Merhum Mehmet Ali Şengül Hocamız, korona sebebiyle yaklaşık 3 aydır tedavi gördüğü hastanede Hakk’a yürüdü. Muhterem Hocamızın vefat haberi hepimizi derin hüzne boğdu. Bu büyük kamete dair belki en son yazacak kişiyim, ancak karınca kararınca da olsa, Hocamızın bir fiil sohbetlerinde bulunan, yazılarını okuyan biri olarak, vefatı ardından bir şeyler yazmayı kendime bir borç bildim.
Hocamız sadece bizler için değil, aynı zamanda kıyamete kadar gelecek Hizmet ehline tabirde hata olmasın rol model bir insan olacaktır. O, Üstad hazretlerinin muhterem talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey, Bayram Ağabey, Mehmed Feyzi Ağabey, Hüsrev Ağabey, Hulusi Ağabey… gibi hep Hizmetin saf-ı evvelleri ile birlikte yadedilecektir.
Gönül gözlerimiz, fikir dünyamız, idrak ufkumuz, sebepler dairesinde başta muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ile beraber Mehmet Ali Şengül Hocamız ve diğer tüm ağabey ve ablalarımızın bizlere gösterdiği ufuklar sayesinde inbisat, genişlik kazanmıştır. Tüm bunlar bizlere Allah’ın (cc) bir ihsanı olmuştur. Hangi Hizmet gönüllüsü merhum Mehmet Ali Şengül Hocamızın Sahabevari hayatını inkar edebilir? Bu hakikati merhum Tokâdîzâde Şekip bizim adımıza:
“Yıldızım düşkündü, talihim küskün,
Muzlimdi eyyâm-ı hayatım bütün;
Erenler elimden tuttular bir gün,
Şanlı demler sürdüm, devranlar gördüm.”
sözleriyle ne güzel dile getirir.
Hocamız, o bitip tükenmez aşk ve şevkiyle bizlere hep örnek oldu. Yazı ve sohbetlerini her daim sohbet-i Canan’a veyahut merhum İsa Mahvi’nin ifadesiyle sohbet-i Yâr’a bağladı. Meselelerini hep tevhid eksenli ele aldı. Selefin eserleri, Risale-i Nur ve Pırlantalara vukufiyeti ile dikkatlerimizi çekti. Bilindiği üzere hafızdı ve Kur’an tilaveti büyüleyici idi. Hususen sohbetleri esnasındaki o vakar duruşunun tesiri tariften acizdi.
Bir sohbeti sırasında kendisine yönelttiğim suale aldığım cevap oldukça derin ve bir o kadar da etkileyiciydi. Cevabı belki subjektif bulanlar olabilir, fakat objektif hakikatlere de bakan yönlerinin olduğu da muhakkak. Sorum şöyleydi: ”Muhterem Hocam. Bazı sebeplerden dolayı istişarelere katılamıyoruz. Bu hususta neler arzerdesiniz?’’ Hocamız cevaben şunları söyledi: ’’İmanımın kurtulmasını o istişarelere iştirake bağlıyorum. Zira bu meclislerde insanlığın dertlerine, Allah ile olan engellerin çözümlerine çareler aranıyor.’’ Bu cevaptan sonra o mecliste bulunanlar neler düşünüp hissetti bilemem, şahsen kendi kendime, ’’Muhterem Hocam dahi böyle düşünüyorsa, vay halime.’’ dedim.
Mehmet Ali Şengül Hocamızın mübarek ruhu artık beka alemine yürüdü. Ancak Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin buyurduğu gibi, ölüm; ’’tebdil-i mekândır, ıtlak-ı ruhtur, vazifeden terhistir. İdam ve adem ve fena değildir.’’ O artık aramızda yok, ancak aramızdan ayrılışı için, Hocaefendinin Kırık Mızrap şiir kitabında yer alan Büyük Çilekeş başlıklı şiirinde buyurduğu gibi, ’’hep anıp durmuştun, erdin vuslatına Yâr’ın.. Ve gönüller mezarın…’’dır diyeceğiz ve diyeceklerdir.
Cenab-ı Rahim, merhum Mehmet Ali Şengül Hocamıza gani gani rahmet ve Nebiler Serveri’ne (sav) komşu eylesin. Firdevs’i ile müşerref kılsın. İlahi Rıza’ya mazhar, ailesine sabr-ı cemil lütfeylesin. Amin.
Hizmetten | Engin Tenekeci