğini inşa etmeyi düşleyen bir eğitim idealisti olduğunu gösterir. Bu rüya ve şiir, onun evrensel ölçekte insanlığı kucaklayacak bir eğitim seferberliği hayal ettiğini gösterir. O yıllarda hayalini kurduğu dünya; din, bilim, sanat ve ahlakın birlikte harmanlandığı, insanların hoşgörü ve diyalogla bir arada yaşadığı bir dünyaydı.
Gülen Hocaefendi’nin idealleri arasında:
- Eğitim yoluyla insan yetiştirmek (özellikle ahlaklı, vicdanlı ve bilgili bireyler),
- Din ile bilimi barıştırmak,
- Diyalog ve hoşgörüye dayalı bir toplum inşa etmek,
- İnsanı merkeze alan bir medeniyet kurmak gibi yüksek hedefler vardı.
Bu anlamda gençlik yılları, ileride “Hizmet Hareketi” olarak tanımlanacak düşünce sisteminin temellerinin atıldığı bir dönemdi. Şiir ve sanatla olan ilgisi de onun bu yüksek ideallerini estetik bir dille ifade etme ihtiyacından doğmuş gibi görünüyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ilme, ahlaka ve evrensel barışa dayalı öğretisi, Hizmet Hareketi’nin yurtdışındaki eğitim, diyalog ve kültür faaliyetlerine ilham kaynağı olmuş; bu anlayış çerçevesinde başta Türk okulları olmak üzere birçok proje hayata geçirilmiştir.
1993’lü yıllarda Orta Asya’ya gitmiş gönüllü eğitimci arkadaşlarımın sevgi dili ile yaşadıkları hatıraları çoktur. Özellikle 2003 yılında başlayan Türkçe gibi kültürel etkinliklerle başlayan süreç, zamanla evrensel bir dil ve kültür paylaşımına dönüşerek uluslararası dil ve kültür olimpiyatlarıyla zirveye ulaşmıştır. Bugün, “Vuslatın Ardından” gibi sanat projeleriyle bu kültürel miras, hem anma hem de umut taşıyan bir sanatsal hafıza olarak sahnelenmektedir.
Zulüm Günlerinde Ümit Nağmeleri: Sanatın Direniş ve Motivasyon Gücü
Özellikle Hizmet gönüllülerine yönelik baskılar ve zulümler karşısında sanatın, bir nevi direniş ve moral kaynağı haline geldiğini görüyoruz. “Ümit Nağmeleri” adıyla sahnelenen müzik, tiyatro ve şiir içerikli performanslar hem mağduriyetleri dünyaya duyurmuş hem de gönüllerde moral ve dayanışma ruhunu beslemiştir. Sanatın bu evrensel dili, acının ifade aracı ve direnişin sembolü haline gelmiştir.
Vuslatın Ardından: Bir Vefa ve Hatırlayış Yolculuğu
Hocaefendi’nin vefatı sonrası hazırlanan “Vuslatın Ardından” adlı sanat programı, onun ilme, insanlığa ve Allah’a olan bağlılığını; mücadeleyle yoğrulmuş hayatını, ilahiler, naatlar, şiirler ve tiyatro sahneleriyle izleyiciye sunulmaktadır.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 20 farklı noktada sahne alacak bu özel program, aynı zamanda Hizmet Hareketi’nin kültürel mirasını yaşatma çabasının da bir yansımasıdır. Bu programlar, sanatın hem hatırlama hem de vefa borcunu ödeme aracı olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, bu mirası yerel dostlarla buluşturmak önem arz etmektedir.
Gelecek Nesillere Miras: Kültür, Sanat ve Diyalogun Evrensel Önemi
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “ilme, sanata ve ahlaka dayalı bir dünya” anlayışı, gelecek nesillerin de bu mirasa sahip çıkmasının temelini oluşturur. Kültürel projeler, sadece nostaljik bir anı değil; aynı zamanda insanlık ortak mirasına katkı sunan barış, anlayış ve diyalog zeminleridir.
Bu çerçevede, sanat projeleri bir yandan hatıraları yaşatırken, diğer yandan insanlığı ortak değerler etrafında birleştirmektedir.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bıraktığı bu kültürel miras, bugün “Yeryüzü Mirasçıları”nın taşıdığı bir sorumluluk olarak sanatla hayat bulmaktadır. Türkçe Olimpiyatları’ndan “Vuslatın Ardından”a uzanan bu yolculuk hem geçmişin birikimini geleceğe taşıyan hem de diyalog ve evrensel barış idealini sanatla yoğuran güçlü bir hafızadır. Sanat, bu hafızanın dili; gönüller ise onun yankısıdır.
Kültür ve Sanat Yoluyla Evrensel Barışa Hizmet
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatı boyunca üzerinde durduğu temel ilkeleri, insanlığın ortak vicdanında yankı bulan evrensel barış, sevgi dili ve empati ahlâkıdır. Bu ilkeler, sadece sözde değil, dünyanın dört bir yanında hizmet eden gönüllülerin fiilî gayretleriyle hayata geçirilmiş; eğitim, diyalog ve yardım faaliyetlerinin yanı sıra kültür ve sanat projeleriyle geniş halk kitlelerine ulaşmıştır.
Avrupa ve Amerika gibi çok kültürlü toplumlarda, bu değerlerin en güçlü taşıyıcısı, sanatın evrensel dilidir. Müzik, şiir, tiyatro ve sahne performansları; kalpler arasında görünmeyen köprüler kurmakta, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin insanı insana yakınlaştırmaktadır. Bu bağlamda sanat, sadece bir estetik araç değil, aynı zamanda diyaloğun, barışın ve ortak insani değerlerin temsilcisidir.
Hocaefendi’nin vefatının ardından hazırlanan “Vuslatın Ardından” adlı kültür ve sanat programı, bu vizyonun bir devamı olarak Hizmet gönüllülerine çağrıda bulunmaktadır: Kültür ve sanatın evrensel dilini kullanarak, insanlara ulaşma, gönüllere dokunma ve değerleri hatırlatma zamanıdır. Hizmet gönüllülerine düşen, bu mirası yalnızca yaşatmak değil, aynı zamanda geleceğe taşıyacak projelerde aktif rol almak; sanatı, diyalogun, empati kültürünün ve sevgiyi çoğaltmanın bir vesilesi olarak değerlendirmektir. ‘’Vuslatın Ardından’’ programlarında emeği geçen herkese minnettarlığımı bildirerek teşekkürlerimi arz ederim.
Kültür ve sanat; gönüllerin dili, kalplerin tercümanıdır. Şimdi bu dili daha gür, daha kapsayıcı ve daha samimi şekilde konuşma vaktidir. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bıraktığı bu miras, yeryüzünün dört bir yanında yankılanmayı bekleyen bir çağrıdır.